Dün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Hollanda’ya gitmek üzereyken Hollanda görülmemiş bir kararla Çavuşoğlu’nun “uçuş iznini iptal ettiğini” duyurdu.
Bakan Çavuşoğlu “Bugün Rotterdam’a gidiyorum, Hollanda uçuş iznini iptal ederse çok büyük yaptırımlarımız olur” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da sert bir açıklama yaparak şunları söyledi:
“Bugün Çavuşoğlu Hollanda’da vatandaşlarımızla buluşmaya gidecekken kendisine ‘uçuşa yasak’ haberi geldi… Bunlara yönelik uygulamaları 16 Nisan’dan sonra başlatacağız.
Bakalım senin uçakların Türkiye’ye nasıl gelecek? Tabii burada diplomasiyi konuşuyorum, vatandaşların seyahatini değil.
Bunlar bu kadar korkak, bunlar Nazi kalıntısı, faşist”…
Hollanda’nın aldığı karar gerçekten bir diplomatik skandaldır. Aslında “uçuşa yasak” demek, “bu ülkeye girmenize izin yok” demektir. Bir devletin, bir başka devlet Dışişleri Bakanı’na karşı asla vermemesi gereken bir karardır.
Dikkat noktasındayız!
Almanya’nın “Türk yetkililerin yapmak istediği referandum etkinliklerine izin vermeyeceğini” açıklamasından sonra 4 Mart’ta Hollanda da “aynı kararı aldığını ve Ankara’ya bildirildiğini” açıklamıştı.
Almanya’ya “Nazi dönemini hatırlatmak” ve ağır sözler kullanmak olumlu bir sonuç doğurmadı. Aksine iki ülkenin ilişkileri ciddi ölçüde gerildi.
Hollanda’nın 4 Mart’ta açıkladığı karardan sonra bu ülkeye gitmemek, olayı inatlaşma noktasına getirmemek diplomatik açıdan daha doğruydu.
Türkiye eğer bir yaptırım uygulayacaksa bunun için “16 Nisan’ı, referandum sonucunu beklemek” neden gerekli anlaşılmıyor ama beklense de, beklenmese de “AB ülkelerinin tepkiyle topluca benzer kararlar almasına neden olacak açıklamalar” yapmamak yerinde olur.
Bu ülkelerle turistik, ekonomik ilişkilerimizin, Suriye ve Irak’taki karmaşada “koalisyon güçleri” olarak alacakları kararların etkilenmemesi, ayrıca dünyaya karşı zor duruma düşmememiz açısından azami dikkat etmemiz gereken bir süreçteyiz.
Türk vatandaşlarına AB’de “vizesiz dolaşma izni” verilecek derken, Hükümet üyelerine izin verilmeyecek noktaya gelmek imajımıza büyük zarar verir.
Referandum saldırıları
Dış politikada bu beklenmedik gelişmelere üzülürken içerde de şiddet olaylarının arttığı bir kampanya süreci yaşanıyor.
Bazı illerde broşür dağıtanlar gözaltına alındı.
Meral Akşener’in billboard afişleri toplatıldı. Mersin’de Yusuf Halaçoğlu ve Ümit Özdağ’ın katıldıkları toplantı bir kez daha kalabalık bir grubun saldırısına uğradı.
Sinan Oğan’ın bir üniversitede konuşurken uğradığı saldırıdan sonra Devlet Bahçeli “Ülkücüler başladığı işi yarım bırakmaz” demişti, bu sözden sonra dün Oğan’ın aracının lastiklerinin bıçaklandığı haberi duyuldu.
Bu olayları yaratanlar “Hareketin lideri Devlet Bahçeli” sloganları atıyor ancak burada “kimin yaptırdığı” kadar önemli diğer nokta “nasıl yapılabildiği”dir.
Tüm siyasetçi ve sivil grupların kampanyaları “devlet güvencesinde” olmalı, İçişleri Bakanlığı güvenliği sağlamalıdır.