Ortalık hala toz duman ve toz bulutu bir türlü dağılmıyor.
Ekonomi sıkıntıda, yatırımcılar istikrarlı hükümet bekliyor, sınırlarımızda mülteci akını büyüyerek sürüyor, PKK teröre devam ediyor ve partiler hala durumun ciddiyetinin farkında değiller.
Muhalefet partileri “kırmızı çizgileri”ne güvence bekliyor, Ak Parti ise “kırmızı çizgilerle uzlaşma masasına oturulmaz” diyor.
Eğer seçimden çıkan sonucun gösterdiği yolda bir hükümet kurulması iyi niyetle isteniyorsa her parti kendine düşen görevi zaman geçirmeden yapmak zorundadır.
Seçime sürüklemek…
Bu şartlar altında hala büyük bir sorumsuzlukla ülkeyi erken seçime mecbur edecek yola sokan her kim ise seçmen onları sandıkta bir kez daha cezalandıracaktır.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop da dün Başbakan Davutoğlu’nun söylediklerinin benzerini tekrarladı. Önce “Türkiye’nin başta ekonomi olmak üzere birçok konuda sorumluluk üstlenecek bir hükümete ihtiyacı olduğunu” söyledi ve arkasından şöyle devam etti;
“Ak Parti bütün siyasi denklemlerin içinde bulunacak ve mutlaka hesaba katılacak en büyük partidir… Şu andaki tabloya baktığınızda bizim dışarıda kalacağımız bir kombinasyon gözükmüyor… Yeni seçimden çıkmış bir ülkeyi yeniden seçime götürmek doğru değil, Türkiye’nin böyle bir lüksü yok”!
Söze sadakat!
Bunlar söylenirken öte yanda AKP’nin “kurulacak bir koalisyon hükümetinin 4 yıllık süreyi tamamlamayacağı, erken seçime hazır olmaları için teşkilatlara haber verildiği hatta erken seçim anketi yaptırıldığı” haberleri çıkıyor, bu yönde açıklamalar yapılıyor.
Öncelikle “en büyük parti biziz, koalisyonu ancak biz yaparız” diyen partinin ikilem içindeki açıklamaları toplumda ve muhalefet partilerinde doğal olarak güvensizlik yaratacaktır. Bu da ülkenin siyasi, ekonomik geleceği açısından büyük bir yanlış olduğu gibi kendi sözleriyle çelişkiye düşmektir.
Siyasi partilerin bir koalisyon düşünüldüğünde “karanlıkta kalmış olayların, geçmiş dönemdeki hukuksuzlukların, yolsuzlukların” araştırılmasını ve açığa çıkarılmasını istemesi her demokratik ülkede beklenecek bir durumdur.
Eğer hukuk adına 55 yıl önceki darbeler, 80 yıl önceki olaylar gündeme getiriliyor ve adalet aranıyorsa (ki aranmalıdır) son birkaç yıl içindeki olaylarda aranmasına itiraz edilemez.
PKK terörü
Seçim sürecinden beri PKK terörü aralıksız sürüyor, askeri araçlara, karargahlara saldırılar, şehirlerde ölümlü olaylar devam ediyor. Askeri araçlar “devriliyor, yoldan çıkıyor, yaralanan şehit olan asker haberleri bitmiyor.
Dün de Siirt Eruh’ta askeri konvoya PKK tarafından ateş açıldı, çatışma çıktı. Peki terörün sürmesiyle Demirtaş’ın “Öcalan silah bırakma çağrısı için bekliyor” sözleri arasındaki çelişki nedir?
Öcalan neyi bekliyor, bunu açıklamak Demirtaş ve Başbakan Davutoğlu’na düşmez mi?
“Emanet oyları unutmayacağız” sözü süren terörün neresinde kalıyor?
Öte yanda “Özgecan cinayeti” ve benzer “kadına karşı vahşet” olaylarının çözümü de hükümetin önceliği olmalıdır. Türkiye başta AKP olmak üzere tüm partilerden acil girişim beklemektedir!