Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin geçici olarak dondurulması, tarafların dönüşü olmayan bir yola girdiklerini göstermiyor.
Çünkü yine de bir ümit ışığı var.
“Geçici” demek,”bırakılan yerden müzakerelere devam” imkânının hala mevcut olması demektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinde savaş çağrışımları uyandıran ifadeler bulunuyor. Bundan uzak durmak lâzım.
Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen “müzakereleri dondurma” kararı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çok sert karşılıklar aldı. Erdoğan AP üyelerine seslenirken, diplomasi diline kazandırdığı (!) sözler ve üslupla şunları söyledi: “Topunuz evet derse ne yazar; daha ileri giderseniz sınır kapılarını açarız!” Dünya siyaseti böyledir; kontrolu kaybediyorsanız davacı sandalyesinden bir anda sanık sandalyesine yerleştirilirsiniz.
Göçmen anlaşmasının konuşulduğu günlerde yapılacak işin büyük bir başarı olduğuna özellikle Batı’da inanmayan yoktu. Ama sonra ne oldu?
Tamamen kaybedeceğiz
Türkiye, aldığı 4 milyona yakın göçmenin bakımı ve kontrolü konusunda büyük özveride bulundu. Buna isterseniz “dünyada hayranlık uyandırmak için şartları zorlamak” da diyebilirsiniz.
Bu kurtarma operasyonu karşılığında AB Türkiye’ye 3 milyar dolar mali destek verecekti. Bu ümit tamamen yok oluyor.
AB, Avrupa Parlamentosunun aldığı karar doğrultusunda Türkiye’nin üyelik sürecini askıya alacak olursa yalnızca mülteciler konusunda değil bir çok konuda büyük kayıplara uğrayacağız.
Başbakan Binali Yıldırım “AB ile ilişkilerin kopması Türkiye’ye zarar verir. Kabul ediyorum ama Avrupa’ya üç-beş misli zarar verir. Türkiye olmasa ortadoğudaki savaşlardan kaçan mülteciler Avrupa’yı istila eder, Avrupa bunu görmeli” dedi.
Görüldüğü gibi Başbakan da açıkça Türkiye’nin zarar göreceğini söylüyor. Bu zarar çok yönlü olacak. “Mültecilerin Avrupa’yı istila etmeleri” konusuna gelince... Türkiye Avrupa’yı korumak için kendisi böyle bir istilayı karşılamak zorunda değildir.
Şartları karşılayabiliriz
Avrupa Parlamentosu AB’ye de müzakereleri dondurma çağrısı yaptı. Bu kararı alma nedeni olarak idam cezasının getirilmesi tartışmasını, FETÖ ile mücadele denerek bunun tüm muhalifleri hapsetmek için fırsat olarak kullanıldığını söyledi.
Bunlar ve benzeri bir kaç konu düzeltildiği takdirde AP’nin “kendi pozisyonunu tekrar gözden geçirme taahhüdü” var.
Ülkede hukukun üstünlüğü sağlandığı takdirde bu kararın değişmesi mümkün. Batı ülkelerine ve Batı medyasına, her konuda “FETÖ Tehdidi”ni mazeret olarak öne sürmemiz olayları çözmeyecektir.
Hukuk kurallarına bağlı olduğumuza ve hukuk devleti içinde kaldığımıza dünyayı inanırmamız gerekiyor.