Eylül’ün 29’unda İzmir ve İstanbul’da FETÖ operasyonları yapılmıştı, bu hafta Salı günü de Konya merkezli 3 ilde FETÖ/PDY operasyonu yapıldı.
İzmir merkezli operasyonda 45 ilde eşzamanlı baskınlar yapılmış, İzmir’de 117 muvazzaf askerin de bulunduğu şüpheliler için gözaltı kararı çıkmış, çok sayıda subay ve astsubay gözaltına alınmıştı.
Aynı gün İstanbul merkezli 7 ilde 167 adrese operasyon yapıldı ve 94 şüpheli için gözaltı kararı çıktı.
Konya’da Salı günkü operasyonda, 3’üncü Ana Jet Üssü’nde görev yapan, 8’i muvazzaf 10 astsubay gözaltına alındı.
TSK’nın sorumluluğu
Nisan ayı başında yapılan açıklamada “7 bin 463 asker, 10 bin 732 polisin tutuklandığı” bildirilmişti, o açıklamadan sonra yüzlerce gözaltı ve tutuklama oldu.
Gelişmeler 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana devamlı operasyonlar yapılmasına rağmen başta TSK olmak üzere kurumların temizlenmesinin bitmediğini gösteriyor.
Ancak… Aynen Balyoz kumpası sürecinde olduğu gibi ilgisiz isimler, (örneğin Sözcü gibi) gazeteler sorumlu tutulurken, bu şüpheli askerlerin komutanları olayın içinden sıyrılıp çıkıyor.
Askerler tutuklanıyor ama kimse kuvvet komutanlarına, genelkurmay başkanlarına veya savunma bakanlarına “Sizin döneminizde çalıntı sorularla yüzlerce, binlerce öğrenci yıllar boyu TSK’ya girmiş. Kolayca yükselmiş, YAŞ toplantılarında önleri açılarak yüksek rütbeler almışlar. En yakınınızdaki emir subaylarınız, yaverleriniz bile FETÖ’cü, darbeci çıktı. Bunları hiç fark etmeden nasıl yola devam ettiniz” demiyor.
Batı ülkelerinde bırakın darbe girişimini, herhangi bir askeri başarısızlıkta en yüksek konumdaki kişiler hesap verir, bizde olmuyor.
Çelişkiler…
Aynı şekilde 15 Temmuz darbe girişimi günü ve gecesindeki “bilinmeyenler, çelişkili ifadeler” ortaya çıkarılamadı. Akıncı Üssü’ndeki “koridor görüntüleri ilk kez ortaya çıktı” haberinde Akar’ın Akıncı’ya getirildiği sırada kameranın saati 22.35’i gösterdiği, mahkeme kayıtlarında ise “saatin 45 dakika geri olduğunun belirlendiği, 23.20 olması gerektiği” bildiriliyor.
Bunun nasıl mümkün olduğu, ifadelerin ve verilen saatlerin neden çelişkili olduğu, Başbakan Yıldırım’ın ısrarla “MİT’in haber vermediğini” vurgulamasına rağmen neden tatmin edici bir açıklamanın yapılmadığı, MİT Müşteşarı’nın “kendisinin kaçırılma ihtimali, Cumhurbaşkanı, Başbakan veya bakanlar için tehlike mevcutken neden yemeğe gittiği” gibi sorular herhalde cevap bulacaktır.
Saatler önce ihbar gelmesine rağmen, darbeciler tarafından derdest edildikleri, en yakınlarındaki askerlerin FETÖ’cü olduğunu anlamadıkları halde son YAŞ’ta rütbeleri yükselen komutanların birçoğunun neden o gece aynı düğünde oldukları sorgulanacaktır.
Tarihe geçecek önemdeki olayların içyüzü anlaşılmadığı takdirde benzer tehlikelerin mevcudiyeti ortadan kaldırılamaz.
Yargı FETÖ olayını, gelecek seçimlerden önce “kurumlara sızmaların nasıl ve kimler döneminde olduğu” da dahil olmak üzere baştan sona çözmelidir.