Seçime bir aydan az zaman kaldı ve adayların, partilerin propaganda çalışmaları hız kazandı.
İl, il dolaşıyor ve mitingler yapıyorlar.
Bu arada medyada yer almak da onlara büyük yarar sağlıyor. Şüphesiz iktidar partisi tüm seçim çalışmalarında diğerlerine göre avantajlı durumda.
Devletin imkanları ve medyanın gücü onlardan yana. Tüm partiler seçim beyannamelerinde demokrasi, adalet, eşitlik sözü verdiler ama halihazırda eşitsiz bir durum var. Muhalefet partileri ve cumhurbaşkanı adayları medyada da eşit şekilde yer alamıyor.
RTÜK’ten şikayet
Bu durum Radyo Televizyon Üst Kurul’unun bazı üyelerinin de tepkisiyle karşılaşmış. RTÜK üyeleri İlhan Taşçı ve İsmet Demirdöğen, devlet televizyonu TRT’nin yasaya aykırı yayın yaptığı gerekçesiyle YSK’ya başvurmuş.
TRT’nin yalnız bir siyasi parti ile onun genel başkanı ve cumhurbaşkanı adayına diğerlerine göre adaletsiz, eşitliğe aykırı biçimde yer verdiğini bildirmişler.
Başvuruda “Demokrasisi gelişmiş ülkelerde kamusal yayıncılık tüm yurttaşlara eşit mesafededir, haber alma hakkına saygılıdır” deniyor.
YSK’nın belirlediği ilkelere uyulmamasının tamamen TRT’nin sorumluluğu olduğu, yerine getirilmeyen yükümlülüğün yaptırımının YSK tarafından karara bağlanması isteniyor.
Bu yaptırımın, Türkiye Radyo Televizyon Kanunu’na göre “TRT Genel Müdürü’nün görevden alınması” olduğunu belirten iki RTÜK üyesi; İbrahim Eren’in derhal görevden alınmasını istemiş.
Kamusal yayıncılık
Kamu hizmeti yayıncılığı, halk için yapılan ve halk tarafından finanse edilen yayıncılıktır.
Bu nedenle de amacı ve sorumluluğu, RTÜK üyelerinin vurguladığı gibi; halkın tüm kesimlerinin tercihlerine eşit uzaklıkta olmasıdır. Demokratik iletişim özgürlüğünün sağlanabilmesi için siyasal iktidarlardan bağımsız, özerk olması şarttır.
Kamusal yayın organları, toplumun demokrasi beklentilerini karşılamalıdır.
Oysa TRT bunun aksine her iktidar döneminde siyasi güce bağımlı olmuştur.
Onlarca yıldır tartışılan “özerk” yapısından giderek uzaklaşmış, tarafsız yayıncılığına olan güveni yitirmiştir.
Daha çok demokrasi!
Bilindiği gibi Avrupa Parlamentosu Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerini
6 Temmuz 2017’de askıya aldı.
Bunda 16 Nisan Anayasa Değişikliği’nin önemli rolü var ama genel olarak konu demokrasi eksiklerimizdir.
Nitekim seçim beyannamelerindeki “daha çok demokrasi” vaatleri de bunu gösteriyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın gözlemcileriyle çıkardığı seçim raporlarında, seçim sürecindeki “eşitsizlikler” de bulunuyor.
24 Haziran seçimleri öncesi medyanın, özellikle devlet televizyonu TRT’nin tüm partilere ve adaylara eşit süre tanıması, bir kez daha olumsuz rapor verilmesini önler.
TRT, kamu yayıncılığının şartlarını sağlamalıdır.