IŞİD üyesi dört canlı bombanın “sansasyonel eylem yapmak için” Suriye’den Türkiye’ye geçtiği haberi çıktığı gün Adana’da bu canlı bombalardan biri için “alarm” verildi.
Bu kez Başbakan Davutoğlu’nun Adana mitinginden bir saat önce… Suriye’den giriş yapan bu canlı bombalardan “Hamza Tombak” sahte kimliğini kullanan teröristin Seyhan ilçesi civarında görüldüğü uyarısı yapılınca polis alarma geçmiş ve kuş uçurtmayacak önlemler alınmış. Bir canlı bombanın “Başbakan’ın mitingine kadar girebilme ihtimali” başlı başına felaket bir ihtimaldir. Neyse ki bölgede yapılan araştırmada şüpheli kimse saptanmamış.
İhmal olamaz
Elli iki vatandaşımızın hayatını kaybettiği Reyhanlı saldırısına ilişkin davada “şüphelilerin kimliğinin önceden bilindiği, haklarında teknik takip olduğu”, MİT’in patlamadan 2 gün önce Hatay Emniyet Müdürü Kılıç’la “gözaltına alınmaları için” görüştüğü HSYK tarafından açıklanmış.
Sonuç olarak Reyhanlı saldırısıyla ilgili soruşturmayı yapan ve MİT TIR’larıyla ilgili soruşturma nedeniyle yargılanan Adana Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman’ın ihmali görüldüğü belirtiliyor.
Yani olayın sorumluluğu “savcı ihmali”ne bağlanmış. Gelişmeleri incelediğinizde, sadece “bu kadar büyük terör saldırılarını planlayan teröristlerin ülkede rahatça dolaşıyor olmasının” sorumluluğunun bile tek bir savcıya ait olamayacağı fark ediliyor.
Madem ki “gözaltına alınmaları gerektiği” bilinmektedir, MİT uyarmıştır, ilgili valilerden, bölgedeki Emniyet müdürlüklerinden İçişleri Bakanlığı’na kadar tüm kurumların olayı ciddiyetle takip ediyor olması gerekir.
Önemli açıklama!
Ankara saldırısı için son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu eylemin içinde IŞİD, PKK, PYD ve El Muhaberat var” dedi. Cumhurbaşkanı resmen açıkladığına göre elinde kesin kanıtlar var demektir.
Bu durumda “PKK-PYD ve IŞİD’in ortak çalıştıkları” , sınırımızın ötesinde, Rusya ve ABD’nin de, Esad’ın da destek verdiği PYD ile IŞİD’in arasında geçtiği söylenen savaşların göstermelik olduğu iddiası doğruluk kazanır.
Diğer konuya gelelim; bu kadar çok sayıda terör örgütüne ait militanların sınırlarımızdan kolayca geçmeyi, örneğin PYD’nin Türkiye’de PKK ile birlikte kolayca faaliyet gösterir hale gelmeyi nasıl başardığı ortaya çıkarılmalıdır.
Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı olan Ankara felaketinden sonra hala “istihbaratın elinde fotoğrafları bulunan” 4 canlı bomba ülkeye nasıl girebilmiştir, sorumlusu kimdir?
Adana’da “bir otomobil içinde” teşhis edildiği söylenen bombacı “sınırdan geçerken” neden teşhis edilmemiştir?
Batı ülkelerine girerken iş adamları, gazeteciler ve terörle ilgisi olmayan herkes “ne iş yaptığı, nerede kalacağı, hangi nedenle geldiği” konularında sınav verirken Türkiye’ye bombacılar bile nasıl girebiliyor?
Olaylardan sonra “ihmalleri” değil, olaylar olmadan “önlemleri” konuşmamız gerekiyor, teröristin şakası yok!