Üniversite yöneticileri önemli açıklamalar yapıyor.
MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Tankut YGS sınavında başarının düşük, ikinci sınav olan LYS’de 80 soruluk matematik sınavında ortalamanın 15.7, 30 soruluk fizik sınavında ortalamanın ise 6.8 olduğunu “ürkütücü” olarak açıklamış. (Cumhuriyet)
Tüm sistemde üniversitelerde boşluk oranı geçen yıl yüzde 7’den, bu yıl yüzde 24’e çıkmış.
Prof. Tankut “Öğrenciler üniversitenin her derde deva olmadığını fark ettiler, yüzde 46’sı tercih bile yapmadı” diyor. “Üniversitelerin hala geçen yüzyıldaki gibi ‘içerik odaklı’ eğitim verdiğini, 21’inci yüzyıl yetkinliklerini geliştirmek için gerekenin yapılmadığını” anlatıyor.
Büyük ihtimalle “üniversite mezunlarının iş bulamayıp açıkta kalmasının” da 2017’deki başarısızlık ve isteksizlikte rolü var. Gençlere umut verecek istihdam alanları açmak, eğitimde başarıya yöneltecek çözümler üretmek hükümetlerin birinci görevlerindendir.
Cihatı bilmek…
İlk ve orta öğretimde yapılan müfredat değişiklikleri de 21’inci yüzyıl yerine geçmişe dönük değişiklikler.
“Cihat’ı bilmezsen matematik öğrenmenin ne yararı var” şeklinde bir açıklamanın öğrencilerin matematik, fizik, kimya gibi bilimsel dersleri öğrenme isteğinde kırılma yaratacağı açık değil midir?
Bugüne kadar “devlet okullarında verilen yeterli din eğitimini alarak” ama diğer derslerinde de kazandıkları başarılarla okul bitiren milyonlarca insan hayatta başarısız mı oldu?
Türk okullarından mezun olup dünya çapında bilim araştırmalarıyla bir numaraya yükselen profesörlerimiz, örneğin Mardin’de doğup İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitiren, 2015’te Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar önce cihat eğitimi alarak mı bu başarıya imza attı?
Okullarda temel din bilgileri, dinlerin nasıl çıktığı, o süreçte neler yaşandığı elbette öğretilebilir ancak…
İmam hatiplerde verilen detaylı bilgilerin hepsini devlet okullarında vermek, bütün okulları imam hatip çizgisine getirmek, “bilim eğitiminin önemini küçümseyen açıklamalar” yapmak bugün üniversitelerde karşılaşılan tablonun daha da kötüye gitmesine neden olacaktır.
Mülteciler ve bizimkiler
Suriye iç savaşı bitmesine rağmen ülkelerine dönmeleri teşvik edilmeyen milyonlarca Suriyelinin çocukları bir başka ciddi sorun ve bu sorun giderek yüzbinlerle artacaktır.
MEB 833 bin Suriyeli çocuktan sadece 480 binini örgün eğitime dahil edebilmiş. Bakanlığın “çocukların özellikle imam hatip ortaokullarına yönlendirilmesi kararı” hazırlanan raporlarda yer almış.
Suriyeli öğrencileri teşvik etmek için “burs, yurt, taşımalı eğitim, nakit desteği” gibi eğitim destekleri verileceği de bildiriliyor. İnsanın aklına ücra illerde, köylerde “üzerinde köprü olmadığı için tehlikeli nehirleri her gün 2 kez sallarla geçen veya dize kadar karda ayakkabısız, paltosuz okula giden öğrencilerimiz” geliyor.
“Eğitim ve çocuklar” bir ülkenin geleceği demektir, bu konularda kararlar Meclis’te tüm partilerin konuşup tartışmasıyla alınmalıdır.