Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, çocuklarımıza ve tüm ülkemize hayırlı olsun.
TBMM’nin açılış günü olduğu gibi Atatürk’ün “Türk halkının egemenliğini ilan ettiği” gündür 23 Nisan. Sonsuza kadar coşkuyla kutlanmalıdır.
Bu anlamlı günde çocuklarımızın korunması ile ilgili konu da daha büyük önem taşıyor.
Birkaç gün önce “Şanlıurfa’da 3 Suriyeli işçinin 9 yaşındaki Mustafa’yı ellerinde kazma küreklerle köşeye kıstırarak işkence yaptıkları” haberi çıktı.
Görüntü dayanılacak gibi değildi.
Bu işçilerin tutuklanarak, hak ettikleri ağır cezayı almaları, zaten çocuklara karşı işlenen suçların had safhada olduğu ülkemiz için çok önemlidir.
Bu suçlara bir de “mülteci olarak giren kişilerin suçlarının eklenmesini” istemiyorsak 3-5 gün sonra serbest bırakılmamalıdırlar.
Bu hafta 10 yaşında bir çocuk maganda kurşunuyla hayatını kaybetti.
Okullarda, Kur’an kurslarında öğretmenler tarafından işlenen suçların, çocuk tecavüzlerinin ciddiyetle ele alınması, “medeni ülkelerde asla göz yumulmayacak” bu felaketlerin önlenmesi gerekiyor.
PİSA raporuna göre 72 ülke arasında “en mutsuz öğrencilerin Türkiye’de olduğu” sonucunun çıkması hükümetin en önemli gündemlerinden biri olmalıdır.
Artık Türkiye’nin huzura kavuşması, çocuklarımızın-gençlerimizin mutlu ve güvende yaşaması, “suçlara karşı hukukun işlediği” ortaya konması gerekiyor.
Referandumun arkasından Şırnak’ta 3 askerimizi teröre şehit verdik, bir askerimiz yaralı, geride “yüzlerce yetim çocuk bırakarak” şehit oluyorlar.
Bu durum da yıllarca süremez, uluslararası çözüm için gün kaybetmeden harekete geçmek gerekiyor.
AGİT ve AB!
Referandumda gözlemci olarak Türkiye’ye gelen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT’in raporunu “tek bir kişinin PKK bayrağıyla fotoğrafı var” diye “saymayacağımızı” belirttik.
Oysa bu Alman Milletvekili, fotoğrafın eski bir fotoğraf olduğunu, PKK sempatizanı olmadığını, kendisinin o fotoğraf sırasında PKK’ya silah gönderilmesine, Almanya’da siyasi yasaklı sembollerin kullanılmasına karşı faaliyet yürüttüğünü açıkladı.
Ayrıca bu milletvekili Andrej Hunko AGİT üyesi değil, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi AKPM üyesi.
Diğer tarafta “Türkiye AGİT’in kurucu üyesidir” ve bu heyetler Türkiye’nin daveti üzerine gelmiştir. O nedenle AGİT veya AİHM kararlarını saymamak devletler arası hukuka uygun değildir.
Alman Die Welt gazetesi bu hafta yapılacak AB Dışişleri Bakanları toplantısının gündeminde “AB-Türkiye arasında 2005’ten bu yana sürdürülen üyelik müzakerelerinin durdurulmasının olduğunu” yazdı.
Türkiye uzun süredir AB üyeliğini bekliyor ancak bu süreç sadece üyelik için değil, Ortadoğu karmaşası ile Batı’nın evrensel demokratik değerleri, hukuk kuralları arasında da bir tercihtir.
Türkiye’nin AB ile ilişkileri kaybetmesi ülkeyi maddi-manevi büyük ölçüde yalnızlığa, hatta izole olmaya itebilir.
Bunun gerçekleşmemesi lazım, İngiltere ile aynı imkanlara sahip değiliz, yazık olur!