Almanya’nın Türk bakanların referandum mitinglerine izin vermemesi nedeniyle ilişkiler gerilmiş ve Türk bakanlar ile Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya’ya sert cevaplar vermişti.
Almanya dün açıklama yaptı ve “Nazi kıyaslamalarının her zaman absürd ve yersiz olduğunu, Almanya ve Türkiye’nin gereksiz eleştirilerden kaçınması gerektiğini” söyledi.
“Türk hükümeti üyelerinin Almanya’da etkinliklere katılması yasalar ve hukuk çerçevesinde mümkündür, zamanında ve açık olarak haber verilmesi kaydıyla” dediler.
Şu anda Batı ile aramızda oldukça gergin bir ortam oluştu. Suriye’de ordumuz zor ve tehlikeli bir sürecin içinde…
PYD saldırısı
“Kontrolün elimizde olduğunu söylediğimiz” El Bab’da dün PYD “TSK’nın bulunduğu bölgeye havanlı saldırı” düzenledi ve 4 askerimiz yaralandı. Böylesine kritik bir süreçte Batı’ya karşı açık bir düşmanca politika sergilemek yanlışına girmemeliyiz.
Türk hükümeti “Menbiç ve Rakka operasyonlarında kararlı” gözükse de PYD’nin yapmaya başladığı saldırılar, onun diğer ülkeler tarafından verilen desteğe ne kadar güvendiğini ve Suriye rejimi dahil birçok ülkeyle karşı karşıya geleceğimizi gösteriyor.
Türkiye, askerini açık bir tehlikeye atmamak için savaşı sürdürmek yerine açık konuşulan bir diplomasiyi, masaya oturarak çözüm aramayı denemelidir.
Nasıl bir referandum?
İktidara yakın bir köşe yazarı; Ak Parti toplantısında “yüzde 50+1 Hayır çıksa CHP o sabah iktidarın meşruiyetini tartışmaya başlar. Hemen erken seçim çağrısı yapıp gök kubbeyi başımıza yıkmaya çalışırlar” şeklinde konuşulduğunu yazmış.
Oysa Türkiye’de işler böyle yürümüyor.
Örneğin İngiltere’de referandumdan “AB’ye Hayır” sonucu çıkınca, karşı görüşü savunan Başbakan David Cameron kendisi istifa etmişti.
Türkiye’de ise arka arkaya seçim veya referandum kaybeden parti liderleri hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ettiler.
Bu referandum tamamen “yönetim sistemini ve devlet yetkilerini kimin elinde tutacağını” oylayacak bir referandum.
Halk bunu kabul etmezse sistem eski haliyle devam edecek. Yanlış mesajlarla, “tuzak” benzeri başlıklarla bu konuyu saptırmak, seçmene de haksızlıktır.
Baskı olmamalı
AB ülkelerini “düşünce ve ifade özgürlüğü” konusunda sert şekilde eleştirirken “Evet ve Hayır olarak 2 seçenekli” bir referandumda, bir tarafın toplantılarının engellenmesi…
“Hayır demek eşittir çukur… FETÖ ve PKK da Hayır diyor… Hayır safına baktığınızda niyetler ortaya çıkıyor… 15 Temmuz’da bomba yağdıranlar bugünün Hayır’cılarıdır” gibi sözlerin devletin önde gelen isimleri tarafından sık sık tekrarlanması referandumun baskıdan arınmış bir süreçte ve ortamda yapılamayacağını gösteriyor.
Referandumda dinle ilgili bir madde olmamasına rağmen bir gazetede “Hayır’cılar İslam düşmanı ve kafirdir” diye yazan bile çıktı.
Milli iradenin bir bölümünü oluşturacak milyonlarca seçmeni suçlamak, hakaret etmek, hedef göstermek izin verilmemesi gereken eylemlerdir.
Aksi takdirde, korku içinde bir referandum demokrasilerde düşünülemez.