Türkiye’nin geleceği dört bilinmeyenli denklemin çözümünde yatıyor.
Bugüne kadar dillerden düşürülmeyen, her fırsatta öne sürülen “milli irade” Meclis’teki 4 partiye bir görev verdi. Bu görev; henüz seçimden çıkmışken ülkeyi bir seçim kargaşasına daha sokmaları değildir.
Başta en çok oyu almış parti olarak AKP’nin ve diğerlerinin yapması gereken şey ortak bir paydada buluşmayı sağlayacak partilerin en kısa zamanda hükümeti kurmasıdır. Göstermelik bir hükümet kurmak ve sonunda yine erken seçime gitmek de toplumda öfke yaratacaktır.
Temiz siyaset!
Öyle görünüyor ki bazı partiler ve liderleri hala tribünlere oynayarak, kendi çıkarlarına göre planlar yaparak seçim öncesi sahnelenen tiyatroları sürdürme gayreti içindeler.
Millet artık gizli planlar, gizli ajandalar peşinde koşulmasını istemediğini gösterdi, bu algı operasyonlarını sürdürmekle ancak kendilerini aldatacaklarını, sonucun iyi olmayacağını görmeleri gerekiyor.
Örneğin Erdoğan’ın hiçbir gerek yokken Baykal’la görüşme yapması günlerdir tartışma konusu olmuş, gündem “ihtimallerle” meşgul edilmiştir. Oysa milletin verdiği mesaj temiz ve şeffaf siyaset, temiz toplum mesajıdır.
Partilerin hepsi halka “koalisyondan kaçmıyoruz” derken öte yanda gizli veya açık kırmızı çizgilerini ortaya koyuyorlar.
Yüce divan konusu!
Demirtaş “Öcalan silah bırakma çağrısı yapmaya hazır” dediğine göre önce bu sağlanmalı, HDP ve Kandil bundan sonra hiçbir nedenle teröre başvurulmayacağının garantisini vermelidir.
Halk “Türk tipi başkanlık” denilen sistemi istemediğini gösterdiğine göre bu talep de gündemden düşmelidir. HDP ve Öcalan ile “çözüm” için nasıl bir anlaşma yapıldığı açıklanmalıdır.
Bunların yanında, eğer Davutoğlu’nun dediği gibi “AKP’siz koalisyon yürümeyecek veya yürütülmeyecek” ise muhalefet partilerinin haklı olarak üzerinde durduğu hukuksuzluklar konusunda bir takım sözler gerekecektir.
Muhalefet partilerinin hepsi 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının ve MİT TIR’ları konusunun soruşturulmasını istiyor…
Bülent Arınç dün “yolsuzluk iddiasına karışan 4 eski bakanın Yüce Divan’a gitmesi imkansız” dedi.
Vicdanı rahat mı?
Buna gerekçe olarak “Meclis’ten bu yönde bir karar çıkmamış olmasını, yeniden kurulacak bir Meclis soruşturma komisyonundan Yüce Divan’a gönderme kararı çıkmasının Anayasa’yı çiğnemek olacağını” öne sürdü.
AKP’nin kendi içinden bile bu karara karşı çıkan milletvekilleri vardı, bir hukukçu olarak “bakanların yargıdan kaçırılması” konusunda Arınç’ın vicdanı rahat mıdır?
Kendinde “Genel başkanlar bu konuyu ağzına almasın” deme hakkını nasıl görmektedir?
Aynı şekilde MİT TIR’larıyla cihatçı örgütlere silah gittiği Jandarma Genel Komutanlığı raporunda, BM raporunda belgelenmişken partiler gerçeğin ortaya çıkarılmasını istiyorlar diye suçlanamaz.
Davutoğlu sorunlu konuların soruşturulmasına engel olmayacaklarını açıklayarak koalisyon görüşmelerini baştan kolaylaştırabilir, bunu yapmalıdır!