Başbakan Binali Yıldırım ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “yeni anayasa ve başkanlık” konularında anlaştılar. Binali Yıldırım “MHP ile mutabık kalınan” metnin haftaya Meclis’e geleceğini söyledi.
Konuşmasının devamında “cumhurbaşkanının partisi ile ilişkisinin kesilmeyeceğini, en önemli değişikliğin bu olduğunu, seçim kanununun anayasada yeri olmadığını da” belirtti.
Oysa bu kadar hayati sorunların ortasında gelmesi istenen başkanlık sisteminde “milletvekillerinin nasıl seçildiği ve özgür iradeleriyle karar verip veremedikleri” en önemli noktalardan biridir.
İçerik nedir?
Başbakan Yıldırım’ın “cumhurbaşkanı partili olacak” demesinden birkaç saat sonra Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş TRT’de “Bunun adı ‘partili cumhurbaşkanlığı’ değil, başkanlık sistemine geçiştir. Bütün yürütme yetkilerinin ‘tek elde’ toplanmasına ilişkin bir değişikliktir” şeklinde düzeltme yaptı.
Kurtulmuş aynı konuşmada;
“Bu karar Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Oylar 367’yi bulsa bile millete gidilmelidir.
Çünkü Türkiye’deki siyasi tarihin en önemli kararlarından biridir” dedi.
Sözlerini en can alıcı noktaya temas ederek sürdürdü.
Tek fire vermeden…
“Meclis’te Anayasa değişikliği oylamasında Ak Parti’nin bütün milletvekilleri, 316 milletvekilinin tamamı ‘Evet’ oyu verecekler. Burada Ak Parti’nin ‘bir fire bile vereceğini’ kimse düşünmesin”.
Görüldüğü gibi Başbakan Yardımcısı, partisinden “tek bir milletvekili”nin bile “Bu sistemin Türkiye’ye uymaması, beklenmedik sonuçlar yaratması mümkün, ben ‘Evet’ oyu vermeyeceğim” demesinin mümkün olmayacağına çok emin. Acaba neden?
Bir soru daha, acaba bu oylamada “kesinlikle genel başkan tarafından beklenen oyu” verecek olan 316 milletvekili, başkanlık sistemi gelirse, Numan Kurtulmuş’un ifadesiyle; aynı zamanda parti genel başkanı olacak olan “başkan”ı nasıl denetleyecek?
Aynı şey örneğin MHP için de geçerli, Bahçeli de MHP’nin “tek fire vermeden” kabul etmesini bekliyordur.
Milletin vekili!
Bahçeli’nin, verdiği destekten sonra “başkan vekili” olması da kuvvetli bir ihtimal olarak görülüyor.
Böylece “başkana bağlı” durumda olan Ak Parti ve MHP milletvekilleri başkanı nasıl denetleyecek?
İşte başkanlığın nispeten başarılı uygulanabildiği tek ülke olan ABD tipi ile Türk tipi arasındaki en önemli farklardan biri burada ortaya çıkıyor.
ABD, Fransa gibi ülkelerde hem çift meclis vardır, hem de meclislerin üyelerinin tamamı “doğrudan halk oyuyla” seçilir.
Türkiye’deki gibi “genel başkanların yaptığı listelerle veya delegelerin liderler ve genel merkez tarafından yönlendirilmesiyle” seçilmez. Bu nedenle de meclis; başkanı (veya genel başkanı) denetleyebilir.
Demek ki “ABD’de 2 ayrı meclis var, bizde tek meclis olacak, o denetleyecek” deniyorsa şunu da söylemek gerekiyor;
Özellikle başkanlık sisteminde milletvekilleri “halk tarafından” seçilmelidir, başkan ve liderlerin hiçbir müdahalesi olmamalıdır.
Seçim kanununun, “Mart, Nisan’da olması kuvvetle muhtemel referandum öncesinde” değiştirilmesi şarttır.