Demokrasi ve adalet kavramlarının evrensel olduğunu hatırlamak, bilmiyorsak anlamak açısından önemli gelişmelerin olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Demokratik bir hukuk devletinde yalnızca “cumhurbaşkanı KHK’larının” çok uzun bir süre “Meclis’ten çıkması gereken kanunların yerine geçmesi”…
Ya da parlamento çoğunluğunu elinde tutan bir veya 2 partinin “ana muhalefet partisini devre dışı bırakması”…
Bir terör örgütünü, liderini, onun kumpaslarını savunmuş bazılarının yanında “hiçbir terör örgütüyle bağlantısı olmayan gazetecilerin” tutuklanması, medya bağımsızlığının ortadan kalkması vatandaşlara veya siyasi partilere “anayasal gösteri hakkı”nı kullanma imkanı verir.
AB ülkelerinin çoğu, birden fazla partinin olduğu koalisyonları “tüm kesimlerin görüşleri ülke kararlarında yer alsın diye” tercih etmektedir.
Türkiye’de ise (başkanlık referandumundan sonra daha da yoğun şekilde) ana muhalefet partisi “yok sayılmakla” kalmadı, adeta düşman veya terörist muamelesi görüyor.
Küçük bir köy!
Ülke büyük bir terör tehdidi altındayken, milletin seçimiyle gelmiş bir parti “yargı kararlarını adil bulmadığı için” yürüyorsa, örneğin bir bakanın o partiye ve birlikte yürüyen binlerce vatandaşa terörist demesi kabul edilebilir mi?
Bugün artık dünyanın “küçük bir köy haline geldiği” iddiası doğrudur, bir ülkede yargının veya siyasilerin yaptıkları dünyanın öbür ucundan anında izleniyor. Dışişleri Sözcüsü Müftüoğlu, Almanya’da yapılacak olan G-20 Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’daki Türk vatandaşlarla etkinlik düzenlemesine izin verilmemesini “toplanma ve ifade özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik yaklaşım” olarak değerlendirdi.
Onlara kızabiliriz ancak…
Türk siyasetçilerle vatandaşların Anayasal toplanma ve ifade özgürlüğünün iktidar partisi tarafından “Hükümet izin verdiği için kullanılabilen bir hak” görüldüğünü de unutmamalıyız.
Neden terörist?
Alman kaynaklar, Başbakan Merkel’in G20 Zirvesi için solcu protestolarla tanınan Hamburg kentini özellikle seçtiğini, “ABD, Rusya, Türkiye ve Çin liderlerine sağlıklı demokrasilerde büyük protestoların tolere edilebileceğini göstermek istediğini, bu nedenle ‘protesto yasağı’ getirilmediğini” belirtmiş.
Gümrük Bakanı’ndan sonra dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da benzer bir ifade kullanarak, CHP’nin başlattığı Adalet Yürüyüşü için “CHP’nin temsil ettiği çizgi muhalefeti aştı, artık terör örgütleriyle birlikte hareket etme noktasına geldi” sözlerini duymak üzücüydü.
Keşke Ak Parti Genel Başkanı olarak konuşmak yerine Cumhurbaşkanı kimliğiyle “Protesto demokrasilerde haktır, bu kadar büyük kitleler yargıdan, adaletten şikayetçiyse Adalet Bakanı’nın ve tüm liderlerin katılacağı bir toplantıda bu konuyu masaya yatırırız” deseydi.
Türkiye gerçek demokrasiyi ve onun can damarı olan hukuk devleti özelliğini kaybetmemelidir, kaybederse bundan bir kesimin veya partinin değil, herkesin zararlı çıkacağını unutmayalım!