Türkiye’nin sorunları çözüm bekliyor ama bu kez de koalisyon kaosu sürecek gibi görünüyor.
Bırakın her şeyi bir yana Türkiye sınırına “IŞİD ve YPG çatışması”ndan kaçan 3000 Suriyeli daha geldi ve onlar da içeri alındı. Zaten ülkede 2 milyonu aşan ve çoğu bir daha geri dönmeyecek mülteci varken bu sorun bile acil müdahale bekliyor.
Erdoğan-Baykal görüşmesi
Davutoğlu’nun istifasını vermesinden sonra dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Deniz Baykal görüşmesi gündeme oturdu.
Baykal bu görüşmeyi “Benim ve Cumhurbaşkanı’nın koalisyon yetkisi yok, Meclis’te geçici başkan olarak görev yapacağım için görüşmek istedi” sözleriyle açıkladıysa da muhalefet partilerinin tepkisi gecikmedi.
HDP Grup Başkanvekili Balüken “Baykal’ın seçilmiş bir Meclis Başkanı olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP genel başkanı gibi davranarak koalisyon çalışmalarında aktif rol aldığını ve Anayasa’yı ihlale devam ettiğini” söyledi.
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu ise “Cumhurbaşkanı seçimlerde nasıl Adalet ve Kalkınma Partisi için çalıştıysa şimdi de benzer şekilde değerlendirmeler yapıyor” dedi.
Millete borcunuz var!
Türkiye’de demokrasinin çivileri yeterince yerinden oynamıştır. Sistemin daha fazla zorlanmaması, en kısa zamanda ve demokratik teamüllere uygun şekilde yeni bir hükümet için çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan en kısa sürede başbakanı belirlemeli, görevi vermeli ve o başbakan da koalisyon çalışmalarını daha fazla yönetim boşluğu yaratılmadan kısa sürede sonuçlandırmalıdır.
Bu konuda tüm siyasi partiler sorumludur. Cumhurbaşkanı Erdoğan da süreci geciktirecek girişimler yaparsa milletin gözünde sorumlu olacaktır. Seçmen bu müdahaleleri onaylamadığını göstermiştir.
Seçim sonucu ilk koalisyon çalışmasını AKP ile CHP’nin yapması gerektiğine işaret ediyor.
Ak Parti’deki hakim görüş “muhalefete düşmemek” olduğuna, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da “Erken seçim halkın teveccühüne saygısızlık” dediğine göre bu çalışmanın hemen başlaması gerekir.
HDP-PKK bağlantısı
Oysa CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç eğilimin “CHP-MHP koalisyonu veya 2 partinin desteklediği azınlık hükümeti” olduğunu söyledi.
MHP ise kesin olarak “HDP destekli bir CHP-MHP koalisyonu”na karşı olduğunu açıklıyor. Bunun nedeni olarak HDP’nin “terör örgütünden kendini soyutlamamış bir parti” olmasını gösteriyor.
Demirtaş seçim öncesi “PKK ile bir bağlarının olmadığını” söylemiş, seçimden sonra ise Öcalan’a “özel teşekkür” etmişti. Demirtaş iki söylemi arasında tercihini, gerçeğin ne olduğunu açıklamak durumundadır.
Aynı görev AKP’ye düşmektedir. HDP-Kandil ve Öcalan hala toplu şekilde çözüm sürecinin muhatabı mı, yoksa HDP için seçim öncesi söyledikleri “terör bağlantılı olduğu” suçlamaları mı geçerlidir?
Bu soruların cevabı belki de tek seçenek olarak “dışarıdan destekli azınlık hükümeti”ni bırakacaktır, bekliyoruz!