Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu Beşiktaş’taki bombalı saldırıyı gerçekleştiren PKK’lı teröristin “Suriye’den geldiğini” söyledi ama detayları ortaya çıkmadı.
Bu konu açıklığa kavuşmalı, terör örgütü militanlarının istihbarat birimleri tarafından fak edilmeden büyük şehirlerimizin merkezine kadar bombalı düzeneklerle girip eylem yapabilmesi tartışılmalıdır.
Örneğin 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde de “istihbarat zafiyeti olduğu” Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından söylenmişti ama bir işlem yapılmadı.
Bundan önce başka canlı bomba eylemlerinde de aynı zafiyet vurgulandı.
Beşiktaş saldırısından sonra, Antalya’da geçen Ocak ayında 2 bombalı eylem yapan PKK’lı teröristin önce bir alışveriş merkezine üzerinde bombalarla girip gezdiği haberi çıktı. İstanbul’da “testereli dilenciler” türediği haberi çıktı.
Bu yıl uluslararası “Beethoven Academy Ödülü”ne layık görülen ünlü piyanist ve bestecimiz Fazıl Say’ın İzmir konserine bir terörist “satırlı saldırı” yaptı.
Bunların hiçbiri okunup, dinlenip geçilecek türden haberler değildir.
Tam aksine “ilgili bakanlığın araştırarak açıklama yapmasını, sorumluluk üstlenmesini” gerektiren olaylardır.
Seferberlik ilanı
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Tüm terör örgütlerine karşı milli bir seferberlik ilan ediyorum” dedi. Obama ile yaptığı telefon görüşmesi sonrası “terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdürme” konusunda aynı görüşte oldukları açıklandı.
Başbakan Binali Yıldırım, CHP ve MHP liderleriyle görüştü, oradan da aynı karar çıktı.
Bunların hepsi güzel adımlar fakat zaten aynı sözler (Obama’nınkiler dahil) son yıllarda sık sık tekrarlanmakta değil mi?
Milletçe seferberlik ilan etsek de, eğer Türkiye “testereli, satırlı, bombalı saldırganların ortada dolaştığı, siyasetçilere Meclis ortasında yumruk, kadınlara ulaşım araçlarında veya parklarda tekme atabildiği, kadın ve çocuklara sapık saldırılarının önlenemediği” bir ülke haline geliyorsa terör nasıl durabilir?
Öncelikle bu soruları kimin cevaplayacağını ve sorumluluğun kime ait olduğunu ortaya koymak ve o kurumlardan “kesin çözüm” beklemek gerekiyor.
Zira bir ülkede vatandaşın can güvenliğini sağlamak devletin, yönetenlerin görevidir, halk ne kadar gayret etse de bir istihbarat uzmanının veya bakanlığın görevini yapamaz.
Yeni Sistemle Bitecek Mi?
Başbakan Binali Yıldırım “Yeni anayasaya göre yapılacak başkanlık sistemiyle Türkiye artık ‘koalisyonlarla yönetilen zayıf iktidar’ dönemlerini geride bırakacak. Sürekli ‘tek başına iktidar’çıkacak” demişti. Bu tarife göre güçlü ve istikrarlı yönetim ancak başkanlık sistemiyle mümkün olabilir.
Oysa 15 yıldır koalisyonlar yok, iktidar partisinin isteyip de gerçekleştirmediği bir uygulama yok, yönetim yeterince güce sahip.
Acaba Türkiye bugün başkanlık sistemiyle yönetiliyor olsaydı hangi konuda “mevcut halinden daha olumlu” bir tablo olurdu? Terör biter miydi? Biterse nasıl?
Soyut anlatımlar, tartışmalar yerine somut örneklerle açıklamak halkı daha çok aydınlatacaktır.