Suriye ve Irak’ta Türkiye’yi sıkıntıya sokan gelişmeler nedeniyle Güneydoğu’da yaşanan terör, çok sayıda il ve ilçede devam eden sokağa çıkma yasakları, buna rağmen kesilmeyen çatışmalar ikinci plana itildi.
Oysa PKK Güneydoğu’da okulları, camileri yakıyor, ilçelerin yollarına hendekler kazmayı ve güvenlik görevlilerini öldürmeyi sürdürüyor. Okul ve ibadet yerleri gibi “iki ülke arasındaki savaşta bile dokunulmayacak” özel mekanlar yakılıp yıkılıyor.
Sadece Diyarbakır’ın Sur ilçesinde üç ilkokul, bir ortaokul, bir cami yakıldı. Zarar gören Kurşunlu Camii bahçesinde PKK’nın yerleştirdiği patlayıcıyı imha etmeye çalışan polislere teröristlerce ateş açıldı, bir polis başından vurularak şehit oldu.
Silahların kaynağı?
O sırada PKK’nın uzaktan kumanda ile patlattığı bomba bir polisi yaraladı ve çatışma çıktı. Burada hemen “PKK’nın elindeki binlerce ton patlayıcının, keskin nişancı tüfeklerinin, uçaksavarların kaynağının neden hala kesilemediğini” de bir kez daha sormak gerekiyor.
Öyle ya, dünya ülkeleri –kendilerine de zarar veren- IŞİD’in silah ve para kaynaklarını kesmek için el ele veriyor da Türkiye’de arkası kesilmeyen cinayetlere devam eden PKK’nın kaynakları neden kimsenin gündeminde değil?
Acaba bu silahlar ABD, Rusya, AB ülkeleri, Suriye gibi birçok ülkenin “IŞİD’le savaşıyor” perdesi arkasında PYD’ye gönderdiği tonlarca silahtan geliyor olmasın? Bombalar ve ham maddeleri hala oralardan Türkiye’ye giriyor olmasın?
HDP ile Selahattin Demirtaş’ın söylem ve eylemlerine bakacak olursanız, bütün o yakıp yıkmalara, bombalama ve silahlı saldırılara rağmen bunları yapan; terör örgütü değil, güvenlik güçleri…
Özyönetim-özerklik
Bu iddiayı çok sık tekrarlayarak Türkiye içinde ve dışında insanların buna inanmasını sağlıyorlar.
Oysa tehlikenin sürdüğü ilçe ve mahallelerde “sokağa çıkma yasağı” ilan edilmesinin amacı halkın can güvenliğini sağlama çabasıdır. Bundan dolayı vatandaşların yaşadığı birçok mağduriyetin sebebi terör örgütünün kendisidir.
PKK’nın şehir merkezlerine inmesi DBP’nin (eski BDP, yani HDP’nin Doğu’daki adı) birçok il ve ilçede “özyönetim” ilan etmesiyle başladı ve buna katkı sağlamak üzere hendek kazma ve saldırılar, terör olayları arttı.
Dünyaya “Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda bir gerilla savaşı olduğu, bu bölgeleri devletin kendilerinden alarak işgal ettiği” mesajı verildi.
DBP Eş Genelbaşkanı Emine Ayna “Özerklik ve öz yönetim aynı şeydir. Bölge halkı kendini yönetecek” dedi. HDP Eş Genelbaşkanı Figen Yüksekdağ “Bizler özyönetim irademizi hep birlikte göstereceğiz” dedi.
Selahattin Demirtaş da “Halkın özyönetim kararının meşru olduğunu ve iktidarla müzakere yürütürlerse yönetim modeli olarak ‘özerkliği’ önereceklerini” söylüyor.
Bunun için “silah kullanılmaması, şiddetsiz olması” vurgusunu unutmamış.
Halkın değil, HDP ilçe teşkilatlarının “silah, bomba, terör eşliğinde” özyönetim ilan etmesini, zaten ilan edilmiş saydıkları özerkliği iktidara neden önereceklerini açıklamamış.
Barıştan söz ettiği konuşmalarında “neden silahı hiç bırakmadıklarını” da açıklaması gerekiyor!