Hükümet seçim bildirgesinde “baskıya giderken düşmüş” dediği çözüm süreciyle ilgili bölümü açıkladı.
“Demokratik adımlar için anayasal değişimin şart olduğu, iktidar partisinin Meclis çatısı altında ‘yeni bir toplumsal sözleşme’ için çağrıda bulunduğu” bu açıklamada tekrar ediliyor.
20’inci yüzyılın Türkiye’sinin “en maliyetli sorunu”nun 21’inci yüzyılda ağır faturalar ödeyerek devamına izin verilmeyeceğini ilan ettikleri, gelinen noktada çözüm sürecinin sadece ülkemizde değil bölgemizdeki huzur ve barış ortamının reçetesi haline geldiği belirtiliyor.
Demokrasi ve insan hakları
Çözüm sürecinin “Türkiye’nin normalleşmesinin yol haritası olduğu” söyleniyor. Ama sonuçta anlatılanlar bugüne kadar yapılan açıklamalardan farklı bir boyut ortaya koymamıştır.
Muhalefet partilerinin yapılan çağrılara cevap vermediği, yardımcı olmadığı vurgulanırken muhalefet partilerinin bu süreçte dışlandıkları, “biz süreçten haberdar değiliz, İmralı’yla alınan kararlar bizimle tartışılmadı” dediklerini de unutmamak gerekir.
Türkiye’nin geleceğiyle ilgili hayati önemdeki kararların Meclis’te tüm boyutlarıyla tartışılarak alınması demokrasinin gereğidir.
HDP de açıkladığı seçim bildirgesinde “demokrasiye inananlarız, insan hakları savunucularıyız” derken bir yanda silah bırakmamış ve terörü sürdüren bir terör örgütünü desteklemekte olduğunu unutmamalıdır. Hala Güneydoğu’daki çatışmaların, patlamaların hangi demokratik anlayışta yeri olabilir?
Seçim borcu!
İnsan hakları ve demokrasi silahla, terörle yürütülebilecek kavramlar değildir. İktidar Partisi seçim beyannamesine “yerel yönetimlere yetki devri” yapılacağını, devlet sisteminin tümüyle değişeceğini bildirirken bunun sonuçlarının ne olacağını halkla paylaşarak etraflıca tartışmalıdır.
Çözüm sürecinin neden “sadece Türkiye için değil, bölge için barış ve huzur” demek olduğunu, aradaki ilişkiyi anlatmalı soru işaretlerini cevaplamalıdır.
HDP de üstü kapalı sloganlar yerine huzur ve barış için silahların bırakılacağı, başkanlık sistemine destek verip vermeyeceği konularını netleştirmelidir.
Siyasi partilerin sloganlar veya arka arkaya dizilmiş parlak cümleler yerine seçim öncesi seçmenin kafasındaki sorulara kesin cevaplar vermesi topluma karşı borçtur!