Çok başlılık ve OHAL altında referandum!

Türkiye, bir yanda terör diğer yanda ekonominin gelişmelerden ciddi şekilde etkilenmesi, önemli iç ve dış sorunlar sürerken anayasa referandumu sürecine girdi.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Denetim Komisyonu’nun “OHAL şatlarında ve Güneydoğu’da operasyonlar sürerken referanduma gidilmesi konusunda ciddi kaygılara sahip olduğunu” vurguladığı bir açıklama yaptı.

Bu açıklamada Türkiye’de “ifade, medya ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklere yönelik kısıtlamalar olduğu”nun altını çizdi.

Unutmamak gerekir ki diğer ülkelerle ilişkilerimiz ekonomimizi ve dış politikada karşılaştığımız zorlukları doğrudan etkiliyor.

Döviz kurlarındaki aşırı değişiklikler, artışlar, geleceğin belirsizliği birçok büyük şirketin Türkiye’den çekilmesine neden olduğu gibi yerli firmalar da büyük sıkıntı içinde olduklarını açıklıyorlar.

Bu nedenle, AB’nin uyarılarına kulak tıkamak ve ilişkileri kopma noktasına getirmek bize daha da çok zarar verecektir.

Korku, baskı hissetmeden…

Cumhurbaşkanı Erdoğan AKPM ile aynı fikirde değil.

Haberin Devamı

Tam aksine; “Nisan’da yapılacak referanduma OHAL ile gidilmesinde sakınca olmadığını, hatta çok daha rahat bir zemin hazırlayabileceğini” söyledi.

Oysa OHAL, adı üstünde “olağanüstü bir hal” yaratıyor.

Her yerde polisler, askerlerin bulunduğu, her an terör olabilecekmiş gibi bir atmosfer içinde, insanların konuşmaya veya “referandumda tercihinin ne olduğunu söylemeye” bile çekindiği, KHK’lar ile “tek partinin işini kolaylaştıracak her kararın alınabildiği” bir ortamda çekinmeden, özgürce oy kullanmak bile zor olacaktır.

Yüksek Seçim Kurulu’nun daha önceki seçimlerde iş başında olan birçok hakimi FETÖ’cülükten tutuklandı.

YSK’nın “anayasa değişikliği düzenlemesine Cumhurbaşkanı onayı bile gelmeden hazırlıklara başlaması, sandık bölgelerinde seçmen sayısı belirlemesi” bu nedenle şüpheyle karşılanmıştır.

Muhalefet olmasın mı?

“Cumhurbaşkanlığı” veya “Türk tipi başkanlık” sistemi tartışmalarında anayasa değişikliğini savunanlar devamlı olarak; “Çift başlılık gidince istikrar gelecek”, “Güçlü bir hükümet sorunları kolayca çözsün diye”, “yönetimde güçlü iktidarın sağlanması” gibi sözleri tekrarlıyor.

Haberin Devamı

On beş yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti hükümetlerinin bir “çift başlılık sorunu” olmadı. Şu anda ise demokrasinin olmazsa olmazı “kuvvetler ayrılığı” adeta “tek kişi gibi” devam ediyor.

Güçlü iktidar, çift başlılık gibi söylemler hiç geçerli olmadığına göre bu vurgular “bir başka partinin iktidar olma ihtimalinin tamamen ortadan kaldırılması” amacını ifade ediyor.

Yani bu sistem gelirse “milli iradenin seçtiği diğer partilerin” siyaset yapmasına gerek kalmayacak.

Bunları savunan akademisyen ve diğer konuşmacıların “milli irade”den bir daha hiç söz etmemeleri gerekir.

Bunları söylemeden önce AB ülkelerinde yıllardır “koalisyon hükümetleriyle” ve başarıyla yönetilen ülkeleri de bir araştırsalar iyi olur!

DİĞER YENİ YAZILAR