Erken seçime girecek partilerin, başta iktidar partisi olmak üzere seçmenin görüşlerini alması önem taşıyor.
Bize mesaj yazan vatandaşların çoğu seçim atmosferine girildikten sonra yine “diğer önemli sorunların ötelenmesinden korktuklarını” söylüyorlar.
Büyük bir kısmı ülkede sınır ötesi operasyonlar, terör, şehitler varken, ekonominin gidişi düzeltilmeliyken araya seçimin girmesinden memnun değil.
Bu konuda bir de “İç ve dış siyasette daha çabuk ve etkin karar alabilmek için seçimin gerektiği” söylemine itirazlar var.
“Cumhurbaşkanlığı sistemi şimdiden uygulanıyor, Cumhurbaşkanı hükümetle uyum içinde o zaman neden hemen gerek duyuldu” sorusu duyuluyor ki bunun cevabını vermek de zor.
“Erken seçimi muhalefetin de istediğini” öne sürmek de yeterli olmuyor, muhalefetin her istediği dikkate alınmadığına göre bu konuda daha makul nedenlerin ortaya konması gerekirdi.
Cumhurbaşkanlığı sistemi
Daha çabuk ve etkin karar alabilmek hükümetler için önemlidir. Ancak ne olursa olsun her kesimden vatandaşların kendini dışlanmış hissetmemesi de önemlidir.
Çoğulcu bir demokraside o nedenle seçim barajları da düşüktür, mümkün olduğunca çok seçmen kendini sistemin içinde hissetmelidir.
Cumhurbaşkanlığı sistemi tam olarak uygulanmaya başlarsa daha büyük kesimlerin sistem dışında kalacağının, muhalefet partilerinin görüşlerinin hiç dikkate alınmayacağının akla gelmemesi için gereken yapılmalıdır.
Unutulmamalı ki, sandığa küskün, kararsız seçmen kitlesinin oy vermeye gitmesi ancak “rahatsız oldukları konularda verilecek güvence” ile mümkündür.
Avrupa’da seçim
Önce Avusturya duyurdu, arkasından Hollanda…
Şimdilik bu iki ülke kendi içlerinde “ Türkiye’nin 24 Haziran seçimine yönelik etkinliklerine izin vermeyeceklerini” açıkladılar.
AB Bakanı Ömer Çelik bu kararlara “En demokratik hakların kullanımını engelliyorlar, bir yandan da Türkiye’deki demokratik gelişmeler olumsuz yönde gidiyor diyorlar” sözleriyle tepki gösterdi.
Tabii Avusturya ve Hollanda’nın bu kararlarda AB içinde haklı görünmeleri ihtimalinin sebeplerinden biri “AB’nin son Türkiye Raporu”dur.
Bu raporda Türkiye’nin AB’den hızla uzaklaştığı, OHAL kapsamında alınan önlemlerin orantısız olduğu, parlamentonun yasama işlevinin kısıtlandığı gibi maddeler vardı.
AB, OHAL’in en kısa zamanda kalkmasını istiyor, bu tablonun demokratik olmadığını belirtiyordu.
İkinci neden de herhalde, 2017 referandumu öncesinde Almanya ve Hollanda ile “referandum etkinliklerine izin krizi” nedeniyle yaşanan ciddi gerginlikler ve olaylardır.
AB içinde herhangi bir ülkeyle yaşanan çekişmeler diğer ülkelerin de “kendilerinden olanın yanında” tavır alması sonucunu getiriyor.
O nedenle bu kez gerginlik ve çekişmeler, inatlaşmalar yaşanmadan bu sorunu diplomatik yollardan çözme imkanı aranmalı, bulunamıyorsa ısrar edilmemelidir.
Dış ülkelerle kavga görüntüsü Türkiye’ye ciddi zarar veriyor, verecektir.