Önseçim, saygıdeğer bir başlangıçtır.
CHP lideri Kılıçdaroğlu genel başkana yakışan bir farkla önseçimi kazandı.
Fakat öteki ağır topların kendilerinden bekleneni vermediklerini söylemek hata olmaz.
Kılıçdaroğlu önseçim sonrası yaptığı konuşmada “Cumhuriyeti kuranlar bedeller ödediler ama bize güzel bir Türkiye bıraktılar. Biz de çocuklarınıza daha güzel bir ülke bırakmak zorundayız” dedi.
CHP’nin önseçimle milletvekili adaylarını belirlemesi ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun bile “ön seçime giren diğer milletvekilleri ile aynı şartlarda yarışmayı tercih etmesi” gerek “parti içi demokrasi” gerekse “özgür bir parlamento” açısından, ve elbette genel olarak ülkede demokrasi açısından son derece önemlidir.
Gönül isterdi ki tüm partiler adaylarını “kontenjan seçimi” yerine önseçimle belirlesin...
Ama ne yazık ki bunun olamadığını ve Türkiye’de “demokrasinin ilk ve en önemli koşulu olan milletvekilinin özgür iradesiyle karar verebilme özgürlüğünün tüm parlamentoda hala, 2015 yılında da sağlanamadığını görmekteyiz.
CHP’nin yaptığı ön seçimlerin en önemli sonuçlarından biri ‘katılımın hala düşük olması’dır.
29 Mart’ta yapılan seçim ana muhalefet partisine “kararsızların” veya “sandığa gitmeyen seçmenin kalan 2 aylık süre içinde kazanılması için bir gösterge ve şanstır.
Sadece CHP’nin değil tüm partilerin görevi seçime katılımı arttırmak ve kararsızları “kararlı”ya dönüştürmektir.
Türkiye 7 Haziran seçiminde iktidar partisinin israrla üzerinde durduğu bir “Rejim değişikliğini”...
Parlamenter rejimden “başkanlık rejimine” geçmeyi isteyip istemediğini...
Ülkenin yakın gelecekte uğrayacağı ciddi değişimi oylayacaktır.
Katılmak lazım..
Önce lâyık olalım
Siyasetçiler partilerinin milletvekili adaylarını belirlemeye çalışırken adeta savaş yapıyorlar.
Oysa bilmeleri lâzım ki zaten yapılması gereken şey, adayları parti seçmenine seçtirmektir.
Sistemi “batılı örnek”lere sözde benzetme vaadi artık kimseyi inandırmıyor.
Halkın nabzı deseniz o da işe yaramıyor.
Sorun açıkta duruyor: İstenmeyen şey Başkanlık Sistemi’nin kendisi değil. Ondan önce Türkiye’nin mevcut devlet yapısına ve Yargı’nın şu andaki şartlarına uygun olmamasıdır.
Batılı toplumların ilkelerini ve ölçülerini Türkiye’de kim birleştirmiş de halk “istemem” diye sokağa çıkmış?
Aceleye getirmemek lâzım, daha çok tartışma gerekir.