Diğer konulara geçmeden önce dün Kilis Süngütepe sınır karakoluna yapılan PKK saldırısında 2’si ağır 6 askerimizin yaralandığı haberine değineceğim. PKK’nın, Afrin operasyonuna paralel olarak ülke içinde de askerlerimize saldırıları arttırdığı görülüyor. “Ortadoğu’da sınırlar değişecek” planında Türkiye’nin de adını geçirdiklerini biliyoruz.
Sınır ötemizde PKK bölgesi kurulmasının amaçlarından biri de Suriye’deki terör ve savaşları Türkiye’ye sıçratmak, böylece bizim ülkemizde de bölünme adımları atmaktır. O nedenle artık Hükümet, karakollarımızın, sınırda ve kırsaldaki askerlerimizin de güvenliğini daha önemle düşünülmeli, bu saldırıların önü kesilmelidir.
İnce’nin adaylığı
Cumhuriyet Halk Partisi 36’ıncı Olağan Kurultayı dün başladı, genel başkan adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce vardı. CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce 2014’te 18’inci Olağanüstü Kurultay’da da Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında aday olmuş, 740 oya karşılık 415 oyla kaybetmişti.
2016 Kurultayında İnce aday olmadı, birçok kişi bunu “delegelerin etki altında olduğunun bilinmesine” bağlamıştı. Nitekim, Muharrem İnce bu kez de Kurultay öncesi Genel Başkan Kılıçdaroğlu’yla görüşerek “Genel Başkan yardımcılarının insanlara zorla imza attırdığını, delegeler üzerinde bu baskının kaldırılması gerektiğini, ‘seçimlerde devlet imkanlarını kullanıyor diye iktidarı eleştirirken’ parti içi bir yarışta partinin imkanlarını kullanarak avantaj elde etmenin doğru olmadığını söylediğini” açıkladı.
2 Seçimi kazanamazsa…
Muharrem İnce Kurultay’da yaptığı konuşmada, kazandığı takdirde “Partiyi 2 seçimde birinci yapamayan genel başkanın istifa etmesini tüzüğe koyacaklarını” söyledi.
Bu aslında bütün partiler için geçerli olması gereken bir kural olmalı, aksi takdirde liderler 10 seçim kaybetse de, yanlışlarıyla ülkeye zarar verse de yerlerinden oynatılmaları mümkün olmuyor. 12 Eylül rejimi, Siyasi Partiler Yasası ile parti liderlerinin padişah yetkileriyle donatılmasına yol açmıştı. Liderler değişmesini istemediği için hala onun sıkıntısı demokrasiye yansıyor. Yıllar içinde partilerde değişim isteği her ülkede ortaya çıkabilir, demokrasiyi özümsemiş toplumlarda bunun kolaylıkla gerçekleştiğini, hatta liderlerin buna kendilerinin karar verdiğini görürsünüz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ise bir liderin “partisi sahneden silinmeden” kendi isteğiyle koltuğu bıraktığı neredeyse hiç görülmemiştir. İşte yeni liderlerden beklenen, “toplumu da yıldıran” bu alışkanlığı ortadan kaldıracak adımları artık atmaktır.
Temel sorun
Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasında 5 temel sorunu “terör, adalet, milli eğitim, dış politika ve demokrasi” olarak saydı. “İşsizlik ve yoksulluk” unutulmuştu, onu “adalet” başlığının içine mi koydu bilmiyorum ama halka sorarsanız en temel sorunun bu olduğu cevabı görülecektir.
Yazımı yazdığım saatlerde CHP Genel Başkan seçimi yapılmamıştı, sonuç ne olursa olsun ülkemiz için hayırlısı olsun demek kalıyor.