Suriye’nin Halep kentini Esad güçleri “Rusya desteğiyle” aldıktan sonra muhaliflerle rejim arasında ateşkes anlaşması yapıldığı açıklandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı “Rusya ve Türkiye’nin arabuluculuğuyla Halep’te ateşkes olduğuna dair rapor aldık, bu haber gerçekse bizi memnun eder” dedi.
Burada Rusya’nın Esad kanadını, Türkiye’nin ise muhalifleri anlaşmaya razı ettiği anlaşılıyor.
Yıllardır akan kanın, insanların çektiklerinin bitmesi açısından hiç değilse Halep’te ateşkes yapılması iyi niyetli herkesi memnun eder.
Rejim güçleri, muhaliflerin kontrolünde bulunan Doğu Halep’i bomba yağmuruna tuttuğunda oradaki Halepliler “insanların yoksulluk ve açlıktan öldüğünü, özellikle kadın ve çocukların çok kötü durumda olduğunu” anlatıyordu.
Ortadoğu’yu dönüştürmek
BM yaşanan bu insanlık dramına ilgisiz kaldı. Ortadoğu’da olacakları yıllar önce; 7 Ağustos 2003’te ABD Dışişleri Bakanı olan Condolezza Rice açıklamıştı.
“Büyük Ortadoğu Projesi ile 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini” söylüyor, “buna Türkiye de dahil” diyordu.
Bugün “Halep’te ateşkes olursa seviniriz”, “Türkiye bizim için önemli ama PYD de DAEŞ’e karşı en önemli müttefikimiz” gibi ifadelerle iyi niyetli bir dış politika görüntüsü çizmeye çalışan ABD Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını kendi planlarında 13 yıl önce belirlemişti.
Bu projeye göre çizilen haritalarda Kerkük, Musul dahil Irak’ın büyük kısmı, Türkiye’nin Güneydoğu’su, Suriye sınırımız Hatay’a kadar “Özgür Kürdistan” olarak görünüyordu. (Küstahlık bu kadarla da kalmamış, Doğu’su da Ermenistan’a dahil edilmişti.) Bunlar yapıldı ve şimdi hiç yapılmamış da spontane gelişmeler oluyormuş gibi bir “Vahşi Batı” tiyatrosu oynanmakta.
Yeni çadırkent!
Bunları düşününce TV’de ünlü bir “dış politikacı” profesörün “Eskiden Kürt sorunu vardı, bu sorun ulusal bir sorundu. Şimdi ise Ortadoğu’da PYD/PKK ile bölgesel hatta küresel bir soruna dönüştü” sözleri masal gibi geliyor.
Olay her zaman “küreseldi” de biz oyalanmaktaydık.
Bugün Güneydoğu’da ve diğer bölgelerdeki kentlerimizde PKK’nın ve IŞİD’in yaptığı bombalı saldırılar…
Suriye sınırımızın ötesinde “IŞİD bahanesiyle” alınıp PYD’ye verilen kentler, ilan edilen özerk kantonlar…
Irak’ta “IŞİD’den alıyoruz, Barzani ve peşmerge de bizimle beraber” diyerek IKBY’nin iyice yayılmasını sağlama operasyonları hep önceden kurgulanmış projelerdir. TSK’nın Başika’da olmasına rağmen “Türkiye, Musul operasyonuna dahil olmayacak” diye çırpınmalarının en önemli nedeni de budur.
Başbakan Yardımcısı Şimşek “Halep’ten kaçan Suriyeliler için 80 bin kişilik yeni bir çadırkent kurulacağını” açıklayınca aklıma bunlar geldi.
Bu çadırkent Suriye sınırları içinde olmalı ve masrafları da dünyayı şekillendirmeye çalışan, muhaliflere de “destek sözü” vermiş olan ABD üstlenmeli. O “80 bin” kolayca artabilir ve Türkiye’nin ekonomisi de, psikolojisi de, güvenlik sorunları da daha fazla yükü kaldıracak durumda değil!