Bodrum yalanları ve medyanın hali!

Eskiden bir siyasi etik, bir toplum etiği vardı. Hiç değilse asgari ahlak kurallarına uyarak konuşulur, yazılırdı.

Maalesef bütün kuralların ortadan kalktığı, şiddetin ve ahlak dışı eylemlerin sınırsız uygulandığı bir ülkeye dönüştük.

Toplumsal ahlakın dejenerasyonuna net örneklerden biri yaşadığımız “Bodrum depremi”nden sonra bir gazetede atılan manşetler, sosyal medyada ülkenin en turistik kentlerinden Bodrum’un imajını ahlaksızca zedeleyen mesajlardır.

Gazetelerde çıkan ve çoğu reklam için sahillerde çekilen sanatçı fotoğrafları, Bodrum’da, Çeşme’de yaşayan veya tatile giden binlerce vatandaşı ve sahil kentlerini karalayacak yorumlara sebep gösterilemez.

Demokratik bir ülkede insanlara çirkin yakıştırmalar özgürce yapılamaz. Bunların yapıldığı ülkeye turistlerin korkusuzca gelmesi beklenemez.

Yüzlerce yıldır var

Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim ve Araştırma Merkezi Bodrum depremini inceledi.

Gökova Körfezi civarında, Marmaris-Rodos, Bodrum, Büyük Menderes Vadisi’nde 1493 yılından beri “arkeolojik ve tarihi kayıtlarda bulunan” sayısız şiddetli depremin olduğunu, son depremin de Ege sahillerindeki faylarda hareket sonucu oluştuğunu, sürpriz olmadığını açıkladı.

Haberin Devamı

Toplumu ahlak dışı ve asılsız mesajlarla, medya yayınlarıyla bölmek, en güzel kentlerimizi karalamak yaptırım gerektirir. Bir haber nedeniyle gazeteciye 25 yıl hapis verilen ülkede bu suç neden görmezden geliniyor?

Adnan Menderes ayakta!

23 Temmuz Pazartesi günü başlayan, tutuklu Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin mahkemeye verdiği ifadeler dün devam etti.

Sorulan sorulardaki karışıklıklar, ilgisiz sorular dikkat çekici.

Örneğin gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu savunmasında bir soruya karşılık:

“Gazeteye 2014’te girdim, siz 2013’te Vakıf’ta olanları soruyorsunuz… Hiç MASAK raporum yok ama savcı zengin göstersin diye iddianameye ‘MASAK raporu da var’ diye eklemiş… Pensilvanya’ya hiç gitmedim, Gülen’den hediyeler almadım, Gülen’i öven tek yazım yok” demiş. (Aynen Balyoz-Ergenekon süreci tekrarlanıyor gibi değil mi?)

Haberin Devamı

Pensilvanya’ya defalarca giden, Fethullah Gülen’le aynı masada yemekler yiyen, buluşmalara aracılık eden, örgütün sözcülüğünü yapan isimler, gazeteciler serbestken bu tablo, “haber ve yazılar nedeniyle tutuklama ve ağır ceza nedenleri arama” acaba savcı ve hakimleri de rahatsız etmiyor mu?

Aynı durum SÖZCÜ gazetesi için mevcut, sadece muhalif-eleştirel yayın yaptıkları için 2 gazetecinin ve gazetenin sahibinin benzer iddialarla suçlanması adil midir?

Cumhuriyet yazarı Kadri Gürsel’in, çocuğuna sarılmasına jandarma komutanının izin vermemesi ise yorumlanamayacak kadar acı bir durumdur.

Bu olay insana 27 Mayıs ihtilali sonrasında, idam edilmeden kısa süre önce eski Başbakan Adnan Menderes’i “eşinin ve çocuklarının önünde oturmasına izin vermeyerek ayakta bekleten” Yassıada Kumandanı Tarık Güryay’ı hatılatıyor.

Tarih tekerrürden ibarettir derler ama bu kadarı da fazla değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR