Türkiye’nin gündemini izlemek yorucu olduğu gibi bir anda yüzlerce soru işaretini de beraberinde getiriyor.
Anlaşılmayan ama öylece üstü örtülen olaylar, akıl sır ermeyen güç odakları, korumaya alınmış şaibeli isimler ve tabii tehditler…
Mesela son günlerde dev yatından yanında duran teknenin fotoğrafını çekerek yandaş gazetelere servis ettiren ve “oruç tutmuyorlardı, içki bardağı vardı” gibi haberler çıkarttıran Reza Zarrab…
Bir zamanlar ortağı olduğu söylenen kişi İran’da yolsuzlukları nedeniyle ağır ceza istemiyle yargılanıyor. Kendisi ise “Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi rüşvet-yolsuzluk skandalını başlatan ve yürüten kişi” olarak Meclis’te yargıdan kurtarılıyor.
Hem suçlu, hem güçlü
Bitmiyor; iki bakan tarafından ödül veriliyor ve hala dev teknesiyle özgürce gezinip bir de namuslu vatandaşları gözetleyerek insanların “kendi ülkesinde özgürlüğüne baskı” uyguluyor.
İşlediği suçların cezasız kaldığını görmenin, hesap sorulamamasının verdiği cesaretle Boğaz’da aldığı yalılara açıkça kaçak katlar, asansörler çıkıyor. “Hem suçlu, hem güçlü” deyimi sanki onun için icat edilmiş gibi!
Başbakan Davutoğlu’nun CHP ve MHP ile koalisyon arayışları “siyasi ahlak yasası” konusunda zorlaşabilir.
Zira CHP de, MHP de önce bu yasanın çıkarılmasını isterken onunla bağlantılı olarak ve halka verdikleri sözün de gereği olarak Reza Zarrab ile 17 Aralık iddialarında adı geçenlerin yargıya gönderilmesini de er ya da geç isteyeceklerdir.
Siyasetin “zenginleşme aracı olmamasını” sağlamak her demokrasi, her hukuk devleti için zorunludur. Hatta “vergi denetimlerini siyasi silah gibi kullanma” eylemi de bu yasa içine alınmalıdır.
Tartışmaya açmak
Başbakan Davutoğlu “Cumhurbaşkanı’nın sınırlarını aşması” konusunu tartıştırmayacağını söylüyor.
Aynı anda Cumhurbaşkanı da “farklı bir cumhurbaşkanı olacağım demiştim, bundan sonra da öyle olacağım” diyerek sınırları her zaman aşabileceği mesajını veriyor.
Mesela bir koalisyon hükümeti eğer gereksiz görüyorsa, israf sayılacağını ve doğaya zarar vereceğini düşünüyorsa daha önceki hükümet dönemindeki bazı projeleri en azından bir süreliğine durdurabilir.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdiden “3. Köprü, 3. Havalimanı ve diğer büyük projeleri rafa kaldıracak bir koalisyon görüşmesi yapan karşısında beni bulur” diyor.
Başbakan Davutoğlu’nun ve diğer genel başkanların işi bundan daha zor olabilir miydi?
Kılıçdaroğlu’nun “dönüşümlü başbakanlık” teklifine bile karşı çıkarak nasıl bir uzlaşma sağlanabilir; hiç kimse bilmiyor. Ülkeyi seçime sürüklenmekten kurtaracak bir mucizeye ne kadar muhtacız, tahmin edemezsiniz!