Haklılığını hukuktan ve adaletten alan ihtilâflarda taraf olmak uygar insan görevidir.
Hatta şunu diyebiliriz:
Adalete hizmet edecekse o münakaşaya katılmak, hak olmanın ötesinde görevdir!
Biliyorsunuz önceki gün Adana ve Mersin’de HDP merkezlerini hedef alan bombalı saldırılar gerçekleşti.
Teselli kaldıran bilgi şu ki, hedef alınan yerlerde insan kaybı olmadı.
Yaralananlar oldu, onlar da hastaneye yetiştirildi.
Ülkemiz kanlı çatışmaları biraz olsun geride bırakmış görünürken yeniden geçmişe dönmek toplumun ortak endişesidir.
Yıllar boyu hayatlarımızı karartan kan ve gözyaşı dileriz ki sonsuza dek geçmişte kalsın.
Elbette unutmamalı; Terör her an hortlayabilir.
Silah bırakmayan örgüt işine geldiğinde tekrar silaha sarılabilir.
Katillerin merhamet ettiği kadar yaşamak!..
İşte onuruna düşkün ve huzur isteyen insanlara en zor gelen de budur.
Doğru Adım!
Hiç şüphe yok ki hakkında verilen idam kararı Mısır zindanlarındaki devrik Cumhurbaşkanı Mursi’ye çok ağır gelmiştir.
Acaba Türkiye için salt ölüm cezasını hedef almak yerine Mursi’yi kurtaracak hamlelere öncelik vermek daha doğru bir seçim olmaz mıydı?
Öfkeli çağrılar yapıcı karşılıklar bulamıyor; Cumhurbaşkanı Mursi, seçmenin yüzde 52’si gibi bir fark yakalamıştır.
Onun halk oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olması ve medeni dünyanın dikkatini bu noktaya yoğunlaştırmak en akıllıca hamledir.
Gerçekten istiyorsa...
Eğer Hükümet Mursi’yi kurtarmada rol oynamayı gerçekten istiyorsa, yardımı dokunabilecek diğer ülkeleri desteğe çağırmayı sürdürmelidir.
Buna sadece Batı ülkeleri değil, Ortadoğu’da “Mısır yönetimi üzerinde etki sağlayabilecek” ülkeler de dahildir.
Ayrıca Türk medyasının da desteğini alarak tepki göstermek etkiyi arttıracaktır.
Medyayı dışlamak ve kızmak yerine birlikte hareket etmek gerekiyor.
Türkiyede ki sorunumuza dönecek olursak; HDP binalarına yapılan saldırılar ümit kırıcıdır.
Ülkede seçim öncesi, seçim sırasında ve sonrasında güvenliği sağlamak hükümetin görevidir.
Çözüm süreci provokasyonlarla tehlikeye girmemeli, mutlaka sürdürülmelidir!