Mübarek Kurban Bayramı’nda birkaç gün huzur ümit edenler yine bunu bulamadı.
Öncelikle, daha tatilin ilk 3 gününde “trafik kazalarında 34 kişi öldü, 148 kişi yaralandı” haberi duyuldu.
Kurban Bayramı’nda trafik kurbanlarını öğrenenlerin aklına hemen “Bu Bayram’da trafik cezası kesilmeyecek” kararı geldi.
Bu kararı duyanların hepsi “Herhalde şakadır, her bayram yaşanılan trafik trajedilerinden sonra nasıl böyle bir karar alınır” diye düşünmüştü ki olay değişti.
“Sehven” emir…
Önce sosyal medya çalkalandı bu haberle. Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bir emrini yayınlıyor.
Kurban Bayramı tatili süresince sürücülere ceza kesilmeyecek, sözlü uyarı yapılacak şeklinde bir emir bu.
Trafikle darbe girişimi arasında nasıl bir ilişki kurulabildiyse sürücülere “Siz bu cezayı 15 Temmuz gecesi ödediniz” denecekmiş.
Halkın şaşkınlığı ve tepkiler üzerine 2’inci bir açıklama gelmiş.
“Önceki emir ‘sehven’ yazılmıştır. Trafik kurallarını ihlal edenlere önce ‘uyarı ve bilgilendirme’ yapılacak, ‘ısrar edenlere ceza’ uygulanacaktır.”
İkinci açıklama birinciden beter…
Nasıl olabiliyor da böyle detaylı bir emir yanlışlıkla yazılıyor?
“Önce uyarı ve bilgilendirme” ne demek? Zaten kurallara uymayan kazaya neden olacak demektir, durdurup ders mi verecekler, kulağını mı çekecekler?
Buna rağmen ısrar edip etmediğini nasıl anlayacaklar, ya anlayana kadar iş işten geçerse?
Bu konular oyuncak değildir, yanlış ve hata kaldırmaz.
Tutukla, bırak!
FETÖ Darbe Girişimi sürecinde de “sehven” işten çıkarmalar, gözaltılar, tutuklamalar oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım bile durumu kabul edip tepki gösterdiler.
Tutuklanıp bırakılanların yanında işten çıkarılan veya halen tutuklu olup da “Benim hiçbir ilgim yok, neden buradayım, neden işimi kaybettim” diyenlerin sayısı çok fazla.
Bu nedenle işten çıkarılanların durumu yeniden gözden geçiriliyor ve “geri dönüş imkanı olduğu” açıklanıyor.
“Masumiyet karinesi” Balyoz-Ergenekon döneminde de unutulmuş, önce tutuklamalar yapılmış, sonradan iddianameler yazılmıştı.
En gizli devlet sırları kozmik oda aramalarıyla ortaya saçıldıktan, sivil-asker yüzlerce insanın hayatı karardıktan sonra bu iddianamelerin de sahte olduğu ortaya çıktı. Cemaat kumpası dendi.
Bu kez tek sorumlu bu dönemin hükümeti, Emniyeti ve yargısıdır. Üst düzeyde dikkat gerekmektedir.
Özerk bölgeler!
Son günlerin en önemli olaylarından biri CİA Başkanı John Brennan’ın:
“Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanacağından kuşkuluyum. Suriye ve Irak’taki Kürt bölgeleri gibi birçok özerk bölge ortaya çıkabilir” açıklamasıdır.
Bunu Öcalan’ın “kardeşi aracılığıyla” Diyarbakır’da okuttuğu:
“Günde 30-40 kişi ölüyorsa bu bayram, bayram sayılamıyor. Bunun çözümü elimizdedir, devlet 2 adamını gönderirse 6 ayda her şeyi çözebiliriz” mesajı ile birleştirelim. (Dün de Van’daki patlamada 50 kişi yaralandı.)
Demirtaş’ın “IŞİD’e karşı Kürt ordusu kurulmalı… Kürdistan’ın 4 parçasına sesleniyoruz” sözlerini de ekleyelim.
Hepsinin ne demek istediği yeterince anlaşılıyor mu?