Gün geçmiyor ki Güneydoğu’da bir ilden, ilçeden “Acı haber geldi” başlığıyla şehit ve yaralı güvenlik görevlilerinin haberleri duyulmasın.
Dün yine Şırnak Cizre’de de bir üsteğmenin PKK tarafından şehit edildiğini öğrendik. Savaşta bile okullara, hastanelere, camilere saldırılmaz, bu terör örgütleri hepsine saldırmaktan çekinmiyor.
Bütün bu olaylara rağmen “PKK terörü ile Türkiye’nin yaşadıkları” ise Avrupa’yı ve diğer ülkeleri hiç ilgilendirmiyor…
Yanlış yorumlar!
Dünyanın en çok okunan dergilerinden biri olan Economist son sayısında başyazılarından birinde “Türklerle Kürtlerin savaşı” diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürtleri ezmekten vazgeçmesi, bunun yerine barış görüşmelerini yeniden başlatması gerektiği” anlatılıyor.
AKP Hükümetinin “PKK’nın kurucusu Öcalan’la barış müzakereleri yürüttüğü” ama sonra Erdoğan’ın “Kürt militanlara yönelik savaşını ölümcül bir şekilde yeniden başlattığı, yüzlerce kişinin öldüğü” yaptıkları yorumlar arasında.
Ayrıca Erdoğan’ın “PKK’nın tavrından yararlanarak” barış görüşmelerine son verdiği, böylece Türkiye’nin Ortadoğu’da giderek genişleyen savaş bölgesine çekildiği de vurgulanmış.
Olayları saptırmak…
Açıkçası Economist’in sonuç olarak; terörden en çok çeken ülkelerden biri olan Türkiye’nin değil, HDP-PKK ortaklığının yanında yer aldığı söylenebilir.
Ortada bir Kürt-Türk savaşı yok, operasyonlar aynen AB ülkelerinin yaptığı gibi bir “teröre karşı savunma, halkı ve topraklarını koruma” olarak başlatılmış ama Batı medyası ve liderleri olayı böyle görmekten ısrarla kaçıyor. Davos’ta Başbakan Davutoğlu’yla görüşen Merkel bugüne kadar yaptıkları gibi devamlı “Avrupa’ya göçü Türkiye önler” diyor ve mülteciler için verecekleri paranın en az 3 katını harcamış olan Türkiye’ye “3.5 milyar Euro”dan söz ediyor.
ABD ve Türkiye sık sık “NATO müttefiki ve dost ülkeler olduklarını” söylüyorlar ama karşı tarafın eylemleri buna pek uymuyor.
Daha 2 gün önce ABD’den Türkiye’ye “IŞİD’le mücadelede daha fazla katkı bekliyoruz. Sınırlarınız yabancı savaşçıların geçişi için zayıf” uyarısı geldiğinde de aynı sözü araya sıkıştırmışlardı.
Bu çelişkiye bir örnek; ABD Başkan Yardımcısı Biden ile Başbakan Davutoğlu görüşmesinden sonra basına yapılan açıklamada Davutoğlu terör örgütlerini sayarken Suriye’deki PKK olan PYD’nin “savaşan kolu YPG”yi IŞİD’le birlikte saydı.
Biden ve pkk!
Oysa Biden “PYD ile PKK’yı ayrı tutmak lazım” sözleriyle PYD-YPG’nin yanında olduklarını bu ziyaretinde ortaya koymuştur.
Bu görüşmeden sonra Başbakan’ın yaptığı “ABD ile Irak’taki Başika kampı konusunda koordineli hareket etme konusunda mutabakata varıldı” açıklaması da ABD’nin bu tutumu nedeniyle soru işaretleri içeriyor. Madem ki ilişkilerimiz “stratejik vizyona” dayalıdır, Türk askerinin Başika’da, Bölgesel Kürdistan Yönetimi alanında peşmergeleri eğitmesi hangi ortak strateji gereği olarak düşünüldü?
Barzani “Bağımsız Kürdistan’a hiç olmadığımız kadar yakınız, Ortadoğu’nun yeni sınırları için yeni bir uluslar arası anlaşmaya ihtiyaç var” derken bu soru bir açıklamayı hak ediyor.