Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun “Cumhurbaşkanı yerine başkanı seçmiş olsaydık Türkiye bugünkü kaosu yaşamayacaktı” sözü unutulmuyor. Her gün ya bir siyasetçi veya bir köşe yazarı tarafından irdeleniyor, yorumlanıyor.
Gerçekten de unutulacak gibi değil.
“Bugünkü kaos” dediği, 7 Haziran seçimlerinin hemen arkasından, IŞİD’in yaptığı söylenen Suruç katliamıyla başlayıp PKK katliamlarıyla, birkaç haftada 60’a yakın şehitle devam eden bir terör süreci… Buna paralel yürütülen bir “erken seçim” siyaseti…
CHP ve MHP ile “ Bu iki partinin hangi şartları, hangi nedenle uzlaşmayı engelledi” sorusu cevaplanmadan ve hükümeti kurma görevi CHP’ye verilmeden, günlerce gidip gelerek zaman kaybedilen, haber üstüne haber yapılan bir koalisyon süreci…
“HDP ile koalisyonu hoş karşılamıyoruz, karşılasak gider koalisyon yapardık” diyen partinin HDP ile seçim hükümeti kuracağı bir yeni süreç de arkadan geliyor.
“Başkanlık” olsa bunlar olmayacaktı zira öncelikle parlamento devreden çıkarılmış olacaktı. Tam demokratik sisteme sahip ülkelerle karşılaştırmayın.
Eksik olan ne?
Bakan Mehmet Müezzinoğlu ve onun gibi “başkanlığı” her derde deva görenler acaba 13 yıllık tek parti iktidarında veya Türkiye’nin yeni tanıştığı “partili cumhurbaşkanı” yetkilerinde neyi eksik görüyorlar da mutlaka başkanlık istiyorlar?
7 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanı ile Başbakan birbirinden farksız şekilde miting yaptılar. Cumhurbaşkanı rahatça siyasi parti lideri gibi konuşabiliyor, başbakanlara verilen “örtülü ödenek” yetkisi ona da verildi, peki eksik olan ne?
Türkiye’de mevcut siyasi yapı, mevcut seçim sistemi ve yargı tablosuyla getirilecek başkanlık sistemi başbakanın olmadığı, hükümet üyelerinin sembolik olduğu, muhalefet partilerinin etkisini tümüyle yitirdiği, başkanın üzerinde hiçbir denetimin bulunmadığı bir sistem olacak.
Bunu siyaset bilimciler ve tüm uzmanlar defalarca anlattılar ama faydası yok, inatla bu yönde ilerliyoruz.
Sabır beklemeyin!
“Terör kaosu”na gelince… PKK, saldırılarına devam ederken HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş görünüşte barışçıl konuşmalarıyla seçim söylemlerine geçmiş görünüyor ve; “Biz silahların susmasını istiyoruz ama tek taraflı değil karşılıklı sussun” diyor.
Tamam, sussun da bu terörü askerin değil PKK’nın… 2 polisi evinde şehit ederek başlattığını ve karakollara, üslere hatta izne çıkmış askerlere saldırılarla sürdürdüğünü, şu ana kadar ölümlü saldırılarının devam ettiğini bir hatırlasa.
Çarşamba günü; KCK yöneticisi Duran Kalkan’ın PKK’ya “Operasyona çıkmayan, vatanı korumak adına karakolunda duran askere saldırmayın” talimatı verdiği haberi çıktı, bunca zamandır yapılan karakol saldırılarında neden aklına gelmemiş acaba?
Herkesin kendi oyununu oynadığı ve “anlaşılmadığını sandığı” günlerdeyiz. Bunlar olurken halktan, hele de şehit ailelerinden sabır beklemek, sabrı taşanları eleştirmeye kalkmak acımasızlıktır, yanlıştır.
Şehit ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan için inceleme başlatılmasına halktan gelen büyük tepki bunu net şekilde gösteriyor!