Kısa süre önce gazeteciler Başbakan Binali Yıldırım’a “Kadir Topbaş’ın ‘FETÖ soruşturmasında tutuklanan damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın neden serbest bırakıldığını” sordular.
Binali Yıldırım “Biz 15 Temmuz darbe girişiminden sonra işi yargıya havale ettik, kararları onlar veriyor” dedi.
Son olarak “görevden ihraç edilen 23 hakim ve savcıya gözaltı kararı” çıktığında ise şu haberi duyduk; FETÖ sanığını serbest bırakan hakimi “FETÖ’den rüşvet aldı” diye tutuklayan hakim FETÖ’den tutuklandı.
22 Kasım 2016’da Cumhurbaşkanı Erdoğan da “FETÖ halen TSK, polis, yargı ve devletin içinde var. Bunu bilmenizi istiyorum” demişti.
FETÖ bir örümcek ağı gibi devletin en önemli kurumlarına yayılmış, hâlâ operasyonlar sürüyor ve görünen o ki başka bir hakimi “FETÖ’cü” diye tutuklayan hakimin kendisi de FETÖ’cü olabiliyor.
Bu tablo Balyoz-Ergenekon davaları sürecinde FETÖ’cü savcı ve hakimlerin verdiği “kumpas kararlarından farksız” kararlar ortaya çıkarabileceğine göre Başbakan Yıldırım’ın “İşi yargıya havale etme” rahatlığı biraz sorunlu değil midir?
Gülen Medyası’ndan…
Bir televizyon kanalının “tarih programı” olarak yayınladığı bir programda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, bu milletin büyük önderi Atatürk için skandal ifadeler kullanıldı ve toplum anında büyük bir tepki gösterdi.
Tarihçiler “Söylenenlerin yanıt vermeye değmeyecek kadar yalan” olduğunu belirtseler de tepkiler dinmedi.
CHP ve İzmir Barosu hemen suç duyurusunda bulundu.
Konuşmayı yapan şahsın geçmişine baktığınızda karşınıza “FETÖ ile yakın ilişkiler” çıkıyor.
Zaman gazetesinde yazarlık, Gülen’in “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı”nda yöneticilik, Cemaat dergilerinde genel yayın yönetmenliği yapmış.
Gülen’i öven kitaplar yazmış. Atatürk düşmanlığını Cemaat medyasında, sosyal medyada çok önceden ortaya koymaya başlamış.
Toplumun çimentosu
Bu durumda akla şu soru geliyor; Tam şu sırada hangi nedenle toplumu provoke eden, Atatürk’ü manevi kızı üzerinden yıpratmaya çalışan konuşmalar yaptı?
Bu alçakça, nankörce davranışın FETÖ ile ilgisi nedir?
Dünyanın birçok ülkesinde heykelleri dikilen, yabancı devlet adamlarının hala hayranlıkla andığı Atatürk’e sevgi, saygı ve bıraktığı manevi miras bu toplumu bir arada tutan çimentodur.
Acaba onu halkın gözünden düşürebileceğini sananların bununla mı sorunları var?
Bu suçların işlenmesine izin verilmemeli, yapanlar yargılanmalıdır.
Etik kanunu
Fransa’da Cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron, kampanya döneminde söz verdiği gibi ilk iş olarak siyasete ahlak ve etiği yeniden getirmek üzere “siyasette etik kanunu”nu çıkaracağını açıkladı.
Türkiye’de de aynı şeyin yapılması, bu kanuna uymanın zorunlu olması, siyasetin yeniden saygınlığını kazanması gerekiyor.
Etik ve ahlak kanunları, cezaların da “kişiye göre değil, her suçluya hak ettiği şekilde uygulanması” giderek yozlaşan toplum kesimleri için de büyük bir ihtiyaç haline geldi.
Hükümet’in bu konuya yoğunlaşması öncelikli konulardan biridir!