Suriye konusuna girmeden önce önemli bir başka habere kısaca değinelim; dün İstanbul Üsküdar’da bir özel halk otobüsü durağa girdi ve 3 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Özel halk otobüsü şirket yetkilisi “Otobüsün kesinlikle süratli olmadığını, aracın ‘beyninin kilitlendiğini’ ve şoförün duramadığını” söylemiş.
İnsanların hayatını kaybettiği böyle olaylarda bu tür mazeretler sorumluların işin içinden sıyrılmasına yetmemelidir. Diyelim ki mazeret doğrudur, acaba araçlar sık sık denetlense, muayeneye alınsa aynı kaza olacak mıydı, bu denetimler ciddiyetle yapılıyor mu? Batı ülkelerinde neden bunlara benzer olaylara sık rastlanmıyor? Bu sorgulamalar mutlaka yapılmalıdır.
Roketler, füzeler
Hakkari Çukurca’da üs bölgesine dün Irak’tan PKK’nın yaptığı füze saldırısında 1 askerimiz şehit oldu, 5 askerimiz yaralandı.
Aynı gün Kilis merkezine roketli saldırı oldu, Hatay’a atılan roket ise şans eseri havada patladı.
PKK’nın sınır ötesinden yaptığı füzeli, roketli saldırılar görüldüğü gibi Suriye ile sınırlı değil, Kuzey Irak’tan da yapılıyor.
IKBY istese şimdiye kadar pekala Kandil ve diğer bölgelerdeki PKK’nın buraları boşaltmasını ve Türkiye’ye oradan yapılan saldırıların, verilen terörist takviyelerinin durmasını sağlayabilirdi.
Esad istese, Türkiye’ye “Afrin’i ve Suriye topraklarını terk edin” diyeceğine, Rusya’nın desteğiyle “Suriye topraklarını” PKK’dan temizleyebilir, “Suriye’nin toprak bütünlüğü”nün onlar ve ABD tarafından yok edilmesini önleyebilirdi.
‘Minnettar’mış!
Burada “PKK’yı destekleyen” Esad ve Türkiye’nin birlikte operasyon yaptığı “Esad muhalifi” ÖSO var.
Bu tablo ortadayken “Suriye rejimiyle Rusya üzerinden görüşme” yapılması acaba neyi değiştirebilir?
İdlib’de TSK’ya yapılan son saldırılarda rejim güçlerinin yanında (İran’ın desteğindeki) Hizbullah’ın da olduğu haberleri verilmişti.
Bu doğruysa ki hiç de şaşırtıcı olmaz, Rusya da Esad’ın her adımını desteklediğine göre, (dün Sözcü’nün manşetten verdiği gibi) PKK’nın içinde İngiliz’inden Fransız’ına, Amerikalı’sına birçok ülkenin askeri bulunduğuna göre kaç ülkeyle karşı karşıya olduğumuz veya olabileceğimiz iyi hesaplanmalıdır. TSK, Suriye’nin içlerine ilerlerken bu harekat beklenmedik bir savaşa dönüşebilir mi?
“Türkiye’nin PKK konusundaki endişelerini anlıyoruz” diyen ABD’nin Generali Joseph Votel dün “Küresel toplum SDG’ye minnettar olmalıdır. PYD-YPG’ye desteğimiz devam edecek” dedi.
NATO müttefiki’ne karşı
PYD-YPG ve SDG… Herkes (ve Votel da) biliyor ki bunların hepsi PKK’nın kendisidir. ABD ve koalisyonun verdiği destek ve silahlarla Türk halkına ve TSK’ya zarar vermektedir.
Bu durum ortadayken ABD’nin ısrarla yaptığı açıklamalar net şekilde “NATO müttefikine karşı” olma anlamı taşır.. Afrin harekatı Erdoğan’ın dediği gibi “Irak sınırına kadar sürecek” mi, Bozdağ’ın dediği gibi “Sadece Afrin’le sınırlı kalacak” mı? PKK koridorunun diğer ülkelerle bağlantısını gözeterek planları buna göre yapmalıyız.