Beyaz Saray’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen ABD Başkanı Obama “Mülteci sorunu sadece Avrupa’nın sorunu değil, küresel sorun” dedi.
Bunu söylerken ABD eyaletlerinin “mülteci almamak için” ayağa kalktığını ve koca ülkede çok az sayıda mülteci olduğunu da söylemeliydi.
Sanki çok büyük bir sayıymış gibi 2016 yılında 10 bin mülteci almaya söz verdiğini, bugüne kadar kaç kişiyi kabul ettiklerini de açıklamalıydı.
Türkiye’de bulunan Suriyeli göçmenlerin son 3 yılda 200 bine yakın bebek sahibi oldukları biliniyor.
Kamu Hizmetleri Araştırma Vakfı’ndan gelen bir yazıda; 2011 öncesinde 110 bin mülteci varken, bugün 3 milyonu Suriyeli, 400 bini diğer milletlerden olmak üzere 3 milyon 400 bin civarında göçmen nüfusu bulunduğu belirtiliyor.
Yazının bir bölümü şöyle: “Bazı çalışmalarda Türkiye’de kalması neredeyse kesinleşen 2 milyon mültecinin entegrasyonundan bahsedilmekte. Bu imkansızdır, tüm programlar Suriyeliler’in geri döneceği üzerine inşa edilmelidir”.
Suriyeliler’e iş imkanı sağlanırken “yerel nüfusun iş kaybına uğramaması”nı düşünmek gerektiği…
28 Mart’ta Maraş’ta halkın “mülteciler için yapılmak istenen konteyner kente karşı başlattığı direniş” de hatırlatmalar arasında.
7 hastalıkta artış
Kızılay; Türkiye içinde, sınırda ve Suriye içinde savaş mağdurlarının sağlığı ve diğer ihtiyaçları için durmadan çalışıyor.
Dikili halkı ve temsilcileri geçen hafta “Dikili’ye yapılması düşünülen mülteci kampı”na karşı çıkarken önemli bir noktaya daha dikkat çektiler.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre Suriye iç savaşı sonrası 7 hastalıkta (sıtma, şark çıbanı, suçiçeği, tüberküloz, kızamık ve tifo) ciddi artış var. Keşke DSÖ “3 milyondan fazla sığınmacıyla Türkiye’nin bu hastalıklardan nasıl korunacağını” da anlatmış olsaydı.
Güç gösterisi
1951“mültecilerin korunmasıyla ilgili” Cenevre Sözleşmesi’ne göre tehlike halinde sığınma hakkı “temel bir hak”tır.
İngiliz Daily Telegraph gazetesi geçen Cuma “Avrupa’nın kontrolsüz göçe karşı güç gösterisi olarak yüzlerce göçmeni Yunanistan’dan Türkiye’ye göndereceğini” yazdı.
AB güç gösterisi yapmak, sorumluluk ve terörden korunmak için Cenevre Sözleşmesini ihlal ediyor.
Türkiye’dekilerin hepsi “yasal” sayılıyor, AB ise kendi ülkelerine “yasadışı” geçtiklerini öne sürerek mültecileri bize gönderiyor ama…
Başka riskler de var. AB bu anlaşmayı yaparken “gönderilen mültecilerin yüksek standartlarda korunması” şartını da öne sürdü.
Terör örgütlerinin tehdit ve eylemleriyle “sınırlarında alarm verilecek kadar” karşı karşıya olan ve kendi vatandaşlarını bu eylemlerden koruması mümkün olmayan devlet Suriyeliler için bu garantiyi nasıl verebilir?
ABD Büyükelçiliği aralarında İzmir, Muğla, Mardin gibi turizm merkezlerinin de bulunduğu 19 şehir için “Bu kentlere gitmeyin” diye resmi uyarı yaptı. Neyin garantisini vereceğiz?
TV’ler devamlı olarak Avrupa’da bulunan ve 4 Nisan’dan itibaren Türkiye’ye gönderilecek olan Suriyeli, Afgan, Pakistanlı sığınmacıların “dönmemek için” yaptıkları aşırı protestoları veriyor.
Bu öfkeli insan yığınları Türkiye’ye zorla gönderildiğinde buradaki güvenlik nasıl sağlanabilir?
Bu konudaki hatamızın bedeli umarım ağır olmaz!