Temmuz 2015’te Muğla Didim’de bir mülteci teknesi içinde 37 kişiyle battı, sadece 7’si kurtarılabildi...
2 ay sonra 13 Eylül 2015’te Didim’de bir mülteci teknesi battı; 14’ü çocuk 34 kişi öldü.
Bundan 2 ay sonra 9 Aralık 2015’te Didim’de yine mülteci teknesi battı; 11 ölü, 13’ü “kayıp” dendi. Buna 24 kişi hayatını kaybetti diyebiliriz.
Aradan birbuçuk ay geçti, 4 gün önce Didim’den Yunanistan’a geçmek için yola çıkan mülteci teknesi battı, 5 kişinin cesedi bulundu, 16 kişinin “kayıp”olduğu bildirildi, buna da 21 kişi hayatını kaybetti diyebiliriz.
Toplayacak olursak; en çok 2 ay arayla aynı yerde çocuk-yetişkin 119 mülteci hayatını kaybetmiş.
Önlemek imkansız!
Bırakın diğer sahillerde olanları, demek ki daha önce facialar yaşandığı “Türkiye ve mülteciler tarafından bilinen” Didim gibi belli noktalarda bile sığınmacılar bu girişimden vazgeçmeyecekler.
Biz gereken tüm önlemleri alsak da bir başka noktadan yine denize açılabilirler ve her an yeni “Aylan bebek” olaylarıyla karşılaşabiliriz. Peki, yüzlerce can kaybı bizi “bu gerçeği itiraf etmek ve Türkiye’ye yerleşen veya geçiş yapan milyonlarca mültecinin sorumluluğunu tek başımıza üstlenmekten vazgeçiriyor mu, hayır.
Bu facialar Batı ülkelerini ilgilendiriyor mu, hayır. Onların ilgilendiği tek konu; “ne olursa olsun kendi sınırlarından tek sığınmacının bile geçmemesi”…
Yunanistan’da saldırı
Avrupa Birliği (daha doğrusu Angela Merkel) Türk Hükümetini “3 milyar Avro ve Schengen vizesiyle serbest dolaşım hakkı” gibi ödüller öne sürerek mültecileri buraya hapsetme konusunda ikna etti.
Oysa İtalya “AB ülkelerinin hesabından 3 milyar Avro çıkmasına itiraz ettiği” için bu paranın ne zaman verileceği bile bilinmiyor.
Schengen’e gelince; mülteci akını nedeniyle “Schengen vizesinin tümüyle tehlikede olduğu, hatta AB denilen projenin bile sonlanabileceği ” açıklamaları birbirini izliyor.
AB, Yunanistan’a da “mültecileri geçirmemesi için” öyle yoğun baskı uyguluyor ki 3 gün önce diğer Avrupa ülkelerine geçmek için bekleyen sığınmacılara Yunanistan’da saldırı oldu; 3 kişi bıçaklandı, 1’i öldü, 2’si yaralandı.
Paralarını alıyor!
AB’de bir değerlendirme raporu “Yunanistan’ın sınır kontrolü konusunda yükümlülüklerini ihmal ettiğini” ortaya çıkardığı için bu ülke için bile “Schengen hakkının askıya alınıp vatandaşlarına sınır kontrolü uygulanması” ile tehdit ediliyor.
Şu anda zaten Avusturya, Almanya, Danimarka, İsveç, Fransa, Norveç gibi ülkeler herkese ve tabii mültecilere sınır kontrolü yapıyor, geçirmiyor.
Danimarka Meclisi son olarak “sığınmacıların mücevher, bilgisayar, saat gibi değerli eşyalarına, paralarına el konulmasını” öngören bir yasa tasarısını kabul etti. Bunların satışından kazanılacak para onlara yapılacak masrafları karşılayacakmış. Böylece mültecilerle “işsiz Danimarkalı vatandaşların aynı duruma getirildiği” söyleniyor.
Zengin AB ülkelerinin “kendilerini korumak için” yaptıkları acaba bize vaatlerinin ne kadar aldatıcı olduğunu yeterince anlatıyor mu?
Zararın neresinden dönülse kardır, bu anlaşmadan vazgeçelim!