Yapılacak olan referandum aslında bir genel seçimden daha önemlidir.
Türkiye’nin bundan sonra “demokrasi ile olan bağı, hukuk devleti-bağımsız bir yargının varlığı, Meclis’in ve muhalefet partilerinin ülke kararlarında etkisi” gibi hayati konulardaki geleceğini belirleyecek olan bir halk oylaması bu.
Ancak, daha önce de söylediğimiz gibi asıl yapılması gereken şey “Bu referandumla nelerin değişeceğini” net şekilde halka anlatmak olmalıyken bunun yerine “liderler arası şiddetli çekişmeler, parti rekabetleriyle” günler kaybediliyor.
Medyada ve sosyal medyada, mitinglerde, basın toplantılarında öyle şeyler söyleniyor ki insan “sonuçta halk EVET ya da HAYIR, neye karar verirse versin” 17 Nisan’da gerçekten bir kaos yaratılacakmış gibi bir hisse kapılıyor.
Seçim güvenliği
Bundan önceki bazı seçimlerde mükerrer oy kullanımı, oy kaydırma, hayatta olmayan kişilerin ismiyle oy kullanımı, gerçekte oturmadığı adreslerde seçmen yazılan kişiler, seçmen sayısının seçim öncesi artıp sonrasında azalması gibi olaylar yaşanmıştı.
Frankfurt Başkonsolosluğumuzun bildirdiği “bir vatandaşın, yan yana olan sandıklarda mükerrer oy kullanması ve hemen o anda anlaşılmamış olması” seçmende benzer olayların yurt genelinde de yaşanabileceği endişesini doğurdu.
Daha önce seçimlerde bu gibi olaylar yaşanmış, bazılarında “oy toplamada kullanılan bilgisayar programı SEÇSİS” sistemine de “dışardan müdahale edilebileceği” söylenmiş, sonuçların Adalet Bakanlığı’na bağlı UYAP tarafından toplanması tartışılmıştı.
Seçim veya referandum bittikten sonra genellikle itirazların fazla bir etkisi olmuyor.
YSK seçim güvenliğinden sorumlu olduğuna göre seçmenin endişelerini “referandum öncesinde” gidermek, “sandık bazında seçim sonuçlarını” hemen açıklamak, Frankfurt’taki olayın yaşanmayacağını garanti etmek gibi konular da onun sorumluluğundadır.
Örneğin; “parmak boyası” mükerrer oyları önleyeceğine göre, bu uygulamayı neden geri getirmediğini bildirmesi gerekir.
Tapu güvencesi…
Bugünlerde birçok kişinin şikayeti, aynı zamanda sosyal medyada dolaşan bir büyük endişe daha var.
Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu “tapuların vatandaşlar için güvence olmaktan çıktığını, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı 67 maddelik torba yasa taslağı ile imar hakları ve kentsel dönüşüm alanlarında büyük değişiklikler yapıldığını” açıklamış.
Yeni düzenlemeye göre “kentsel dönüşüm alanlarında imar haklarının menkul değere dönüştürülerek imar borsasında şirketler tarafından alınıp satılabileceği, kamulaştırma yapılırken tapu niteliğinde olmayan sertifikalar verileceği” belirtiliyor.
Benzer bir endişe, vatandaşların “bankalardaki birikimlerine geçici olarak el konabileceği” konusunda duyulmakta…
Bağımsız yargının olması, bir hak ihlali durumunda yargının çözüm olması bu gibi durumlarda daha çok öne çıkıyor.
17 Nisan ve sonrası için vatandaşın güvenceye ihtiyacı var. Halkın kafasında bu korkularla sandığa gitmesine fırsat verilmemeli!