Yavru bir köpek ve kedinin bacaklarını kesip öldüren psikopatların canlılara zarar vermelerine engel olmak nasıl mümkün olabilir?Ne yazık ki son yıllarda hayvanlara şiddet uygulanması ya da hayvanın cinsel istismarı ile ilgili haberlerin sayısı arttı. Kendini koruyamayan bu masum canlılara yapılanlar karşısında duyulan üzüntü ve kızgınlığın yanı sıra, bu durum, insanlarda kaygı da yaratıyor. Çünkü bu tür şiddeti gösterenlerin kendilerini koruyamayacak durumdaki çocuk, yaşlı, engelli bireylere de işkence yapıp yapmayacağı gibi soru işaretlerini barındırıyor.Cezai ehliyetleri varPsikiyatr Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, “Hayvanlara şiddet gösterenleri incelediğimizde; evcil hayvanın sahibine kızarak intikam amaçlı olarak hayvana zarar veren öfke kontrolünden yoksun kişileri izliyoruz. Hayvanı cinsel tatmin amaçlı kullanarak zarar veren zoofililer var. Bunlar dışında amacını, niyetini anlayamadığımız, gerçekten psikopatoloji gösteren büyük bir grup var. Bu grubun içinde yaptığı fiilin sonuçlarından habersiz olan zeka geriliği bulunan grup azınlıkta. Haberleri izlediğimizde hayvanlara zarar veren birçok kişinin cezai ehliyetini ortadan kaldıracak ölçüde muhakeme bozukluğu yaşamayan, normal bir günlük yaşantı süren ve toplum içinde barınan insanlar görüyoruz.Hayatı normal bir insan gibi yaşıyorlarBu grup büyük oranda antisosyal kişilik bozukluğu sergileyen yani başkalarının haklarını umursamayan ve çiğneyen bir kişilik örüntüsü gösteren, yaptıklarına kendince bir kılıf uydurarak vicdan azabı çekmeyen, pişmanlık duymayan kişilerden oluşuyor. Araştırmalar hayvan istismarında bulunan kişilerin insanlara ve hayvanlara empati yapabilme kabiliyetine sahip olmadıklarını gösteriyor. Diğer canlılara empati yapma kabiliyetinden uzak görüntü seri katillerde de gösterilmiş bir özellik. Hayvanlara kasıtlı zarar verme, bazı kriminologlar ve psikologların tanımladıkları “cinayet üçlüsü”nün bir maddesi. Ergenlik döneminde kalıcı ve tekrarlar biçimde gece yatak ıslatma, yangın çıkarma ve hayvanlara zarar verme belirti ve davranışlarından ikisini birden bulunmasının, kişinin ileride cinayet işleme potansiyelinin olması ile ilişkilendirilmiş. Daha yaygın kabul gören fikir; hayvanlara zarar verenlerin genellikle ebeveyn istismarı, aile içi şiddete tanıklık, ebeveyn ihmali görmüş olduklarıdır.Bu dünya tüm canlılara ait. Hayvan refahı için çalışan profesyoneller ve kurumlar, insanlar ve hayvanlar tarafından paylaşılan ortamların hiçbir canlının zarar görmeyeceği biçimde düzenlenebilmesi, başka canlılara karşı işlenen suçların cezasız kalmaması için gerekli önlemleri almalıdır.Ceza verilmezse çocuklar bunu normal kabul edebilirHayvana şiddet ve istismara caydırıcı sert cezalar getirilmeli ve bu cezalar net biçimde uygulanmalıdır. Akut olarak atılması gereken en önemli adım budur. Hayvana şiddet gösteren kişinin cezai ehliyeti yoksa bu durumda mutlaka tedavi edilmeli, hayvanlar, canlılar ve genel olarak toplum için tehlikeli hali tedavi ve kısıtlamalar ile önlenmelidir. Önemli bir konu tüm canlılara saygılı çocuklar yetiştirebilmektir. Aksi takdirde şu an bu haberlere maruz kalan ya da olaylara tanıklık eden çocuklar bu davranışı kabul edilebilir, yapılabilir bir davranış olarak kabullenme riski taşımaktadırlar. Çocukların çoğu kötü, kabul edilemez davranışını çevrelerindeki kişilerden öğrendiği göz önünde bulundurulduğunda, bunu önlemenin en iyi yolu örnek olarak öğretmektir. Burada ebeveynler anahtardır. Ebeveynlerin hayvanların yaşam haklarına saygı göstermesi, zor durumdaki canlıları koruması gibi olumlu davranışları, çocuklar üzerinde olumlu etki yaratma potansiyeline sahiptir.
Kentlerdeki gökdelenler ve oluşturduğu ısı adacıkları hissedilen sıcaklıkları 8-10 derece artırıyor. Etkisi bununla da sınırlı değil. Kısa ama kuvvetli sağanak yağış, artan buharlaşma, kuraklık, çölleşme bizi bekliyor.Meteorologlara göre yazın sonlarına doğru tehlikeli olabilecek uzun süreli bir sıcak hava dalgası bekleniyor. Çölleşme ve kuraklık denince akıllara büyük kentlerde normal yağışları engelleyen ısı adacıkları geliyor. TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası 2’nci Başkanı Ahmet Köse, İstanbul için ısı adacıklarının oluşturduğu tehlikeleri şöyle özetliyor: Aşırı şehirleşme iklim parametrelerinin birçok özelliğini bozuyor. Doğal örtünün yerini alan binalar, asfalt yüzeyler, hızla artan cam giydirme binaların yansıtma özelliği şehirlerde ısı adaları oluşturuyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda yerleşim alanı ile hemen yanı başındaki yeşillik alanda ölçülen sıcaklıkların mevsimsel değişikler gösterse de 5 derecenin üzerine kadar çıktığı görülüyor.Hissedilen sıcaklık 10 derece fark ediyorBu durumu halkımızın anlayacağı şekilde örneklemek gerekirse; Hava sıcaklığı İstanbul-Maslak’ta 33 derece ve nem oranı yüzde 55 olsun hissedilen sıcaklık bu durumda 39 derece oluyor. Hemen yanı başında Belgrad Ormanlarında sıcaklık 30 derece ve nem oranı yüzde 55 olsun hissedilen sıcaklık 32 derece oluyor. Bu tarz hava sıcaklıklarında asfalt sıcaklığı 58 derece ve beton sıcaklığı 54 dereceye kadar çıkabiliyor aynı zaman diliminde. Ayrıca cam binaların gelen ışığı yansıtması sonucu civarında sıcaklığı 3 dereceye kadar artırdığını ve beton, asfalt kaynaklı sıcaklık farkını da hesaba kattığımızda 33 derece olan sıcaklığı Maslak’ta bir vatandaşımız ortalama 42-45 derece aralığında hissederken, hemen yanı başında Belgrad Ormanında 32 derece hissediyor. Dolayısıyla ortaya 10 derecelik sıcaklık farkı çıkıyor. Aslında yaşanabilir alan çokRahmetli Turgut Cansever hocamız ile Y. Mimar Çelik Erengezgin’in yaptığı bir hesaba göre, ortalama büyüklükte bir karayolları haritasında yarım santim kalınlığında, yani 10 km kadar, doğudan batıya 1500 km uzanan bir kırmızıçizgi düşleyin. İşte o çizginin içinde, tüm nüfusu ortalama iki katlı evlerde iskan etmek mümkünmüş meğerse. Bu hesap; 70 milyon için adam başı 214 m2 alan demektir. Türkiye’nin toplam alanının yaklaşık 800.000 km2 olduğunu, Devletin elinde; tarımsal, dağlık bataklık ve elverişsiz alanlar dışında ortalama 400.000 km2 arazi olduğunu bilmekteyiz. Sosyal donatılar, yollar ve yeşil alanlar dahil, kişi başına 200 m2 hesabı ile, 70 milyon nüfus için sadece 14 milyon dönüm, yani 14.000 km2 arazi gerekmektedir. Bu alan ise ülke yüzölçümünün sadece yüzde 1.75‘idir.Binalar taş ve iki-üç katlı olsa ısı adacıkları oluşmazTaş, yapısı gereği ısı yalıtımına mukavemetli. İçerdeki ısıyı dışarı, dışarıdakini ise içeri verme katsayısı düşük. Bu nedenle Erzurum, Kars gibi soğuk şehirlerde az katlı yapılarda çoğunlukla taş kullanılmış. Bu nedenle eğer şehirler dikey yapılarla değil 2 yada 3 katlı yatay yapılarla oluşsa idi, ısı adacıkları açısından bu günkünden çok daha konforlu şehirlerde yaşamak mümkün olabilirdi.İstanbul’da en fazla 5 milyon nüfus barınmalıYaşam için en temel ihtiyaçlar hava, su ve besin. Şehirler planlanırken bu üç temel parametre göz önünde bulundurulmuyor. Atmosferin normal sirkülasyonu kendi içinde bir denge halinde. Yüksek katlı gökdelenler şehirlerimizin rüzgar akışı önüne Çin seddi gibi yükseliyor ve şehrin rüzgar yapısını bloke ederek şehirleri nefessiz bırakıyor. En fazla 5 milyon kişiye yetebilecek su rezervine 20 milyona yakın nüfus yerleşince Melen ve Istırancalar gibi şehir dışından su taşınmak zorunda kalınıyor. İstanbul’un şehir olarak havası, suyu ve besiniyle rahat etmesi için ortalama 5 milyon nüfusu barındıran yapıların dışında kalan tüm yapıların azaltılması gerekiyor.İstanbul’un en sıcak semtleri İstanbul’un en sıcak semtleri şehir nüfusunun ve bina stokunun fazla olduğu güney sahilleri. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün ölçümlerine ve yapılan bilimsel çalışmalara baktığımızda Bakırköy, Kadıköy, Çekmeköy, Eyüp, Tuzla, Sarıyer (Maslak bölgesi) genelde İstanbul’un en sıcak ilçeleri karşımıza çıkarken, yeşil ve ormanın daha fazla olduğu Karadeniz sahilinde kalan ilçeler Çatalca, Beykoz ve Şile en serin ilçeleri.Çözüm ne olabilir?ŞEHİR ISI ADASI etkisini azaltmak için yapılacak çalışmalardan bazıları şöyle:- Şehir içlerinde büyük yeşil alanlar oluşturarak küçük ölçekli şehir meltemleri oluşturulabilir. - Yeni planlanan yerleşim alanlarında cadde genişlikleri ve çevresindeki kat sayıları gök görüş oranı dikkate alınarak hesaplanmalı. Çünkü küçük değerli gök görüş oranına sahip şehir kanyonları rüzgar hızını düşürerek sıcaklık ve kirlilik dağılımını etkiliyor.- Gökdelenlerin cephesi, şeffaf cam malzeme kullanılarak yapıldığında, aşırı ısı, ışık ve parlama sorunları ile karşılaşılıyor ve bu sorunları önlemek için ek gölgelendirme tedbirlerinin alınması gerekiyor. Gökdelenler cam kutular olarak değil, opak (dolu) cepheler olarak tasarlanmalı. - Doğada olmayan bir yükselti yaptığınızda (gökdelen gibi), rüzgârın gücünü ve doğal esinti yönünü etkilersiniz. Rüzgar gökdelenin gövdesine çarptığında, bina yüksekliğinin 50 katına kadar uzayabilen mesafede rüzgarsız alan oluşur ve bina yüzeyi boyunca düşey hareket eğilimi gösteren rüzgar, gökdelenin dibindeki insanları rahatsız edecek kuvvette türbülans oluşturur. - Yüksek binaların önlerini kapatması yüzünden, şehirlerin akciğerleri olarak adlandırılan hava koridorlarında sirkülasyonun bozulduğu, olağan dışı rüzgar yapılarının meydana geldiğini örnekler üzerinden görebilmek mümkün. İstanbul’daki birçok site bu tip oluşumlara örnektir. Gökdelenler mahallesinin, tüm kentin rüzgar rejimini bile etkileyebileceği artık kabul edilmiştir.
Ünlü pek çok çift boşanıyor. Bu da dikkatleri ayrılık ve sadakatsizlik konusuna çekiyor. Artık ‘hastalıkta, sağlıkta’ sözü hayal oldu. Özellikle erkekler alternatiflere güvenip gitmekte sakınca görmüyor. Boşanmalar çoğaldı, her yıl bir öncekine göre sayılar binlerle ifade ediliyor. Peki bu ayrılıkların suçlusu erkekler mi ? Sekse kolay ulaşım, teknolojinin gelişmesi, ekonomik rahatlama ve evlilikle birlikte; yaşanan olaylar sonucu eskiyen, fiziksel olarak yaşlanan eşlerin yerine daha genç ve umut verenlerin boşluğu doldurması ayrılık kararında etkili oluyor? Durum tüm dünyada aynı. Uzmanlara göre, boşanmaların baş sebeplerinden biri sadakatsizlik. Sosyal medya sadakatsizliği daha basit hale getiriyor. Bunu önceleri mesajlarla, sonra Facebook’la, şimdi de Whatsapp ve benzeri uygulamalarla deneyimliyoruz...İnsanlar kendi hayalleriyle evlenip gerçeklerle yüzleşiyorEvlilik terapisti psikiyatr Mehmet Sungur’a göre, ABD’de evliliklerin yüzde 60’ı, Avrupa’da ise yüzde 50’si boşanma ile bitiyor. Birlikte yaşamalar da artıyor ve araştırmalar birlikte yaşamaların sonuçlarının da evlilikten iyi olmadığını gösteriyor. Bugüne kadar evliliğin yerini daha anlamlı dolduracak kurum bulunmadı. Dolayısıyla huzuru anlamı mutluluğu belirleyen şeylerden biri evlilik, ikincisi de yaşadıklarımız değil yaşadıklarımızda bulduğumuz anlam. Böyle bakınca o zaman evlilik çok önemli bir kurum. Peki, boşanmalar da neden artıyor? Benim yanıtım: Kiminle evli olduğunuzun farkında olun. İnsanlar hayalleriyle evleniyor. Eşinizden boşanmak yerine hayallerinizden boşanın. Hayal edilenle gerçek örtüşmüyor çünkü. Biriyle evlenince onu ona rağmen severseniz evlilik devam eder. Kiminle evli olduğunuzu tanıyın. Olduğu gibi kabul edin değil. Önce kiminle beraberiz ve ne kadar esneyebiliriz buna bakın. Evlilikte en önemli farkındalık şu olmalı: Mutsuz evliliklerde ne konuşuluyorsa mutlu evliliklerde de bu konuşuluyor. İçerik hepsinde aynı fark ise mutlular sorun çıkınca sorunu karşılarına alıyor mutsuzlar sorunu birbirlerine karşı alıyor. Sorunu birlikte çözebiliriz diye bakan çözülebilir dile bakanlar daha mutlu oluyor.Özerklik yanılsamasıBen evlenmeden önceki hayatımı sürdüreceğim sanrısı. Evlilik bekarlık gibi sürmez. Ben buyum işine gelirse algısı ilişkiyi bozar. Kendi isteklerinden vazgeçmek önemlidir evlilikte.Bir başka önemli sebep yabancılaşma. Evlilikte yabancılaşma sık karşılaşılan bir şey. Aynı evde iki konuk gibi yaşamak. Evlilik yorgunluğu bu. Fiziksel, duygusal zihinsel bir yorgunluk. Tükenmişlik hali. Farklı yaşam biçimleri bunu getiriyor. Ben olurken bizi kaybediyor çiftler. Burada umutlar, sürprizler azalıyor. Yakınlık yok oluyor. Evlilik ortak banka hesabıdır. Bu kumbaraya para atmıyorlar artık ve boşanmaya doğru gidiyor çiftler.İyi ilişkide uzak durulması gereken erkekler ve durumlar- En önemlisi şiddet gösterenler- Madde, alkol bağımlısı olanlar- Tekrar eden sadakatsizlik- Eşler arasındaki güç dengesinin bozulması. Biri ileri gidiyor diğeri yerinde sayıyor- Bir başka uzak durulması gereken partner tipi aşırı kıskanç olanlar- Partneri kendi biçimine uydurmaya çalışan ve bunda ısrar eden erkekler- Hep almaya çalışıp vermeye razı görünmeyenler- İyi ilişki için iletişim, birlikte sorun çözmek, ekip olabilmek, benleri koruyup biz olmak önemli. Evlik eşittir rutinin içinde mutlu olmayı öğrenmektir.Çok eşlilik “daha fazla erkek olmak” sanılıyorGeçek mi kitabının da yazarı olan klinik psikolog Gökhan Çınar , “Bir ilişki sürüyorsa da, bitiyorsa bu iki kişinin sorumluluğudur.” diyor ve ekliyor, “Tek eşli bir düzende, ancak çok eşli olursa daha fazla “erkek” olabileceği öğretilerek büyütülen erkek çocukları var. Kendilik gelişimlerinde yanlış mesajları öğreniyor ve kendi iktidarlarını daha fazla kanıtlamak için aldatabiliyorlar. Ait olmadığı düzene başlayan, duygusuna ortak olamayacağı kişiyle evlenenler, hazır olmadığı yaşta aile kuranlar mutluluğu dışarıda aramaya yönelebilir. Teknoloji insanlara ihtiyaçlara kolay ulaşmak açısından daha çok alan açıyor. Ama kendisine ve ilişki alanına güvenenler, ihtiyaçlarını karşılayabilenler bu yoldan aldatmaya gitmez. Kendi içinde ve ilişkisinde duygusal, zihinsel ve cinsel olarak doyum yaşamış biri bu açlığı yaşamaz. Bu doyumu ilişkisinde artık yaşayamıyorsa bile, doyuma ulaşmış kişi kendisine ve partnerine açık davranır. Aldatmayı değil, anlaşıp bitirmeyi seçer. Ekonomik rahatlama için de benzer bir durum söz konusu. Maddi ve manevi koşullara göre kişinin ihtiyaçları değişir. Buna göre ilişkinin devamı ya da bitirilmesi ile ilgili sorumluluk almak önemli. Aldatma, maddi doygunlukla ilgili değil, duygusal açlıkla ilgili olabilir.Erkek istediği kadına ulaşacağını düşünüyorPsikiyatr Armağan Samancı boşanmaların artışına ilişkin olarak, “Büyük bir sosyal değişimin içindeyiz. Daha fazla sosyal medya ve internetten etkilenmeye başladık. İnsanlar hep kendilerini iyi olarak görüp göstermek istiyor. Böyle olunca kişisel olarak evlilik, sevgililik yaşamında olabileceğin ötesinde bir beklenti oluşuyor. Günlük hayat olabilenin tersine gitmeye başlıyor. Evlenmek ve çocuk sahibi olmak isteyen kadın yapısı kısmen etkilense de zaten evliliği her istediğinde yapabileceğini, istediği kadına ulaşabileceğini düşünen erkek gurubunda evlilikten uzaklaşma başlıyor. Bireyler daha konformist yapıya doğru gidiyor. Erkekler evlenmeyip sorumluk almayıp eğlenme kendini yaşama, bir anlamda narsisistik eğilime doğru gidince daha da zor evleniyor ve üzerine geçen yaşla beraber beklenti artınca daha da zorlaşıyor. Günümüz güvensizlik çağı. Bu işin daha zorlanmasına neden oluyor. Benim için iyi olan iyidir diyoruz. İlişki iki kişiliktir. Artık kadınlarda da benim için iyi olmalı beklentisi var. Yüksek erkek modeli gerekiyor kadına da. Eğitimi, parası olmayanı istenmiyor. Erkek evlilik içinde de kadının beklentilerini karşılayamıyor ve ilişki çatırdıyor. Artık beklentiler karşılanamayacak kadar yüksek, gerçeklerden çok, hayallerini yaşandığı bir devirdeyiz. Doğal olan kabul görmüyor. Fantezi var artık. Değişim cinsellik beklentisini farklılaştırdıLiv Hospital Uzman Psikolog Ceren Aydın: “Çiftler arasındaki geçimsizlik, sadakatsizlik, ekonomik sorunlar, iletişim problemleri ilişki doyumu ve kalitesini düşürüyor. Sık karşılaşılan durumlardan biri de elbette teknolojinin ilişkilere olumsuz yansımaları. Burada teknolojiyi tek başına sorumlu tutmak yerine onun nasıl kullanıldığına vurgu yapmak gerek. Sosyal medya düşkünlüğü çiftler arasındaki iletişimi zayıflatan bir noktaya varıyorsa çiftler arasındaki bağ zamanla azalıyor. Boşanma davalarına baktığımızda sosyal medya verilerinin delil olarak sayıldığına ya da sosyal medyanın başlı başına boşanma gerekçesi olarak gösterildiğine dair pek çok örnek bulmak mümkün.Cinsellik temel ihtiyaçlarımızdan ve ilişkilerin en önemli yapı taşlarından biri. Toplumsal değişimler cinselliğe dair tutum ve yargılarda da gelişimi beraberinde getirdi. Günümüzde pek çok çift cinselliğin yaşanması için evli olmayı zorunlu görmüyor. Cinselliğe dair yargıların esnemesi, cinsel hayatın daha özgür yaşanması evlilik dışı ilişkileri kolaylaştırıcı bir faktör gibi düşünülebilir. Ancak erişim kolaylığına rağmen karşılıklı sadakatini devam ettiren pek çok çift olduğu düşünülürse bu durumu tek başına bir ‘gerekçe’ gibi değerlendirmek yerine, etkileşim içindeki diğer faktörlerle bir arada ele almak gerekir.”
“Oyuncu menajeri” Tümay Özokur, “Oyuncu Olmak İsteyen Parmak Kaldırsın” kitabında, biriktirdiği hayatı okurla paylaştığını söylüyor. Özokur’un kitabının geliriyle, beş ay önce kaybettiği tıp doktoru babasının adına bir kız çocuğu tıp fakültesinde okutulacak.Niye bu kitap ?Yıllardır biriktiriyorum. Hayattan öğrendiklerimi hep not ettim. Şimdi ikinci bir kitabım daha var. Adını da babam koymuştu... “Hayata Serenat”. Onu da yazıyorum.Nasıl tepkiler aldınız kitapla ilgili?Herkes dedikodu mantığında şeyler bekliyormuş. Dedikodu yapmaya kalksam zaten benim kulağımın duydukları, gözümün gördükleriyle sektörü çok karıştırırım. Çok ortalığı birbirine katardım.Kaç yıl oldu?Yirmi sene sadece ajans tecrübem, ondan önce yaklaşık 10 seneye yakın radyo, dergi, prodüksüyon, genel koordinatörlük var. İşin mutfağımdan A’dan Z’ye geldim.Sizden piyasaya çıkan oyuncular?Saymakla bitmez. Murat Yıldırım, Engin Altan Düzyatan, Mustafa Üstündağ, İlker Ayrık, Demet Evgar, Burçin Terzioğlu, Ertan Saban, Hatice Aslan Kaleli. Eskilerden Asuman Dabak, Ayta Sözeri, Yağmur Tanrısevsin.‘Ben oyuncu olmak istiyorum’ diyen birinin olup olamayacağını nasıl anlarsınız?Mankenlik ajansı olmadığım için oyuncunun güzellik veya çirkinliği ilgilenmem. Bu, artık bir hissiyat benim için. Bana bir çok oyuncu için bundan olmaz dediklerinde ısrarla oldurttum. Bahsettiğim noktalarda gerçekten zordu pek çok ismi kabul ettirmek. İlk başladığında Mustafa Üstündağ, Demet Evgar çok yetenekliydi. Şimdi olsa seçmelere göndermek, ne kadar yetenekli olduklarını ispat etmek gerçekten zor. İlker Ayrık olsun, Asuman Dabak olsun bunların hepsi önemli birer yetenek.Oyunculukta eski ve yeni ne farkı?Eskiden oyuncu kavramı yetenekle ölçülüyordu. Şimdi reklam öne çıktı. Eskiden kalite ön plandayken şimdi ucuzladı. Yarışma programlarından çıkanlara böyle şans verilmiyordu, şimdi ünlü oluyorlar. Sosyal medyanın yarattığı star algısı oyunculuğu geçti.Kıvanç Tatlıtuğ gibi başarılı olmak için emek vermek lazımGeçmişte yarışmalara girip çok iyi oyuncu olan, şimdi girseydi zorlanırdı diyeceğimiz isimler muhakkak olacaktır. Belki güzellik yarışmasına katılıp da ünlü olan ama şimdi aynı popülariteyi yakalayamayacak isimler olabilir. Buna Kıvanç Tatlıtuğ’u örnek veremem ama. Çünkü Tatlıtuğ gerçekten bence hem derece elde etti, hem de çok çalıştı. Aynı yerde saymadı. Karakter yarattı her seferinde. Ama onun gibi dereceye girip aynı yerde sayan bir sürü best model oldu. Onları hatırlamıyoruz ve hatırlamayacağız. Şimdi onlarca çocuk var ve hepsi Kıvanç olmayı bekliyor. Ama büyük hayal kırıklıkları yaşıyorlar. Onlara ne söyleyebiliriz? Kariyer, planlanması gereken bir yolculuk. Ne olmak istiyorsun? Hedefin ne? Para kazanmak mı? Marka olmak mı? Marka olacaksan ucuz bir marka olmaktan mı bahsediyoruz yoksa kalıcı bir marka olmaktan mı? Benim hep söylediğim bir laf vardır. İğnenin ucundaki balon olmak. Eğer bir balon olacaksan vay senin haline. Şimdikilerin 10 tanesinden altı tanesi iğnenin ucundaki balon. Eğer ki sen kalıcı şöhret olmayı hedefliyorsan bunun için gerçekten doğru bedeller ödemen lazım. Kıvanç gibi çalışman lazım. Emek harcaman lazım. Maddi manevi bir bedel ödemen lazım.Kıvanç Tatlıtuğ gibi başka örnekler verebilir miyiz? Kenan’da kendine emek harcadı. Ama mesela oyuncu olarak model kimdir? Olgun Şimşek gibi olmalı oyuncular. Olgun Şimşek komedide de dramda da vardı. Bin bir tane oyuncu vardı içinde.Yenilerin rol model alabilecekleri kadın oyuncular kimler? Duruşuyla Bennu Yıldırımlar’ı örnek alabilir gençler. Murat Cemcir’le yaşamış olduğu, bu kadar medyaya yansıyan olay karşısında ki duruşu da çok güzel. Bütün oyunculara örnek olacak bir tavır. Bambaşka bir medyatik olay durumuna dönebilirdi aksi halde. Asuman Dabak hem komedide hem dramda örnek alınabilecek bir oyuncu. Kökeni dramdır. Çok önemli oyuncular var. Yeter ki bakmayı bilsinler. Çok önemli duayenler var. Bugün Arsen Gürzap’lar, Işıl Yücesoy’lar. Görmek istedikleri kim?Kibariye dönüşmedi o nedenle seviyoruzBu ego meselesini ne yapmak lazım?Bu sebeple bir menajerlik okulu açtım. Bir menajer, seni rezil de vezir de edebilir. Gerçek menajer oyuncunun egosunu, doğru yönetebilme konusunda iyi bir kılavuzdur. Ego hepimizde var. Eğer ki ego doğru yönetilemezse vay haline. Kitapta benim bir değişim ve dönüşüm şemam var. O çok önemli bir şema. Çünkü şöhret şöyle bir yolculuk; 90 dereceden sonra başlıyor. 90 dereceye kadar değişim olmalı. Sen artık eski oturduğun evde oturmayabilirsin. Artık otobüse binmeyebilirsin. Çok normal. Alkışlanan bütün meslek gruplarında ego bir müddet sonra tavan yapar. İster doktor, ister siyasetçi ol. 91’den sonra dönüşüm başlar. Değişim değil dönüşüm tehlikelidir. Dönüşmeye başladığınız an itibariyle egonuzu kontrol altına almanız gerekir. Dönüşmeye başlayınca sen eski sen olmamaya başlarsın. Ve 180 dereceye geldiğinde sen artık sen değilsin. İşte burası tehlikeli.Terapistlerle çalışmalarını öneririmNasıl önüne geçilir?Doğru bir ekiple çalışman lazım. Ve bütün bu döngüye giren kişilerin terapistlerle ve doğru menajerle çalışmalarını öneriyorum. İyi bir menajer senin insanlarla ilişkilerinde şımarmana, değişmene, hayat döngüsündeki açmazları yaşamana frenindir. Ama seninle birlikte şımaran, hatta senden daha fazla şımaran menajerse durmadan sana gaz verir. Sen o zaman virajı 300’le alırsın ve savrulursun. Biz Kibariye’yi bu yüzden seviyoruz. Dönüşmediği için.Dizilerde hep güzel kadınlar var neden?Televizyon güzel kadın ve yakışıklı erkek ister. Dizi bunu ister. Sinemada böyle bir koşul yok. Tiyatroda hiç yok. Pembe dizi mantığıyla bakacaksın. Ekranın karşısına geçince ne istersin? Hayalini kurduğun bir hayat, kıyafetler, araba istersin. Büyülü ekrana bakıyoruz yakışıklı, erkek ve kadın varken çirkini görmeyi arzu etmiyor.Menajerlik ve akademi hizmetiBiz iki kurum olarak; Tümay Özokur Menajerlik- Kariyer yönetimi, menajer, cast direktörü olarak devam ediyoruz. Bir de Tümay Özokur akademi var. Akademide de oyunculuk ve menajerlik eğitimi veriyoruz. Ve Anadolu’dan gelip eğitim alamayacak olanların ayağına götürmek üzere hocalarımızla birlikte maksimum 20 kişilik sınıf oluştuğunda eğitim götürüyoruz. başladık.
Baharla birlikte dans salonlarını doldurduk. Aylık 200 liradan başlayan fiyatlarla siz de dans etmeyi deneyin.Türkiye’de dans kurslarına ilgi artıyor. Kurslar hemen her şehrin merkezinde açılmaya başladı. Üniversitelerin dans kulüpleri, tv programları ve sosyal medyanın da gücü ile herkes dansın çeşitli branşlarını fark edip denemeye çalışıyor. Kurslara katılanların yüzde 70’i kadın 30’u ise erkeklerden oluşuyor. Dansstüdyo Dans Kursu kurucusu İlker Şahinbaş, Türk insanının fiziksel yapısının tüm danslara yatkın olduğunu belirterek, “Fiziksel açıdan Türk insanını zorlayacak dans yok. Fakat, kültüre en uygun danslar; zeybek, halk oyunları, çiftetelli, roman dansları diye dağılım gösterse de Latin, tango, hiphop ilgi görüyor ve yapıya uygun” diyor.Aileler çocuklarının yeteneğini fark etsinDans eğitmeni Yuriy Mezokh Türk insanının dansa yeteneği konusunda, “Türk insanları dansa çok yetenekli ve katılım sayısı da dansa milyonları buluyor” diyor ve ekliyor “Aileler çocuklarındaki yeteneği fark etmeleri için çocuklarını dans kurslarına göndermeli. Diğer ülkelerde olduğu gibi doktorlar motivasyon ve moral için hastalarını dans’a yönlendirmeliler. Sadece özel okullarda değil, devlet okullarının hepsinde dans dersi olmalı.Genelde Türk insanı “dans” denilince 1- 2 adım geri kaçıyor, ama dansta 1- 2 adım bizim için bir figür. Samimiyetimle söyleyebilirim ki 7’den 70’e herkes yetenekli, yetenek eğitim ile desteklenirse gelişir, gelişirse başarı elde edilir. Sosyalleşmek ve fit kalmak içinde dans eden birçok kişi var. Herkes dans etmeli, dans eden insanlar daha sağlıklı ve daha mutlu olurlar.”Yaşa göre Türkiye’de en çok ilgi gören danslar5-8 yaş arası: Bale, Jazz, Halk Oyunları8-16 yaş arası: K-pop, Hip-Hop, Break Dans17-27 yaş arası: Moden Dans, Latin Dansları / Salsa, Bachata, Kizomba, HipHop, LindyHop27-40 yaş arası: Zumba, Oryantal, Latin Dansları, Tango, Tap Dans, Halk Oyunları40-75 yaş arası: Tap Dans, Zeybek, Sirtaki, Tango, Vals, Latin Dansları en yoğun ilgi gören danslar olarak sıralayabiliriz.18 yılda 5 bin kişi tango öğrendiTangoist Dans Okulu kurucusu Aydın Kocamusaoğlu, “2001’den beri 5 bine yakın bedenle atölye çalışmalarını halen sürdürüyoruz” diyor. Kocamusaoğlu’na göre; Tangoyu farklı kılan hareket skalasının genişliği ve eşli danslar arasındaki alternatif adımın tangoya has bir adım olması. Tangonun Avrupa’ya gelişiyle, Türkiye’de müziği ve dansı popüler hale gelmiş. Yani geçmişten beri gelen müzik adına bir bilgi birikimi ve aşina olma durumu söz konusu, fakat dans olarak geride kalmış. Arjantin ve Türkiye ekonomik ve sosyokültürel açıdan birbirine benzer iki ülke. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasının bir parçası kabul edilen tango evrensel dili ile insanımızı kucaklıyor. 1995’de yeni jenerasyonun tango formuyla tanışmasıyla birlikte tangoya olan ilgi arttı.Dans kursuna başlarken...- Kursa başlamadan önce mutlaka kurs mekanını görün.- Kursa deneme teklif edin veya bir dersi izlemek isteyin. Her iyi dans eden kişi iyi eğitmen değildir.- Öğretmek farklı bir yetenek türüdür ve her dansçıda bulunmaz.- Kurs, pratik imkanı sağlıyor mu araştırın.Sirtaki öğrencisi Ruhat AtaözdenÜç yıldır sirtaki yapıyor“Dans bir beyin boşaltma yöntemi. Gençlik yıllarımdan beri çok iyi dans etmeyi hep isterdim. Ama hiç vakit bulamamıştım. Şimdi Sirtaki kursu aldım çünkü tango partner olmadan yapılacak bir dans değil. Üç yıldır hiç aksatmadan gidiyorum. Bir ülkenin dansını öğrenirken o ülkenin kültürünü de öğreniyorsun.“Sirtaki öğrencisi Dilcu AygünHayat böyle çok keyifli“Dans etmeye yıllar önce Latin dansları ve müziğine olan hayranlığımla başladım. Süreç içinde latin danslarının partnersiz yapılamaması beni Sirtaki’ye yöneltti. Ve çok hoşuma gitti. 3 yıldır aynı dans okulunda farklı koreografiler öğreniyoruz ve her biri birbirinden keyifli. Çok sevdim ve hala devam ediyorum.”
Cemal Süreyya, şiirinde “Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı” demiş. Süreyya çok haklı. Dünyanın birçok ülkesinde güne merhaba diyen insanlar kuru fasülyeden tatlandırılmış kahveye kadar çeşitli lezzetleri kahvaltı öğünü olarak tüketiyor. Oysa Türk kahvaltıları öyle değil. En fakir sofralarda bile vücudun beslenmesi için gerekli pek çok yiyecek var. Peynir, zeytin, yumurta, domates, salatalık başta olmak üzere… Çay ise kahvaltının vazgeçilmezi.En sevdiğimiz kahvaltılıklar- Taze demlenmiş çay - Taze tereyağı - Reçel ve bal - Beyaz peynir ve çeşitleri- Siyah ve yeşil zeytin - Sucuk ve pastırma - Salam ve sosis - Kızarmış ekmek- Simit, poğaça, börek, gözleme, kurabiye ve çörek çeşitleri - Haşlanmış ve sahanda yumurta.Türk kahvaltısının en önemli özelliği, beyaz koyun peyniri ile her türlü zeytin çeşidinin kahvaltı sofrasında yer alması denebilir. Ayrıca, domates, sivri biber ve salatalık gibi pek çok sebzenin yanı sıra simit, börek, gözleme, çörek çeşitleri ile meyvelerin kahvaltı masasında aynı anda bulunması da Türk kahvaltılarının olmazsa olmazı. Tavşan kanı çay da bizim için en önemli kahvaltı eşlikçisi denebilir. İşte Türkiye’nin farklı bölgelerinde öne çıkan menüler. MARMARA KAHVALTISIBu zengin sofra kalbinizi de aklınızı da Ege’de bırakır! Yeşillik konusunda cömert davranan- Bir dilim beyaz ekmek 90 kalori- Beyaz peynir dilim 275 kalori- Kaşar peyniri 413 kalori- Yumurta 80 kalori- Zeytin 115 kalori- Domates: 17,7 kcal- Salatalık: 15,5 kcalİÇ ANADOLU KAHVALTISIKalorisi yüksek İç Anadolu kahvaltı sofrasının en önemli yiyecekleri sucuk, pastırma ve hamur işi tarzında yiyecekler. - Haşhaşlı ekmek 318 kcal- Çiğbörek, 528 kcal- Bazlama 177 kcal- Yumurtalı pastırma 165 kcal- 100 gr çemen 323 kcal- Tulum peyniri 100 kcal- Şekerli katmer 503 kcal- Tahinli hamur 594 kcal- Sucuk 425 kcalEGE KAHVALTISIModa’daki Say Hello Brasserie’nin sahibi Yankı Kural’a göre; Bu sofra aslında, “Sabah akşam keşke kahvaltı yapsam” dedirtecek nitelikte. Doğanın yeşillik konusunda cömert davrandığı coğrafya sofralara da bu çeşitliliği sunuyor. Yani Ege’nin kahvaltı sofrasının da vazgeçilmezi yeşillikler ve otlar. Şahane reçeller, pişi, yumurtalı ekmek gibi hamur işleri de sofranın önemli yiyecekleri arasında sayılabilir.- Ezine ve tulum peyniri 194 kcal- Biberli lor ve sepet peyniri 245 kcal- Zeytinyağlı kekikli domates 120 kcal- Siyah-yeşil zeytin 225 kalori- Petek bal-kaymak-tereyağı 170 kcal- İncir ve Ayva reçeli 100 kcal- Pişi 122 kcal- Yumutları ekmek 174 kcal- Haşlama yumurta 70 kcalYumurta, peynir ve yoğurt çeşitleri sayesinde protein içeriği yüksek olan Ege kahvaltısında lorun sık kullanılması kalsiyum içeriğini artırıyor. Omega 9 içeriği yüksek kalp sağlığını koruyucu bir kahvaltı çeşidi.GAZİANTEP KAHVALTISIKahvaltı öğününde doymak çok önemli, hatta zengin gibi yemek diye tabir ediliyor. Sadece midenizi değil gözünüzü de doyurmak için Gaziantep kahvaltısı en önemli seçeneklerden biri. Bu sofrada yok yok. Katmer, zahter, nohut dürüm, beyran çorbası derken tatlısından tuzlusuna damağınızdaki tüm lezzetleri size sunacak bir sofra var.- Tarhana, ciğer kavurma 360 kcal- Semsek ve sigara böreği 410 kalori- Su böreği 300 gr 750 kalori- 1 tk kaymak ve reçel 95 kalori- 30 gr antep peyniri 120 kalori- 1 dilim fıstıklı antep katmeri ve peynirli ekmek 500 kalori- 1 dilim fıstıklı dürüm 250 kaloriDoymuş yağ içeriği çok yüksek olduğu için, kalp rahatsızlığı riskini artıran ve aynı zamanda karaciğer yağlanmasına sebep olabilecek bir kahvaltı. Sıklıkla tüketilmesi uygun değil. Örneğin katmer ve peynirli tatlı lorlu çöreğin dilimi ortalama 250 kcal.VAN KAHVALTISIKavrulmuş buğdaydan yapılan kavut, un, yağ ve yumurtadan yapılan murtuğa, kuru cacık, tabi ki Van otlu peyniri, Van çöreği... Van kahvaltısı hazırlanan bir mekana giderseniz bu yiyeceklerin tadı damağınızda kalacak emin olun.- Van otlu peynir 98 kcal- Örgü peynir 97 kcal- Eski kaşar 137 kcal- Zeytinyağlı kekikli domates 120 kcal- Siyah-yeşil zeytin 225 kcal- Bal-kaymak-tereyağı 170 kcal- Beyaz peynir 96 kcal- Tahin-pekmez 1 yemek kaşığı 70 kcal- Van usulü cacık 130 kcal- Murtaga 1 kişilik 302 kcal- Kavut 1 kişilik 308 kcalAKDENİZ KAHVALTISIAkdeniz bölgesinde nerede kahvaltı yaparsanız yapın mutlaka turunçgil reçelinin tadına bakacaksınız. Zeytin, peynir, domates ise bu bölgenin tüm öğünlerinde karşınıza çıkacaktır.- Beyaz peynir 96 kcal- Dil peyniri 107 kcal- Yörük peyniri 100 kcal- Keçi peyniri 113 kcal- Zeytinyağlı domates 120 kcal- Siyah-yeşil zeytin 225 kcal- Bal-kaymak-tereyağ 170 kcal- Patlıcan ve turunç reçeli 86 kcal- Cevizli nar ekşili zeytin 100 kcal- Zahterli çökelek 65 kcal- Domates marina 30 kcal- Pekmezli yoğurt 165 kcalKalsiyum, Omega 9 içeriği yüksek. Peynir ve yoğurt çeşidi çok bir kahvaltı.KARADENİZ KAHVALTISIKaradeniz’de kahvaltı masasına önce sofraya iki şey konur: Mısır ekmeği ve mıhlama. Sonrasında tereyağı, bal ve diğer malzemeler gelir.- Tel peyniri 100 kcal- Tonya kaşarı 130 kcal- Kekikli domates 120 kcal- Siyah-yeşil zeytin 225 kcal- Bal-kaymak-tereyağı 170 kcal- Mıhlama(kuymak) 150 gr 540 kcal- Fasülye turşu kavurması 90 kcal- Haşlanmış yumurta 70 kcal
Yaz geldi ve dondurma sezonu açıldı. Dondurma demişken; artık kahve ve çikolatada olduğu gibi dondurmada da butik adresler çoğaldı ve onları tercih ediyoruz.Yaz aylarında herkes tarafından çok sevilerek tüketilen tatlı dondurma, diğer tatlılara göre daha besleyici bir gıda. Asıl yapısını süt oluşturuyor. Bu nedenle sütün içermiş olduğu besin öğelerine benzer oranda ve hatta daha fazla kalsiyum, fosfor, protein, riboflavin (B2), A vitamini ve diğer esansiyel besin öğeleri var.100 gramı 148 mg kalsiyumDiyetisyen Ferin Batman’a göre; Dondurma, değişik besin ögelerini bünyesinde toplayan bir yiyecek. 100 gr sütlü dondurma yaklaşık olarak 148 mg kalsiyum içeriyor. Yani çocuklar dondurma yiyerek günlük kalsiyum gereksinmelerini kolaylıkla karşılayabilir. Diyabetli ya da enerji kısıtlaması gereken, zayıflama sürecindeki kişiler için tatlandırıcılar ile hazırlanmış dondurmalar da var. Son yıllarda giderek artan dondurma tüketimi Türkiye’ye yabancı, özellikle İtalyan ve Amerikan dondurmalarının da girişini sağladı. Herkesin damak tadı farklı olsa da butik dondurmalar en çok tercih edilenleri. Bir zamanlar Moda’da bulunan ve hala önünde kuyruklar oluşan Ali’ye rakip pek çok yeni adres şimdi farklı lezzetleri tüketiciye sunuyor. Dondurmalı zayıflama diyeti örneğiSabahBir dilim peynir, 1 yumurta ile hazırlanmış omlet. Bir dilim kepekli ekmek, istendiği kadar domates ve salatalıkÖğlen2 baget but kadar ızgara tavuk veya balık, 4 yemek kaşığı sebze yemeği, bir dilim kepekli ekmek ve salata.İkindi100 gram dondurma.AkşamBir kepçe çorba, 2 biber dolma veya 4 yemek kaşığı sebze yemeği, salata, 2 yemek kaşığı yoğurt.Gece2 adet meyve.Evde muzlu, çilekli hurmalı dondurma- 5 dilimlenmiş dondurulmuş muz- 6 iri çilek- 2-3 hurma.Blenderda krema kıvamına gelinceye kadar karıştırın. İçine doğranmış çilek ve hurma parçaları ekleyin, karıştırın, sabırlı olun iyice dondurun.Butik dondurmacılarYasemin &TuncelDoğal ve lezzetli dondurmanın adreslerinden biri de Göktürk’te bulunan Yasemin&Tuncel. İtalya’da dondurma eğitimleri alan çift mevsim meyvelerine göre dondurma yapıyor.Ürünleri seradan değil bahçeden aldıklarını söyleyen çift bunun nedenini, ‘zaten meyve ülkesiyiz’ diye açıklıyor.Serez DondurmaSloganları, ‘’Katkısız Dondurma’’. Dondurma yapmak için gerekli tüm ürünleri direkt üreticiden alan mekan için olmazsa olmaz şey, gereken neyse onun en doğalını gerçek üreticisinden almak. Mekanın yoğurtlu dondurması da çok seviliyor. İstanbul Maltepe - Kartal’da ve Acıbadem’deki mekanın Alaçatı’da da şubesi var.Pınar DondurmaAnadolu Yakası’ndaki dondurmacı 1955’de Üsküp’den İstanbul’a yerleşen bir ailenin işletmesi. Gerçekten lezzetli bir limonlu dondurma yemek isterseniz Pınar’da mutlaka deneyin.Sahrayıcedit’te bulunan mekanın diğer dondurmaları da çok lezzetli.MUAMua’nın iddiası da mevsiminde yetişen en taze ürünlerle doğal bir dondurma yapmak. Hatta koruyucu ve katkı maddesi eklenmediği söyleniyor. İtalyan usulü dondurma yapan MUA’nın bütün iddiası doğallık ve lezzet. Mekan İstanbul Yeniköy’de bulunuyor. Yolunuz boğaza düşerse mutlaka gidin.Dondurmacı Yaşar Ustaİstanbul’da 10’u aşkın şubesi bulunan Dondurmacı Yaşar Usta pek çok meyveden, hatta çiçekten dondurma üretiyor. Hurma, gül gibi... Yaşar Usta’ya göre dondurmanın sırrı gayet basit, temizlik- dürüstlük - sevgi ve tüm müşterileri aile ferdi olarak görmek...Mini DondurmaBebek’te uzun zamandır çok küçük bir alanda hizmet veren Mini dondurma bilenlerin severek tükettiği butik bir yer. Onların da iddiası katkısız bir dondurma yaptıkları. Akşam saatlerinde önünde uzun kuyruklar oluşan bu dondurmacıda gülden kestaneye pek çok farklı lezzet bulunuyor.DondurmacciEtiler’de kurulmuş olan Dondurmacci butik dondurmacılar arasında önemli adreslerden biri. Lavantalı ve Bodrum mandalinası aromalı lezzetleri müthiş. Mekanın dekorasyonu da gerçekten çok özel. Dışarıdan görüntüsü bile size dondurmacı olduğunu kanıtlıyor.Damla DondurmaYaklaşık olarak 28 yıldır Şişli Kurtuluş’ta bulunan ufak bir dükkanda kışın boza yazın ise dondurma satılıyor. Mekanın dondurmaları arasında; damla sakızlı ve sade sütlüsü, sorbeler arasından da böğürtlenli olanları müşteriler tarafından çok seviliyor.
Paris merkezli mobil tanışma uygulaması happn’ın CEO’su ve kurucu ortağı Didier Rappaport, ‘Deneyim’ etkinliğine konuşmacı olarak katıldı. Dailymotion’ın da kurucu ortağı olan girişimci ile yapay zeka ve insan ilişkilerini konuştuk.Happn’ı 5 yıl önce kuran Didier Rappaport, happn’ın arkasındaki fikri şöyle özetliyor,”Çok fazla sanal olan tanışma dünyasıyla gerçek hayatı bir araya getirmek istedik. Bu fikirle yola çıktım ama bu fikir etrafında benimle çalışan güçlü bir ekip vardı. Bana göre aşk sadece bir eşleşme algoritmasından ibaret değil. Aşkın daha çok bir mucize olduğuna ve küçük tesadüflerle ilgisi olduğuna inanıyorum. Yani bir sabah sıradan bir güne uyanırsınız ve o gün sokakta bir yerde ruh eşiniz olan insana rastlayıverirsiniz. Kimi zaman bu küçük tesadüfleri değerlendiremeyip ruh eşimiz olacak o kişinin yanımızdan geçip gitmesine izin veririz. İşte happn, tanışma fırsatını kaçırdığımız ruh eşimizle yeniden karşılaşmak için ikinci bir şans yaratmak amacıyla tasarlandı.”İnsanın temel ihtiyacı bağlanmakHappn Türkiye’ye dünya ile aynı anda mı girdi?Uygulamayı ilk olarak Şubat 2014’te Paris’te hayata geçirdik. Aynı yıl Mayıs ayında Londra’da, Temmuz’da Berlin’de ve Eylül’de New York’ta kullanıma sunduk. Türkiye pazarına 2015 yılında, Paris tanıtımdan bir yıl sonrasında girdik.Türk kullanıcı profiline bakarsak kimler, hangi yaş aralığı kullanıyor, nasıl kullanıyor?Türkiye’de 2,7 milyon kullanıcımız var. 1,6 milyonu İstanbul’da. Uygulamanın kullanımı tüm dünyada benzer. Çünkü insanoğlunun en temel ihtiyacı birbirine bağlı olmak, bağlanmak.Uygulamanın kullanıldığı ülkelerde kullanım alışkanlıklarında çok büyük farklar yok. Mumbai, New York, Paris, Londra, İstanbul ve Sao Paolo’da insanlar aynı şekilde kullanıyor. happn’ın en büyük başarılarından biri, her yaş grubundan bekarlar tarafından kullanılıyor olması diyebilirim. Bundan yaklaşık 15 yıl önce, yalnızca genç insanların bekar olduğunu söyleyebilirdiniz, çünkü evlilikler uzun yıllar sürüyordu. Günümüzde artık boşanan ve 40 yaş üzerinde de bekar olan çok sayıda insan var. Bu insanlar da happn kullanıyor. Bu da bizim başarımızın bir ispatı. Daha önce tanışma uygulamalarını kullanmamış olan ve bu uygulamaları sadece gençlere göre olduğunu düşünen belli bir yaşın üstündeki kesim de artık kullanıcılarımız arasında.Türkiye’de kullanıcılarımızın yüzde 30’unu 18-24 yaş grubundaki gençler oluşturuyor. Yüzde 52’si 25-34 yaş aralığındaki insanlar. Onları, yüzde 15 ile 35-44 yaş grubu kişiler takip ediyor. Kullanıcılarımızın yüzde 3’ü de 45 yaşın üzerinde. Sonuçta baktığınızda nüfusun tüm yaş gruplarına hitap ediyoruz. Ama tabii ki kullanıcımızın çoğunluğu ruh eşlerini bulmak isteyen 25-34 yaş aralığındaki kişiler. Happn kullanıma sunulduğugünden bu yana uygulamada çok büyük değişiklikler yapmadık. Ama çok yakında Türkiye’de yeni zaman tüneli ve yeni özellikleri görecek ve keşfedeceksiniz. Yeni zaman tüneli biraz daha farklı. Birini beğendiğiniz zaman o kişinin profili bir daha sadece kendisiyle yollarınız yeniden kesişirse karşınıza çıkacak. Profil fotoğrafı telefon ekranının tamamını kaplayacak, kişinin görüntüsü daha geniş olacak. Kullanıcılarımız daha anlaşılır ve etkileyici profil fotoğrafları kullanma imkanına sahip olacaklar.Uygulamada tanışıp evlenen çok insan var“ Bize ulaşan çok fazla hikâye oluyor. Uygulamada tanışıp evlenen ve bizi düğününe çağıran pek çok kullanıcımız da oluyor. Tabii her zaman bu tanışma hikâyelerinden haberimiz olmayabiliyor, sonuçta bu insanların özel hayatı. Ancak binlerce insan bize her gün tanışmalarına vesile olduğumuz için teşekkür eden mesajlar atıyor, fotoğraflarını paylaşıyor, düğünlerini ve hatta çocuklarının fotoğraflarını gönderiyor. İşte böyle zamanlarda insanları mutlu eden bir şey yaptığımızı düşünerek biz de çok mutlu oluyoruz. Üstelik bu hikayelerden biri happn ofisinde gerçekleşti. Kurucu ortaklarımızdan, şu anda da happn’ın CTO’su olarak görev yapan bir arkadaşımız, happn’dan tanıştığı kız arkadaşıyla evlendi ve şimdi bir bebek bekliyorlar. Böyle hikayeler Türkiye’den de geliyor.”Her 10 İstanbulludan 6’sı tanışma uygulaması kullanmışDünyada kullanım oranları ile Türkiye kullanım oranları nasıl farklar gösteriyor?Kullanıcılarımızın cinsiyet dağılımına göre oranı yüzde 35 kadın, yüzde 65 erkek. Bu oran dünya çapında genel olarak böyle. Türkiye pazarında çok yakın zamanda bir anket yaptırdık ve şaşırtıcı sonuçlarla karşılaştık. Her 10 İstanbullu’dan 6’sı bugüne kadar bir tanışma uygulaması kullanmış ya da kullanıyor ki bu bizce çok büyük bir rakam. Tanışma uygulamaları kullananlar, uygulamaları son moda, faydalı, heyecan verici, eğlenceli ve mutlu eden şeyler olarak görüyor. Bir insanla tanışmakta en önemli şeyin, o kişiyle aralarındaki kimya/çekim olduğunu düşünüyorlar. Ve kimya/çekim bence daha çok hayattaki tesadüflerle ilgilidir. Ankete göre insanlar bu uygulamaları kullandıklarını arkadaşlarına kolaylıkla anlatıyor ama ailelerinden çekiniyorlar. Anketin bir diğer ilginç sonucu da Türk kadınların gönderilen mesajlar açısından bakıldığında dünyanın en aktif kadınları olduğunu ortaya koydu. happn’da biriyle eşleştikleri zaman ilk adımı Türk kadınları atmıyor. Ancak “Crush” olduktan, yani iki kişi karşılıklı birbirini beğenip sohbete başladıktan sonra dünya çapında en çok mesajı atanın Türk kadınları olduğunu gördük. Bu da gerçek hayatta tanışmadan önce, karşılarındaki erkeği daha iyi tanımak istediklerini ortaya koyuyor. İlk adımı atan, yani uygulama üzerinde en çok “Merhaba”gönderen kadınlara baktığımızda da Türk kadınları dünyada Hintli, Brezilyalı ve Arjantinli kadınların ardından 4. sırada yer alıyor. İnsanlar karşı cinsle tanışmak konusunda günümüzde daha mı zorlanıyor? Sosyal medya sosyalleşmenize yardımcı ama yeni insanlarla tanışmanıza yardımcı olmaz. Yeni insanlarla tanışmayı gerçekten isteyenler bu tanışma uygulamalarını kullanıyor. Çünkü zor olan yeni insanlarla tanışmak. Bugün insanlara neden evlenmediklerini sorduğumuzda yanıt, “Yeni biriyle tanışmak, ruh eşini bulmak kolay değil” cümlesi oluyor. Yeni insanlar tanımak ve flört etmekkonusunda happn’ın çok yardımı oluyor.Yüzde 75 ilk buluşmada içmek istiyorKullanıcılar en çok hangi aktivite için bir araya gelmek istiyor, Türk insanı ile dünya arasındaki farklar?Türkiye’de kullanıcılar happn’ın “SeeYouThere” özelliğini kullanarak ilk buluşmayı ayarlamayı seviyor. Bu, kullanıcıların birlikte yapmak istedikleri aktiviteleri diğer kullanıcılara bildirmelerine olanak tanıyan bir özellik. Türkiye’de happn kullanıcıları ilk buluşma için en çok “birlikte bir şeyler içmek” (%75) için buluşmak istiyor. Bunu sırasıyla bir “bir partiye gitmek” (%23), “bir akşam yemeği yemek” (%15) takip ediyor. Bu, diğer ülkelerde de aynı. Şunu da belirtmek isterim: İstanbul happn kullanıcılarının sayısı bakımından dünyada üçüncü şehir.