Kışın soğunda sıcacık fasulye, pilav iyi gidiyor. Hem çok doyurucu, hem de çok sağlıklı. Kuru fasulye-bulgur bileşimi ne mi yapıyor?- Kan şekerini koruyor. Gereksiz atıştırmaların önüne geçiyor.- Diyabetliler için de uygun bir yiyecek.- İçerdiği yüksek lifle kabızlık sorununu önlüyor.- Ete yakın protein sağlıyor.Gelin şimdi bu ikiliyi ayrı ayrı masaya yatıralım...Bulgur- Bulgur buğdaydan elde edilen tahıl grubu bir yiyecek.- Genellikle makarnanın da yapıldığı durum buğdayı denilen türden elde ediliyor. -Sinir sistemi için çok faydalı olan B grubu vitaminlerden zengin.- 100 gramında 18 gram lif var; çok iyi bir oran. Sağlıklı tuvalete çıkmamız için günlük gereken miktarı aşağı yukarı karşılıyor.- Protein oranı yüksek; özellikle baklagillerle birlikte yendiğinde aldığımız proteinin kalitesi daha da yükseliyor.- 100 gramı 342 kalori.Bulgurun pirinçten üstünlüğü nereden kaynaklanıyor?- Bulgurun glisemik indeksi 48; yani düşük glisemik indeksli, kan şekerini koruyana bir yiyecek. Oysa pirincin glisemik indeksi 87, adeta şeker gibi etki gösteriyor.- Bulgur çok daha fazala lif içeriyor.- Bulgurun protein oranı daha yüksek.- Bulgur çok daha fazla vitamin- mineral içeriyor. (Magnezyum, fosfor, manganez, demir, kalsiyum B grubu vitaminler gibi)Kuru fasulye- Proteinden zenginProtein kas kemik ve bağ dokularımızın ana maddesi. Güçlü kemik ve kaslara sahip olmak ve vücudumuzda üretilen antikorların yapımı için de gerekli.- Kompleks karbonhidrat içeriyorKarbonhidratlar vücudun ana enerji ve ısı kaynağı. Kompleks karbonhidratlar dediğimiz tahıl, baklagil, sebze, meyve, ekmek, makarna, kana çok daha geç karışıyorlar.Düşük glisemik indeksli yiyecekler. Kilo korumaya yardımcı oluyorlar.- Folik asitden zenginFolk asit B grubu vitaminlerden biri. Hamilelikte bebeğin beyin ve sinir sitemi gelişimi için hayati önem taşıyor. Yetişkinlerde sinir sistemi fonkisyonları ve kan hücreleri yapımı için gerekli. Eksikliğinde kansızlık, egzama, saçlarda erken beyazlama, bellek zayıflığı, gerginlik, depresyon gibi etkiler görülüyor.- Lif deposuBir iri tabak kuru fasulyeden 12 gram lif alıyoruz. Oysa hayvansal protein aldığımız ette lif yok. Üstelik kolesterol da içermiyor. Kuru fasulye liften zengin olduğu için yavaş sindiriliyor, uzun süre tokluk sağlıyor.- Diyabetliler için de uygunGlisemik indeksi düşük bir yiyecek olduğu için diyabetliler için de gayet uygun bir besin. Kan şekerimizi hızlı yükseltmiyor. Hızlı insulin hormonu salınımına neden olmadığı için kan şekeri dengesini korumaya yardımcı.- Antioksidan gücü yüksekAmerikan Tarım Dairesi araştırmacıları 100’den fazla yiyeceğin antioksidan kapasitesini araştırmışlar. İlk sıraları özellikle Güney Amerika’da bol tüketilen -küçük kırmızı fasulye ve barbunya- alıyor. Bizde ünlü olan fasulye çeşitleri ise ilk 40 yiyecek arasında.Tam tahıl yiyen kadınlar ince kalıyorHarvard Tıp Fakültesi’nde 74 bin hemşireyle bir deney yapılmış. 12 yıl hemşirelerin beslenme şekillerine bakmışlar. Görmüşler ki; kadınlar ne kadar tam tahıllı, bol posalı beslenirse o kadar ince kalıyorlar.Kış mevsiminde soframızın vazgeçilmezi olan fasulye-pilav ikilisi, ete yakın protein sağlarken, yüksek lif içeriğiyle kabızlığı da önlüyor.
Kızarmış ekmek, patates, cips,çikolata, bisküviler, hazır kurabiyeler, kahve, kakao... Hangimiz bunları sevmiyoruz ki? Bayılıyoruz! Ancak araşırmalara göre bu bayıla bayıla yediğimiz, hiç vazgeçmek istemeyeceğimiz yiyecekler kansere yol açabilecek bir kimyasalı içeriyor olabilirler. Bu kimyasalın adı: Akrilamid.Akrilamid bir kimyasal. Nişastalı yiyeceklerde yüksek derecelerde pişirme sırasında kendiliğinden oluşuyor. Akrilamid nişastalı yiyeceklerde ısıtma-kızartma, tost etme, ızgara gibi işlemler sırasında oluşuyor. Bunlara kahverengi rengi ve lezzetli tadı vermek için işlemden geçirilirken de oluşuyor. Fırın, kızartma, ızgara, çevirerek pişirme yönetmelerinin hepsi akrilamid oluşmasına yol açabiliyor.Neden sorun yaratıyor?Akrilamide ilk kez 2002’de İsveçli araştırmacılar dikkat çekti: Çok tüketilen patates kızartması, kahvaltılık gevrekler gibi yiyeceklerde Dünya Sağlık Örgütü’nün güvenli bulduğu oranın çok daha fazlasının olduğunu saptadılar.Bu araştırma dünyanın dikkatini çekti. Çünkü laboratuvarda hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar akrilamidin kansere yol açabileceğini gösteriyordu. Bundan kısa süre sonra da EFSA (Avrupa Gıda Güvenlik Kurulu) potansiyel kanser yapıcı madde ilan etti.Bu yeni bir risk değil aslında, çünkü çoğumuz akrilamid içerebilecek pek çok yiyeceği günlük hayatımızda yıllardır kullanıyoruz. Pişirme yöntemlerimizin çoğu akrilamide yol açıyor.Genetiğimizi bile bozabilir!Yiyeceklerdeki akrilamidin insanlar üzerindeki etkisi henüz tam kesinleşmiş değil. Kazara veya mesleki olarak fazla akrilamid alanlarda sinir istemi üzerinde hasar oluşturduğu kaydedilmiş. Akrilamid genetik yapımızı bozabilecek bir madde. Hangimiz ne kadar akrilamide maruz kalıyoruz veya kalabiliriz?Akrilamid içerebilecek yiyecekler- Patates kızartması- Cips- Kahvaltılık tahıl bazlı yiyecekler- Fırınlanmış yiyecekler- Kakao- KahveAkrilamid içeren yiyecekleri keselim mi?Akrilamid içerebilecek yiyeceklere baktığımız da ne görüyoruz? Çok sevdiğimiz,günlük akışımızda yeri olan, vazgeçersek hayatımızın keyiflerinin azalabileceği pek çok yiyecek. Size bunları tamamen kesin diyemem, kendi keyfimden de tamaman vazgeçmem açıkçası. Önerim: Genel olarak sağlıklı beslenme kurallarına dikkat etmeniz, bol yeşillik, taze sebze-meyve tüketmeniz, zeytinyağını baştacı etmeniz ve hareket etmek.Kızartılmış ekmeğe bayılıyoruz ama...Kızartılmış ekmek, peynir, domates, zeytin , bal, yumurta... Bizim geleneksel kahvaltı şeklimiz. Hemen hepimiz kızartılmış ekmeğe bayılıyoruz. Ancak ekmeğin kızartılması akrilamid oluşmasına yol açıyor.Kakao ve çikolatada bile saptanmışAkrilamid herkesin sevgilisi kakao ve çikolatada da saptanmış. Kakao çekirdekleri kavruluyor; işte bu yöntem akrilamide yol açıyor.Ya kahve?Biliminsanları kahveden de yüzde 20-40 geldiğini düşünüyorlar. Akrilamid fare deneylerinde sinir sistemini ilgilendiren tümörler, ağız, tiroidbezi, meme ve rahim kanseri riskini artırmış. İsveçli, İsviçreli, Amerikalı, İtalyan araştırmacılar akrilamid üzerine pek çok araştırma sürdürüyorlar.Korunmak için ne yapabiliriz?- Önemli olan akrilamidle mümkün olduğunca az karşılaşmak. Bu yüzden akrilamid içerebilecek yiyecekleri çok sık tüketmeyin.- Evde aşırı pişirme yöntemlerinden uzak durmaya çalışın.- Ekmeği kızartmadan da yiyebiliriz. Kızartma tercihinizse kısa süreli kızartın, kömürleşmesin.- Kahve tüketimimizi azaltabiliriz.
Kuersetin bir flavonoid. Bitkilerdeki yararlı bileşiklere flavonoid diyoruz, hatırlatayım. Doğada bol bulunuyor. Meyve- sebze, yapraklar, tahıllar kuersetin içeriyorlar. Yurt dışında bazen içecek ve yiyeceklere de ekleniyor. Kırmızı barbunya ise kuersetini en çok bulunduran yiyecek. Kuersetin ayrıca doğanın sihirli şifa ellerinden. Gelin bugün kuersetini mercek altına alalım.Kırmızı barbunya en sağlıklı yiyeceklerden biriÜlkemizde biz daha çok beyaz barbunya tüketiyoruz. Kırmızı barbunya yeni yeni mutfaklarda boy göstermeye başladı. Kırmızı barbunyanın kuersetini bol içermesinin yanı sıra bir başka özelliği daha var: Kabızlığa müthiş iyi geliyor. Kabızlık çekiyorsanız iki günlük bir deneyim var. Tarifini vereceğim kuersetin salatasını her gün iki öğün yiyip, bol su içmeyi de unutmayın. Sorunun ortadan kalktığını göreceksiniz.Soğanın dış halkalarında daha fazlaSoğanın dış kabuğunu soyarken genelde pratik bir şekilde kalınca çıkartıyoruz. Oysa doğrusu sadece kabuğu çıkartıp dış halkaları olabildiğince korumak. Çünkü soğanın dış halkalarında kuersetin çok daha fazla.Organik domateste daha çokNormal üretilen domatese göre organik domateste kuersetinin yaklaşık yüzde 80 daha fazla bulunduğu gösterilmiş. Organik yemeği bulmak zor ancak bunu bilin.Balda da kuersetin varDoğanın en şifalı ve doğal yiyeceklerinden balda da kuersetin bulunuyor. Her sabah 1 kaşık bal yemekte fayda var. Tatlı ihtiyacınızı bal ve balla yapılmış tatlılarla karşılayın.Bazı kanser türlerine karşı koyuyor- Laboratuvar çalışmalarında kuersetinin bazı kanser türlerini etkileyebileceği gösterilmiş. Birkaç yararlı bitkisel bileşikle 8 yıl süren çalışmada kuersetinin de bulunduğu normal bir diyette pankreas kanseri riskinin yaklaşık yüzde 25 azalması kuersetinin etkisine bağlanmış.- Laboratuvar çalışmalarında cilt kanseri hücrelerini baskıladığı görülmüş.- Kalın bağırsak kanseri tedavisinde umut olabilir. Tümörün ilaca daha iyi yanıt vermesini sağlamış.- Potansiyel yangı önleyici etkisi sayesinde bazı kas hastalıklarına iyi geldiği düşünülüyor. Yangı birçok hastalık ve kanserin ön aşaması.- FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) henüz kuersetin hakkındaki sağlık iddialarını kabul etmemiş.- Amerikan Kanser Grubu kuersetin kansere karşı etkili diye reklamı yapılsa da henüz güvenilir klinik araştırma olmadığını belirtiyor. “Zararı da yok, bir yararını da henüz kanıtalayamadık” diyorlar.Kuersetini destek olarak alalım mı?Kuersetin diğer tüm yararlı bitkisel bileşikler gibi üzerinde hala araştırmaların sürüdüğü ve gelecek vadeden bir flavonoid. Kesin kanıtlanıncaya kadar destek olarak almayı doğru bulmuyorum. Kongrelerini düzenli takip ettiğim Dünya Kanser Araştırma Vakfı biliminsanları dışarıdan destek almayı doğru bulmadıklarını üzerine basa basa vurguluyorlar. Çünkü desteklerin uzun vadeli etkileri bilinmiyor, bu konuda henüz yeterli araştırma yok. Ayrıca desteklerin bitki, meyve, sebzenin kendisi gibi biyoyararlanımları yüksek olmayabiliyor. Biyo yararlanım vücudun aldığı maddeyi hangi oranda sindirebildiği, emebildiği, yaralanabildiğinin bir göstergesi. Bu durumda yapılacak şey kırmızı fasulye, kapari, kuzu kulağı gibi yieycekleri baştacı yapmak! Kapari, dere otu ve kuzu kulağını yemenizi öneriyorum.Kuersetin salatası ( 2 kişilik)- 1 bardak kırmızı barbunya- 1 demet dere otu veya kuzu kulağı- Limon- Zeytinyağı- Kırmızı biber, tuz- 1 bardak barbunyayı akşamdan suya koyun. Sabaha şişip yumuşamış olacaklar. Â Barbunyaları iyice haşlayın, ama dağılmasınlar. Dişe gelir şeklide kalsınlar.- Barbunyalar haşlanırken kullanacağınız yeşilliği istediğiniz incelikte kıyın. Limon, zeytinayğı, tuz, çili biberle karıştırın.- Barbunyaları süzün ve sıcakken otlarla karıştırın.
Kestane sonbahar-kış mevsiminin en güzel yemişlerinden. Bir zamanlar herkesin evinde sobalar vardı üzerinde kestane pişirilir, çocuklar sabırsızlıkla onların pişmesini bekler, kestaneler çıtırdayarak açılırken, nineler masallar anlatırdı. Bu devirde çocukluğunu yaşayanlar için artık dönemin kendisi de bir masal… Bugün kestaneyi mercek altına alalım, besinsel olarak inceleyelim, bakalım içinde neler var:Avrupa’ya bizden gittiKestanenin Manisalı olduğunu biliyor muydunuz? Antik dönemde bugün Manisa’nın olduğu yerde Sardis adlı bir Yunan şehri varmış. Avrupa’ya işte bu şehirden götürülmüş ve ekilmiş. Büyük İskender ve Romalılar seferleri sırasında aldıkları kestane fidelerini Avrupa’ya taşımışlar, tüm Avrupa’ya kestane ağaçları dikerek ilerlemişler. O zamanlar kestaneye ‘Sardian kuruyemişi ‘denirmiş. Kestane patates hiç ortalıklarda yokken halkın önemli bir karbonhidrat kaynağıymış. Hatta ‘Ekmek Ağacı’ olarak adlandırılırmış. Sonralarda fakirlerin yiyeceği olarak adlandırılmış ve gittikçe popülaritesini yitirmiş.Kestane gluten içermiyorGünümüzde glutensiz diyet modası özellikle Avrupa ve ABD’de aldı başını gidiyor. Kestane tekrar önem kazandı. Bunun en önemli nedeni gluten içermemesi ve çok doyurucu olması. Glutensiz diyet takipçileri buğdaya ve gluten içeren diğer tahıllara karşı bir alternatif arayışı içindeydiler. İşte kestane bu sayede tekrar yükselen değer haline geldi.İçinde hangi vitaminler var?En çok E vitamini var. E vitamini en güçlü antioksidanlardan. Savaş beşlisi dediğimiz A, C, E vitamin üçlüsünden biri. Serbest radikallere bağlanıp vücuttan atılmalarını sağlıyor. Hücre yapısının bozulmasını engelliyor. Kansere karşı koruyucu. Vücudun oksijeni kullanmasına yardım ediyor. Cildi güzelleştiriyor. Yaraların iyileşmesini hızlandırıyor. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önlüyor, böylece damar sertliği ve tıkanmaları engelliyor. Eksikliğinde seks isteğinde azalma, çabuk yorulma,kolay morarmalar, yaraların geç iyileşmesi, varisler, gevşek kaslar görülüyor.Mineral zenginiPotasyum besinlerin hücre içine alınıp atık maddelerin uzaklaştırılmasını, kas ve sinirlerin sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlıyor. Kalbin çalışmasında etkili. Bağırsak hareketlerini artırıyor. Vücutta sıvı dengesini ayarlıyor. İnsülin salınımında rolü var.Kalsiyum ve magnezyum da çok yüksek olmamakla beraber var. Birlikte çalışarak kaslarımızın gevşeme ve kasılmasında etkililer. Kemik ve Fosfor kemik ve dişlerin yapısında bulunuyor, onların sertliklerini sağlıyor. Hücrelerin yapısında da bulunuyor. Enerji üretiminde de rolü var. Demir, bakır, çinko, manganezin yanı sıra eser miktarda en önemli antioksidanlardan biri olan, prostat kanserine karşı etkili selenyum da kestane içinde olan minerallerden.Kestaneyi en çok üreten ikinci ülkeyiz-Türkiye Çin‘den sonra en çok üğreten 2. ülke.-Ukrayna’nın başkenti Kiev’in sembolü kestane ağacı.-Binlerce yıl Avrupa, Türkiye ve Asya’nın güneybatı ve doğusunda insanların temel yiyeceği imiş.-Bir Yunan ordusu MÖ. 400’lerdeki savaşında kestane stoğuyla hayatta kalmayı başarabilmiş.-16. yüzyılda Korsika’da her çiftçinin mutlaka şu dört ağacı dikmesi zorunluymuş: zeytin, incir, kestane ve dut.-Portekiz’in Madeira bölgesinin kestane likörü ünlü.Az yağ içerir 100 gramı 170 kalori-Diğer kuruyemişlerden ayıran en önemli özelliği çok az protein ve yağ içermesi. Kalorisinin çoğu karbonhidratdan geliyor.-Kestane yediğinizde ekmek, pilav, patates yediğinizi düşünebilirsiniz.-Nişastadan çok zengin. Patatesin 2 katı daha fazla nişasta içeriyor.-Bekledikçe içindeki karbonhidrat şekere dönüşüyor ve tadı güzelleşiyor.-100 gram kestanede yağ sadece 2.7 gram, protein ise 2 gram.-100 gramındaki toplam şeker 7 gram.-100 gramındaki lif oranı 4.1 gram. Hiç lifsiz gibi görünse de oran fena değil.-C Vitamini içeren tek kuruyemiş. C vitamini vücudumuzun direncini artıran, hastalıklara karşı koymamızı sağlayan, cildimizi güzelleştiren ve diri tutan bir vitamin. Ancak dikkat C vitamini suda eriyen bir vitamin ve kestanenin içindeki C vitamini kaynatmayla azalıyor.-Gluten içermiyor. Gluten alerjisi olanlar, glutensiz beselnme modelini benimseyenler için çok uygun bir yiyecek.-Kestane unundan ekmek yapılabiliyor, ama kabarmıyor.-100 gramında 170 kalori var.
Glisemik yük, glisemik indekse göre bir yiyeceğin kan şekeri üzerindeki etkisini çok daha doğru olarak gösteriyor...Glisemik indeksi biliyorduk da glisemik yük nereden çıktı“ diyecek çoğunuz. Kilo verip korumada aynen glisemik indeks gibi çok etkili bir yöntem de yiyeceklerin glisemik yüküne bakmak. Ancak buna geçmeden önce, ikisi arasındaki farkı iyice anlamak için glisemik indeksi hatırlayalım.Karaciğerde dopolanan glikoza dikkat edinKilonuzu korumak- vermek, enerjinizi sabit tutmak için en önemli faktör kan şekerinizi dengede tutmak. Kanda şeker (glikoz) azalınca kendinizi aç hissedersiniz. Hücreler enerji üretmek için glikozu kullanıyorlar. Ama çok yenildiğinde fazlası glikojen olarak karaciğerde depolanıyor. Daha da fazlası yağa çevrilerek vücutta toplanıyor ve şişmanlığa yol açıyor.Reçel ve şuruplar hızla kilo aldırıyorAç kaldığınızda başınızın döndüğünü, sinirlendiğinizi, terlediğinizi hissedersiniz. Bunun nedeni kanda glikoz seviyesinin çok düşmesi... Şeker, reçel, şuruplar bu gruba giriyor. Bunlar hem kilo aldırıyor, hem de vücutta su tutulmasına yol açıyor. Oysa örneğin meyvelerdeki şeker, içerdikleri lif nedeniyle daha yavaş salınır. Hızla salınan karbonhidratlar ani ve kısa bir enerji ivmesine neden olurlar.Kilonuz için en önemli faktör kan şekeri...Tahıllar, ekmek ve makarna gün boyu enerji sağlıyorBazı karbonhidratların salınımı ise zaman alır, kana geç karışırlar. Tahıllar, elenmemiş undan yapılmış ekmek ve makarna hep yavaş salınan karbonhidrat içerirler. Yavaş salınan karbonhidratlar enerjinizin gün boyu sabit olmasını sağlar. Aynı yiyecekler işlemden geçip beyazlaştıkları zaman onlar da hızlı salınan karbonhidratlara dönüşür.Glisemik yük ne işe yarıyor?Glisemik indeks, bize durumun ancak bir kısmını anlatıyor. Bize söyleyemediği şey, yiyeceği yediğimizde kan şekerimizin ne kadar yükseldiği Glisemik yük ise bir yiyeceğin kan şekeri üzerindeki etkisini çok daha doğru olarak gösteriyor. Bir porsiyondaki karbonhidrat miktarını glisemik indeksle çarpıp, 100’e bölerek hesap yapmak mümkündür.Beyaz Pirinç mi? Kuskus mu?-130 gram beyaz pirincin içindeki karbonhidrat miktarı 40 gram. Glisemik indeksi 85.-200 gram kuskusun içinde 45 gram karbonhidrat var ve glisemeik indeksi 60.Beyaz pirincin glisemik yükü= 85X40/100=34Kuskusun glisemik yükü= 60X45/100=27Bu sonuç bize kuskusun daha büyük porsiyon yememize rağmen kan şekerimizi beyaz pirinç kadar hızlı yükseltmeyeceğini gösteriyor.
Nezle grip gibi hastalıkların kol gezdiği bir döneme girdik. Soğuyan havaya karşı vücudumuzun direncini doğal yollardan artırmayı bilmek önemli. Bunun için başvuracağımız en iyi kaynak ülkemizin en çok ürettiği dörtlü: Portakal, mandalina, limon , greyfurt. Bugün "kışın şampiyon dörtlüsü"ne karşılaştırmalı bakıyoruz:PortakalEn çok üreten ülke Brezilya. Türkiye en çok üreten ilk 10 ülke arasında.Portakal suyunun içindeki hesperidin adlı bileşen önemli bir flavonoid var. Fransız araştırmacılar hesperidin’in etkisine bakmışlar:Orta yaşta kilolu erkekleri alıp her gün yarım litre portakal suyu içirmişler. 1 ay sonra tansiyonlarının düştüğünü gözlemlemişler. Kanda hesperidin konsantrasyonu arttıkça küçük damarların iç cidarının daha sağlıklı hale geldiğini görmüşler.Hesperidin özelllikle narenciye grubu meyvelerde bulunan bir flavanoid. Portakalın en çok kabuğu ve kabuğunun altındaki beyaz, halk arasında ekmek denilen kısmında var. Yapraklarda ve dallarda da bulunuyor.Avrupa’ya narenciye grubu meyveleri denizciler getirmiş. Örneğin; acı portakalı 11’inci yy’da denizciler İtalya’ya getirmişler ve tıbbi amaçlarla yetiştirmişler.Ancak tatlı portakal 16.yy’a kadar Avrupa’da bilinmiyormuş. İtalyan ve Portekizlilerin bunu getirip yetiştirmesiyle kısa sürede popüler olmuş...100 gram portakalda 36 kalori var. Potasyum minerali portakalda da öne çıkıyor.100 gramda 52 mg C vitamini var.Kan portakalı karotenden daha zengin; normal portakala göre 4 - 5 kat daha fazla içeriyor.LimonAnavatanı Asya.En çok üreten ülke Çin. Türkiye en çok üreten 10 ülkeden biri.Limon suyunun yüzde 5 - 6’sı sitrik asit. 1 bardak limon suyunda 6-7 gram sitrik asit var. Sitrik asit açısından zengin içecekler içilince idrar hacmi artıyor. Böbreklerle atılan madde artıyor. O zaman da kum, taş vs. önleniyor.Limonda bulunan 3 flavanoidin kanserin önlenmesinde etkili olabileceği düşünülüyor. Araştırmalar sürüyor. Limon suyu kan basıncını düşürüyor. Hipertansiyonu olanlar için yararlı..Kronik hemeoroidde faydalı; içindeki bileşikler damarlar üzerinde etkili.Potasyumdan zengin; kalbin ve sinir sisteminin sağlıklı çalışmasına yarıyor.Limon suyundaki sitrik asitin yağ yakılmasını artırarak zayıflamaya yardımcı olabileceği düşünülüyor.Limon suyu düşük ph’ıyla antibakteriyel özelliğe sahip. Öneri: Limonata yaparken içine kabuğunu da rendeleyin.Dikkat: İlaç kullanan kişilerde limonata ilaç alındıktan 2 saat önce veya sonra tüketilmeli. Bazı ilaçların emilimini artırıyor ve yan etki gösterebilir. Aynı greyfurt gibi!1 iri limonda (100 gram) 19 kalori var. Düşük oranda da B grubu vitaminleri de içeriyor.B grubu vitaminler özellikle sinir sistemi için çok önemliler.Az da olsa A vitaminin bitkisel formu olan beta -karoten içeriyor. Önemli bir antioksidan, cildi yeniliyor.MandalinaEn çok üreten ülke Çin.Türkiye en çok üreten ülkelerden.Geleneksel Çin tıbbında mandalina kabuğunu kurutup mide rahatsızlıkları için kullanılırmış. Sindirimi rahatlatmada ve balgam söktürücü olarak faydalanmışlar.Hintliler de geleneksel tıplarında kullanmışlar.(Ayurveda)Kabuğu sıkılarak elde edilen aromatik yağları parfüm endüstrisinde de kullanılıyor.1 orta boy mandalina 45 kalori.100 gram mandalinada 1.8 gram lif var.Minerallerden potasyum öne çıkıyor.Vitamin olarak yine düşük oranda beta karoten ve B grubu vitaminler C’yi takip edenler.100 gramındaki C vitamini 26.7 mg.GreyfurtLiften çok zengin bir meyve. Diğer narenciye grubu meyvelerden çok daha fazla C vitamini içeriyor.Yüksek tansiyona iyi geliyor. Kolesterolü düşürücü etkisi var.Kırmızı ve pembe cinsleri prostat ve meme kanserine karşı koruyucu olan likopen adlı bileşiği de içeriyor.Kolesterol ilaçları,Kalp rim bozukluğu ilaçları,Sertleşme sorununu gidermek için kullanılan ilaçları alanlar greyfurta dikkat etmeli.Greyfurt suyu bu ilaçların daha fazla emilmesine yol açıyor. Vücutta bu ilaçları metabolize eden bazı enzimleri azaltıyor.100 gr greyfurtda 30 kalori var.100 gramındaki şeker miktarı 6.8 gram.100 gramındaki lif 1.3 gram.En çok bulunan mineral potasyum minerali .Yine diğer narenciye grubu meyveler gibi düşük oranda B grubu vitaminler ve beta -karoten içeriyor.
Daha iyi ve sağlıklı bir görünüme kavuşmak için bel bağladığımız diyetlerin bilimsel bir dayanağı yok ve sizi hasta edebilirler...Detoks, protein, 5:2 diyeti, lahana çorbası, greyfurt diyeti… Liste uzayıp gidiyor. Hayalinizdeki kiloya ulaşabileceğiniz garantisini veren diyet o kadar çok ki! Ancak sormamız gereken soru şu: Gerçekten işe yarıyorlar mı? Bunların çoğu evet, çok hızlı kilo verdiriyor , dramatik değişim sağlıyorlar. Ama diyet sona erer ermez verilen kilolar geri alınıyor. Dikkat! Örneğin; 2011'de İngliz Diyetetik Birliği "Dukan diyeti" gibi diyetlere karşı uyardı. Bilimsel olmadığını, uzun süreli kilo koruma üzerinde başarılı olmadığını belirttiler.Düşük karbonhidratlı besinler yağdan zengin olabilir...Atkins diyeti gibi bazı diyetler çok az karbonhidrat içeriyor. (Makarna, ekmek) Bu yiyecekeler önemli birer enerji kaynağı. Bu diyetlerle kilo kaybediyorsunuz ama genelde protein ve yağdan aşırı zenginler; hastalığa yol açabilirler. Ayrıca düşük karbonhidratlı diyetlerin ağız kokusu, baş ağrısı,kabızlık gibi yan etkileri de var. Bu diyetlerdeki yüksek proteinin açlık hissini azalttığı belirtiliyor. Ancak düşük karbonhidratlı birçok diyet yağdan çok zengin olan peynir, et, tereyağı gibi ürünleri daha çok yemenize yol açıyor. Çok fazla doymuş yağ tüketmek de kan yağları ve kolesterol seviyenizin yükselmesine neden olacaktır. Bu da eşittir: Kalp krizi riski ve felç riski artışı!Haftada bir kilodan fazla veriyorsanız dikkat...Özellikle haftada bir kilodan fazla kilo verdiren diyetlere dikkat! Bu tip diyetler aldığınız kaloriyi azaltma üzerine kurulu. Beyin bunun intikamını almakta hiç gecikmiyor! Bu tip diyetler kendinizi çok halsiz hissetmenize, yol açıyor. Çünkü besin dengesi yok.Yiyecekleri çıkarmak tehlikeliBazı yiyecekleri kesin olarak listeden çıkarmanızı öneren diyetler var. Örneğin; et yeme, peynir yeme gibi! Son zamanlarda süt peyniri çıkartan çok diyet var. Bunlar sağlığımıza büyük katkıda bulunan yiyecekler. Yiyecek gruplarını beslenme şeklinizden çıkarmak sağlığınızla oynamak anlamına geliyor. Yiyecekleri çıkarmadan da kilo kaybedebilirsiniz.Detoks diyetler işe yaramıyorDetoks uzun süredir moda bir sözcük ve diyet biçimi. Bu diyetler yeme biçiminizi değiştirerek toksinlerden kurtulabileceğiniz savı üzerine kurulu. Ancak bilimsel dayanakları yok. Detoks diyetlerde çabuk kilo vermenin nedeni vücuda giren kaloriyi, birçok yiyeceği aşırı kısıtlamaları. Bunlar bir tür modern oruç. Çok kısa vadede aç kalarak sonuç alıyorsunuz. Ardından normal yemeye döner dönmez yavaşlamış olan metabolizmanızla hızla eskisinden daha fazla kilo alıyorsunuz. Kan grubu, lahana ve greyfurt diyeti?Bazı diyetler tek çeşit yiyecekle, bazıları da tamamen çiğ beslenme üzerine kurulu. Kan grubuna göre bazı yiyecekleri kesmeniz veya tamamen çıkarmanızı öneren diyetler de var. Aralıklı oruç tutma yöntemi olan 5:2 diyetinde ise 5 gün yiyip, 2 gün kısıyorsunuz. 5:2’yi yapanlar bu diyetle daha uzun yaşayacağınızı, hastalıklardan korunacağınızı iddia ediyorlar. Bilimsel kanıt var mı peki? Yine yok!Genellikle bu tip diyetlerin hiçbiri bilime dayanmıyor. Duygularımıza, uğraşıp uğraşıp kilo veremeyişimize, çaresizliğimize dayanıyorlar! Bu diyetlerin hiçbirini yaşam tarzı haline getirmek mümkün değil. Uzun süreli uygulanmaları zor. Bunlar sadece kilo değil, sağlınızdan da olacağınız diyetler .Peki sağlıklı kilo vermenin yolu ne?Genelde ne zaman kilo alıyoruz? Çok yediğimiz zaman, yani vücuda giren kalori miktarı arttığı zaman. O zaman nasıl kilo vereceğiz? Giren kalori miktarını azaltarak, yani biraz daha az yiyerek.Kolay mı?Kolay!Çünkü ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. İş uygulamaya kalıyor.Kararlı olmak gerekiyor.Kolay değil!Çünkü insan çok yedikçe çok yemeye alışıyor ve bundan vazgeçmek istemiyor. Açık büfe bir tatilden dönünce çoğumuza evdeki sade yiyeceklerimiz sanki fakir sofrasına oturmuşuz gibi gelmiyor mu? Zorlanıyoruz, yetmiyor, değil mi? İnsan yapısı alışkanlıklara eğilimli. Çok yersek hep çok yemek istiyoruz, az yersek azla yetinmeye başlıyoruz.40 yaşın üzeri yiyeceği azaltmalıBu işe erken yaşlarda başlamakta fayda var. Bilin ki yaş ilerledikçe kilo almak kaçınılmaz. Çünkü vücudun yağ dokusu artıyor, kas dokusu azalıyor. Yani yediklerimizi eskisi gibi yakamıyoruz, vücut artan yağ nedeniyle genleşiyor. Yine 58 kilosunuzdur da örneğin, eskiden olan elbiseniz olmaz artık, çünkü vücut genleşmiştir. Birçok yetişkinin daha fazla yemeye ihtiyacı kalmıyor, büyüme çağımız geride kaldı! Daha az yememiz ve daha hareketli olmamız gerekiyor!Önerilerim:- Biraz daha az yiyin.- Şekerli içecekler yerine su, maden suyu için.- Hareketi artırın.- Kendinize hedef kilo koyun. Ayda iki kilo örneğin. Obezitesi olmayan birinde iki kilonun bile fiziğinizi nasıl değiştirdiğine inanamayacaksınız. - Kilosunu korumak için ortalama bir erkeğin günlük kalori ihtiyacı 2500, kadının 2 bin kalori. Yediklerinizi bir kağıda yazın ve yuvarlak bir hesap yapın. Kaç kalori alıyorsunuz, bilin.
Önce stres testi yapalım, sonra korunalım. Aşağıdaki soruların çoğuna evet diyorsanız yaşamınızda değişiklikleri yapmanın zamanı...Kendinizi hep yorgun mu hissediyorsunuz? Çabuk kızıyor ve saldırganlaşıyor musunuz?Neşesiz ve depresif misiniz?Duygusal dalgalanmalar içinde misiniz?İnsanlardan uzaklaşmak mı istiyorsunuz?Konsantrasyon güçlüğü çekiyor musunuz?Kendinizi iyi hissetmek için daha mı çok yiyorsunuz?Seks isteğinizde azalma var mı?Sık sık nezle-grip oluyor musunuz?Eskiden yapmaktan hoşlandığınız şeyler artık zevk vermiyor mu?Stres vücuda ne yapıyor?Genlerimizde bulunan bir mesaj var; tehlike anında’ savaş’ veya ‘kaç’ mesajı. Stresee girdiğimizde beynimiz tüm vücuda bu mesajı gönderiyor ve vücutta tehlikeden korunmak için 7 ana değişiklik meydana geliyor:-Kalp hücreleri enerji üretmeleri için gerekli besinleri göndermek üzere daha çok kan pompalamaya başlıyor. Daha hızlı atıyor.-Kana daha çok oksijen sağlamak için solunum hızı artıyor.-Beyne ve kaslara giden kan damarları daha çok oksijen, glikoz ve besin maddesi taşınabilmesi için genişliyorlar.-Dalak daha çok kan üretmeye başlıyor. Vücut ‘Herhangi bir kazayla karşılaşabilirim’ endişesiyle kanın pıhtılaşma yeteneğini artırıyor.-Karaciğer ve iskelet kasları daha çok enerji sağlaması için kana ekstra glikoz salıyor.-Göz bebekleri daha iyi görebilmek için büyüyor.-Enerjinin sadece kaslar ve beyin tarafından kullanılabilmesi için sindirim yavaşlıyor ve sindirim enzimlerinin salgılanması duruyor.Stres uzun sürerse…Stres kısa süreli olursa tamam, ama uzun sürdüğünde bu değişiklikler vücuda zarar veriyor. Sürekli stres altında yaşamak vücudun hep uç noktalarda olması, değerli enerji depolarının kullanılması demek.Durum ve kişilerden uzaklaşınStresle başa çıkmanın en etkili yolu stresi yaratan durum ve kişilerden uzaklaşmak. Bunu söylemek yapmaktan daha kolay! Çoğumuz her gün stres altında yaşıyoruz. Özellikle İstanbul gibi bir metropolde yaşıyan insanların stresten tamamen uzak durması zor. Ama bu vücudumuzu koruyamayacağımız anlamına gelmiyor. Neredeyse tüm hastalıklarda, vücudu etkileyen durumlarda olduğu gibi stresin kötü etkilerinden korunmak için de yiyeceklerden yararlanabiliriz. Sürekli strese maruz kalıyorsanız şu yiyecekleri daha fazla yemeye gayret edin:Savaş beşlisiA, C, E vitaminleri, çinko ve selenyum minerallerine “Savaş Beşlisi” diyoruz. Çünkü bunlar vücudumuzda hastalık ve kanser yapıcı etkilere karşı en güçlü antioksidanlar. Stres sırasında vücuda zarar veren serbest radikal oluşumu artıyor. Savaş beşlisi işte bu serbest radikallerin oluşumunu önlüyor. Onlarla savaşıp vücuttan atılmalarını sağlıyor. Nerelerde var görelim:A vitaminiKaraciğer, yumurta, buğday,mantar, baklagiller, fasulye, domates, kereviz, fıstık, ceviz, avokado.C vitaminiKırmızı biber, yeşil biber, maydanoz, narenciye grubu meyveler, domates, koyu yeşil yapraklı sebzeler, kivi, karnabahar, lahana, bezelye, brüksel lahanası.kavun.E vitaminiİşlemden geçmemiş yağlar, buğday, mısır, ayçiçeği, susam, zeytinyağı, balık yağı, fındık, fıstık, badem, ton balığı, somon, sardalya, yumurta sarısı,domates, koyu yeşil sebzeler.Çinko mineraliTam ekmek,et, peynir, yumurta sarısı ,buğday ürünleri, susam, ayçiçeği çekirdeği, badem, bezelye, turp.Selenyum mineraliDeniz ürünleri,susami mantar,lahana,tavuk, karaciğer, kabak.Nelere hayır?Rafine karbonhidratlarİşlemden geçmiş yiyeceklerBeyaz ekmekŞekerlerSigaraAlkol