Siz de 100 liraya bluz alacağıma konser bileti alırım diyenlerden misiniz? Yalnız değilsiniz. Artık parayı kıyafete yatırma devri geride kaldı. Stil değil hayat stili para ediyor!
Y kuşağı olarak çok para harcıyoruz kabul. Ama ne için ya da neye harcadığımız ailelerimizden epey farklı. Elimizdekini ucu ucuna yetiştirsek de önceliklerimiz net. Yemekten, spordan, etkinliklerden ya da tatillerden geri kalmak korkulu rüyamız. Çünkü biz yeni nesil olarak hayatı yaşamayı seviyoruz.
Devir tüketim değil deneyim devri
1980-1999 doğumlulardan oluşan Y jenerasyonu hakkında yapılmadık araştırma kalmadı. İngiliz The Guardian gazetesi yayınlanan son istatistiklerden bir analiz yayınlamış. Buna göre İngiltere’de kıyafet satışları hızlı bir düşüş eğiliminde. Ama buna karşı örneğin brunch’a gidenlerin sayısı da yapılan harcama da artıyor. Benzer durum tatiller ya da festival biletleri için de geçerli. Yani bir nevi tüketim değil deneyim ekonomisine geçiyoruz. 2016’da eğlence ve dinlenme harcamaları yüzde 8 artmış. 18-30 yaş grubunun yüzde 69.3’ü haftada en az bir kez dışarı çıkıyor. Moda endüstrisi ise uzun zamandır yasta. Deltic Group’un araştırmasına katılanların yüzde 83’ü sadece dışarı çıkacakları zaman yeni bir kıyafet aldıklarını söylüyor.
Güzel ve fotoğraflanabilir bir yemek her şeye değer
ABD’li danışmanlık firması Harris Group’un bulguları da dikkat çekici. Buna göre her 4 Y kuşağı üyesinden 3’ü fiziksel bir şeye para harcamaktansa deneyime para vermeyi tercih ediyor. Instagram’da bol bol paylaşılan yemek fotoğraflarından da belli aslında. Güzel bir yemek için çoğumuz düşünmeden kesenin ağzını açıyoruz. Öyle ki bizim neslin harcamalarının yüzde 24’ünü gıda masrafları oluşturuyor. Dediğim gibi bu konuda araştırma çok... Ünlü yatırım şirketi Charles Schwab’ın rakamları da olayı çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Mesela Y kuşağı üyesi biri iyi bir kahve için 4 dolar yani yaklaşık 18 lirayı gözden çıkarabiliyor. Yüzde 79’u açılan yeni ve trend bir restoranda yemek yemek için masraf yapmaktan çekinmiyor. Tabii sadece yemek yemek denmez. Oraya gittiğinde çekilen fotoğraflar ya da yapılan yer bildirimlerinden bahsetmeme gerek yoktur herhalde. Bir önceki nesil olan X kuşağında buna sıcak bakanların oranı yüzde 66’ya kadar geriliyor. İki nesil arasındaki görüş ve tabii oran farkı konser ya da önemli bir spor müsabakası biletine harcanan para için de benzer.
Pahalı kıyafetler artık havalı olmaya yetmiyor
Aslında tercihlerimizin gerekçesi çok basit. Nasrettin Hoca’nın “Ye kürküm ye” devri geride kaldı. Eskiden pahalı kıyafetler insanların maddi durumunu göstermek için bir sembol, güç göstergesiymiş. 20’inci yüzyılda o şaşalı balolara gitmek için birbirinden ünlü tasarımcılara elbiseler, smokinler yaptırılıyor olabilir. Ama binlerce lira verilen markalı ve pahalı kıyafetler artık statü göstermeye yetmiyor. Farklı değerlere, bilgiye, yaşanmışlığa ihtiyaç var. Neticede devir sosyal medya devri. Dümdüz beyaz bir tişört ve kotla gittiğin lavanta tarlasından hasat yaparken çekilen fotoğrafın, aldığın pahalı bir ceketle çekilenden daha fazla beğeni alacağı kesin. Haliyle bu da tüm hayatımızı ve alışkanlıklarımızı değiştiriyor.