Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Françis, Meryem Ana’ya verdiği söz gereği 1990’dan beri televizyon izlemiyormuş.Ne kadar şanslı ne kadar kısmetliymiş.Bizim özel televizyon kanallarının hiçbirini izlememiş.25 yıldır ekran karşısına geçmeyen Papa, internet de kullanmıyormuş.İyi de Papa’nın Twitter’daki resmi hesabında 6 milyondan fazla takipçisi var.Facebook’daki resmi hesabında da eline konmuş beyaz güvercinle bir resmi. Instagram’daki hesabında Vatikan’dan özel haberler ve fotoğraflar yer alıyor.Tanrı bilir kardinalleriyle WhatsApp’dan mesajlaşıyorlardır.Viber’da bedava konuşuyorlardır.Vine’da videoları paylaşıyorlardır.Bu ne biçim internet kullanmamak?Sosyal medyayı internete girmeden kullanabiliyorsa Papa’nın kendine özgü doğa üstü bir kablosuz bağlantı alanı olması var demektir.Durumu şöyle özetleyebiliriz:Papa has Wi-Fi (Papa’nın Wi-Fi’si var)Papa has no TV (Papa’nın televizyonu yok)Perry Como’nun şarkısını da unutmayalım.Papa loves mambo (Papa mambo seviyor)Abdürrahim Albayrak sahneye!Galatasaray’ın karizmatik yöneticisi Abdürrahim Albayrak sahneye çıkmalı.Başından geçenleri anlatmalı.Hayat felsefesini paylaşmalı.Kendisi son derece doğal.Samimi ve cana yakın.Ertem Şener, Ahmet Çakar, Sinan Engin ve Rasim Kütahyalı’dan oluşan Beyaz Futbol ekibi turneye çıkacak deniliyordu.Görünen köy kılavuz istemez.Abdürrahim Albayrak tek tabanca olarak hepsine bedel.Türk futbolunun insanların gözünde sempatik görünmesi için ona ihtiyaç var.Çıksın sahneye üçlü çektirsin.“Abdürrahim buraya yumruk havaya” diye bağırmaktan seslerimiz kısılsın!Bana Hande dedilerFunda Arar, Alanya’daki Turizm ve Sanat Festivali’nin final gecesinde konser vermiş.Belediye Başkanı Adem Murat Yücel sahnede kendisine 3 kez ‘Hande Hanım’ diye hitap etmiş. Başkanın aklı festivalde daha önce sahne alan Hande Yener’de kalmış.Nilüfer dese anlarım.Funda biraz onu andırır.Ama Hande’ye hiç benzemez.Yine çok kibar bir sanatçıymış. Başkan’ı bozmamak için gafı ilk yaptığında düzetme gereği duymamış. Tabii ne bilsin ısrarla Hande aşağı Hande yukarı diye devam edeceğini? Funda yaşadığı bu tuhaf olayı yakınlarına herhalde şöyle anlatıyordur:“Bana Alanya’da teyze değil Hande” dediler!
Popçu Hande Yener’e bir yıldır dargın olduğu meslektaşı Demet Akalın ile arası nasıl diye sormuşlar.Ünlü şarkıcı “Onunla her gün kötüyüz” diye cevap vermiş.Bu da bir marifettir.Arada bir iyi olmadan her gün kötü olabilmek.7/24 ve 12 ay 365 gün aynı kötülüğü sürdürebilmek. İki taraftan da bayağı bir gayret ve kararlılık gerektirir. İnsan nefret ettiklerine bile neşesi yerindeyse sıcak bakabiliyor.Kendi kusurlarını arayıp empati yapabiliyor.Bunlar ise inadına ve israrla aralarındaki kötü durumu düzeltmemekte direniyor. Hande Yener ve Demet Akalın sanırım barışmak için birlikte rol alabilecekleri yeni bir reklam teklifi bekliyor.Bu devirde bu sektörde öyle bedava dostluk olmuyor. Birbirlerinin sayesinde keselerini doldurduklarında iyiler. Yoksa her gün kötüler. Orhan Baba haklıymış.Batsın bu dünya!Ömre bedel SezenSezen Aksu yetenekli olduğu kadar son derece komik bir kadın.Söylediği lafları değme stand-up’çılar kırk yıl düşünse akıl edemez.Yaşadıklarını ve hissettiklerini dile getirmekte üstüne yok.Sezen Aksu gerçekten dünya tatlısı ve ömre bedel bir kadın.Minik serçe müziğiyle, sözleriyle hepimizi büyülemeye devam ediyor.Konserlerinde şarkıları kadar sahnedeki konuşmalarıyla da ilgi çekiyor.Onu dinleyenler bir yandan mest oluyor bir yandan bir şeyler öğreniyor.‘Ömre Bedel Sezen’, Bostancı’daki son gösterisi sırasında yine döktürmüş.“Erkekler, beyin sıvıları aşağıya aktığı zaman aldatırlar, sonra da pişman olurlar” demiş. Çok ilginç bir saptama.Ama bence yarısı doğru.Hangi şartlar oluştuğunda aldattıkları konusuda Sezen’le hem fikirim.Bundan güzel tarif edemezdi.Ama pişmanlık duymaları kısmını eksik bırakmış.Aldatan erkekler ne zaman pişman olurlar biliyor musunuz?Yakalandıkları zaman!Eurovision olmuş EuronovisonEurovision Şarkı Yarışması’nın 60’ıncı finali geçen akşam Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapıldı.27 ülkenin katıldığı ve canım Türkiyem olarak bizim hiç önemsemediğimiz bu yılki yarışmanın teması ‘Building Bridges’ (Köprüler Kurmak) adını taşıyordu.İsveçli Mans Zelmerlöw ‘Heroes’ (Kahramanlar) isimli parçasıyla birinci oldu.Bu arada Almanya ve yarışmaya ev sahipliği yapan Avusturya hiç puan alamadı.Eurovision’a katılan ülkeler yıllarca oylamalarda ayırımcılık yapıp köprüleri yaktı.Hepsi pualarını ya sınır komşusuna ya da sempatisi olduğu belirgin ülkelere verdi.Yarışma zamanla tüm ciddiyetini ve anlamını kaybetti.Şimdi yaktıkları köprüleri yeniden kurmak istiyorlar.Ama artık çok geç.Zaten onu da başaramamışlar.Baksanıza..Yarışmayı Viyana’da yapıyorlar. Avusturya’ya puan vermiyorlar.Eurovision vizyonunu kaybetmiş.Euronovision olmuş haberimiz yok!
Ayşe Hatun Önal ‘Güm Güm’ parçası ve Cem Yılmaz’la yaşadığı kısa süreli aşkla gündem oldu.Ayşe Hatun her akıllı kadın gibi marifetini gösterdi.Piyasaya çıkan son şarkısıyla piyasadaki en ünlü adamla olan aşkını aynı zamana denk getirdi.Tabii popüler olmak kolay değil.Kıskananlar oluyor.Ayşe Hatun da bundan nasibini alıyor.İddiaya göre ünlü popçudan oturduğu mahallenin sakinleri şikayetçiymiş.Ayşe Hatun esnaftan veresiye alışveriş yapıp borcunu geç ödüyormuş. Ayrıca parayı almak için evine gelen servis elemanlarına kapıyı gecelikle açıyormuş. Hadi borcunu geç ödüyor diye şikayetçi olabilirler diyelim de kapıyı gecelikle açmasından neden rahatsız oluyorlar? Grand tuvalet, makyajlı ve de saçı yapılı mı olsun istiyorlar?ADLARI ŞAHİN YAŞAMLARI SAKİNŞahin yırtıcı bir kuştur.Gözüne kestirdiklerini avlar, diğer kuşlara saldırır.Onlar havadaki şahinler.Karadaki Şahin’ler ise tam tersi.Selami Şahin ve eşi Didem evlilik yıldönümlerini kutlamış.Sadece kutlamakla da kalmamış.30 yıl önce hayatlarını birleştirdikleri mekanda nikah tazelemiş.Sembolik olarak yeniden evlenmiş.Mutlu çiftin nikah şahitliğini de çocukları yapmış.Çocuk dediğime bakmayın.İki oğlu ve bir kızı artık Selami Bey’in boyunu geçmiş.Kendisinden 22 yaş büyük müzisyen eşiyle bu sektörde uzun süre evli kalabilmek gerçekten karşılıklı fedakarlık ve anlayış ister.Aşk dediğin budur işte.Bravo Selami ve Didem’e.Adları Şahin yaşamları sakin!AUTOSHOW FUARI’NA NEDEN GİDİLİR?Uluslararası İstanbul Autoshow Fuarı başladı. ‘Dünyanın Yeni Harikaları’ sloganıyla 50 yeni model otomobilseverlerle buluşuyor. İşte size bir erkek gözüyle otomobil fuarına gitmek için nedenler: * Kullandığınız aracın aslında artık otomobilden sayılmadığını anlamak için. * İşinize yarasın yaramasın hediyelik verilen eşantiyonlardan toplamak için* Otobüsle geldiğiniz fuar yerinde Ferrari şapkasıyla dolaşıp hava atmak için* "Ben de geçenlerde Autoshow’daydım. İstediğim arabadan olsa siparişimi verecektim" diye daha abartılı hava atmak için.* Victoria Secret mankeni Erin Heatherten ile selfie çekebilmek için.* Hidrojenle çalışan otomobillerin standına gidip ‘Bunun oksijenlisi yok mu?’ diye sorduğunuz anda satıcının şaşkın yüz ifadesini görmek için.
Ünlü aktör Liam Nelson’un oynadığı ve dopa üstü güçlere sahip bir çizgi roman karakterini canlandırdığı ‘Darkman’ diye bir film vardı.Yönetmen Sam Raimi imzalı 1990 yapımı filmin kahramanı yaralı yüzünü şapkası ve maskesiyle gizlerdi.Yüzündeki beyaz sargılar dışında Darkman yani bizdeki çevirisiyle Karanlık Adam tamamen siyahlar içindeydi.Tıpkı 87 yaşında hayatını kaybeden bestekar Muzaffer Özpınar’ın cenazesindeki Diva Bülent Ersoy gibi.Diva Bülent Ersoy, kısaca Bülent Abla ya da nam-ı diğer Babla, törene kaynakçı gözlüklerini andıran güneş gözlükleriyle katılmış.Şapkası ve bol elbisesiyle siyahlar içine bürünmüş.Her yerde olduğu gibi tüm dikkatleri üzerinde toplamış.Babla’nın görüntüsüyle bilim kurgu filmlerini anımsattığını yazmışlar.Ölüm meleğine benzetmişler.Bence Babla, Cadılar Bayram’ını anımsatan kostümüyle Darkman’in dişisi olmuş.Yani Darkwoman.Sosyal medyada Babla’ya bu yüzden takılanlar olmuş.Ama o en azından vefasını göstermiş. ‘Babam gibi’ dediği ustasını son yolculuğuna uğurlamaya gitmiş.Tarzıyla bilemem ama Babla bu davranışıyla birçok insanı gölgede bırakmış.Düşünceli, iyi kalpli olduğunu bir kez daha kanıtlamış.Kadının kalbine giden yolErkeğin kalbine giden yol midesinden geçer derler.Kısmen doğrudur.Güzel yemekler hazırlayan bir kadının erkeğin beğenisini kazanması son derece normaldir.Ama kalbini fethetmesi için yeterli olmayabilir.İlgili, sadakatli, eğlenceli, keyifli ve destekleyici olması da önemlidir.Kadın için ise durum farklıdır. Kadının kalbine giden yolun haritasını çizmek mümkün değiidir.Çünkü kadın dünyanın en karmaşık duygulara sahip canlısıdır.Ancak bu durum anne olduğu zaman değişir.Kadın hayatını birden çocuğuna adamaya başlar.Çocuklu bir kadının kalbine giden tek bir yol vardır.O da o çocuğa iyi davranmak ve anlayışlı olmaktır.2010 yılının sonunda eşi Cem Özer’den boşanan Nurgül Yeşilçay, oğlu Osman Nejat’ı Bodrum tatilinde sevgilisiyle tanıştırmış.Nurgül’ün 6 aylık sevgilisinin 10 yaşındaki oğluyla iyi anlaşması gözden kaçmamış.Zaten adamın başka hiçbir şansı yok.İlişkinin devamını istiyorsa çocuğa gözbebeği gibi bakacak. Anne olan kadının kalbine giden tek yol çocuğundan geçer!Saçmalığın daniskasıSahalarımızda ve hatta saha dışında terör rüzgarları esiyor.Taraftarlar maça deşarj olmak için yani küfredip kavga etmeye gidiyor.Şimdi bunlara bir de şike komedisi eklendi.Gençlerbirliği kalecisinin uzanabileceği bir toptan son anda elini çekerek rakip takımın bilerek gol atmasını sağladığı söylendi.O anın görüntüsü sosyal medyada paylaşım rekoru kırdı. Olay yabancı basına bile yansıdı. İngiltere’de yapılan bir ankette söz konusu poziyon şaibeli bulundu.Saçmalığın daniskası!Kaleci şike yapmaya niyetinde olsa kurtarmak için topa atlayıp son anda elini çekmez.Botoks vizesiEbru Gündeş son zamanlarda hakkında çıkan estetik yaptırdığına dair iddialara yanıt vermiş.Ünlü şarkıcının örümcek ağı yöntemiyle yüzünü gerdirdiği yazılmıştı.Ebru, geçtiğimiz hafta sonu sahne aldığı Kıbrıs’ta bunu yalanlamış.“Botoks dışında hiçbir şey yaptırmadım” demiş.Ünlüler eskiden botokslu olduklarını şiddetle inkar ederlerdi.Dolgu yaptırmış denmesine bile tahammül edemezlerdi.
İngiliz top model, oyuncu, sunucu ve mayo tasarımcısı Kelly Brook, hem tatil yapmak hem de detoks kampına katılmak amacıyla Bodrum’a gelmiş.Ancak gördüğü aşırı ilgiden rahatsız olup tatilini yarıda kesmiş.Neden mi?Kadını aşırı ilgiden resmen bunaltmışlar da ondan.Dolgun vücudu ve iri göğüsleriyle dikkat çeken Kelly’nin bikinisiyle güneşlendiği beach club hayranlarının akınına uğramış.İskelede güneşlenen Kelly’nin etrafında hatırı sayılır bir izdiham oluşmuş.Durumdan rahatsız olan ünlü manken iskeleyi boşalttırmış.Ama yine de meraklı(!) bakışlardan kurtulamamış. Pılısını pırtısını toplayıp apar topar Fransa’ya kaçmış.Bodrum’dan Brook yani Türkçe okunuşuyla buruk ayrıldı diye haberi vermişler.Olayı şöyl özetleyebiliriz:Kelly Brook diye bir ünlü geldi.Bodrum’u salladı, 3 günde gitti.Nokta!Aman Acun dikkat!Amerika’da 16 yaşındaki Tayvanlı bir kız öğrenci Yellowstaone National Park’da selfie çektiği bizonun saldırısına uğramış.Aldığı darbeler yüzünden hastanelik olmuş. Bizon bu!Nerden bilecek kameraya poz verileceğini?Hayvanın suçu yok.“Bizonistan’da ‘selfie’ modası çıktı da ben mi duymadım?” dese ne yapacaksın?Kız bilerek veya bilmeyerek büyük risk almış.Tıpkı bizim Acun gibi.‘Survivor’ın ünlü sunucusu ve yapımcısı çamurlu bir oyundan sonra çamur adam haline gelen yarışmacılardan Hakan Hatipoğlu ile selfie çekmiş.3 aydır ıssız bir adada sürekli aç bir şekilde yaşam mücadelesi veren ve çamurdan tanınmaz hale gelen bir yarışmacıyla selfie çekmek de doğrusu cesaret ister.Sıcak, güneş, rekabet, bitmek tükenmek bitmeyen bir stress...Kavgalar, tartışmalar, bağırıp, çağırmaları gruplaşmalar da cabası...O yarışmacıların bizondan farkı kalmıyor.Aman Acun dikkat et.Selfie çekeyim derken açlıktan gözü dönmüş asabi bir yarışmacın seni çörek, börek gibi görüp yemeye kalkmasın!Neme lazım.Cannes’ın Türk güzelleriCannes Film Festivali’nde bu yıl 3 tane Türk güzeli var.L’Oreal Paris’in güzellik elçilrinden Azra Akın, Canse Dere ve Fahriye Evcen.Dünyanın en ünlü yıldızlarıyla birlikte kırmızı halıda boy gösteriyorlar.Canım Türkiyem’in yurt dışında dört dörtlük tanıtımını yapıyorlar.Onları gören herkes nerden olduklarını soruyor.Türk kızları diyorlar.Güzel oldukları kadar, çağdaş ve modern bir görünüm sergiliyorlar.Üçü de kaliteli ve son derece zevkli.Giyimleri sade ancak çarpıcı.Cannes’ı bu yıl filmlerimizde değil güzellerimizle fethediyoruz.Haydi kızlar gösterin kendinizi ve Türk kadının eşsiz güzelliğini!
Serdar Ortaç, İrlandalı manken eşi Chloe ile hesapları ayırmış. İkisinin de kendilerine göre bütçeleri varmış.Eve alışveriş yapıldığında bazen Serdar bazen eşi ödüyormuş.Ama gönülleri birmiş.Serdar ayrıca kumar tutkusu konusunda dışardan bir yardım almadığını kendi kendini tedavi ettiğini söylemiş.İyi ki hesapları ayrı.Yoksa gönüllerinin bir kalması imkansız. Çünkü kumar bağımlılığından kendi kendine kurtulmak çok zordur.‘’Sigaraya, alkole benzemez. Bırakan ilk fırsatta yine başlar’’ derler.Serdar Ortaç’ın eşiyle hesaplarının ayırmasının demek bir nedeni var.Kumarına karışsın istemiyor.Serdar zaten hesapları ayırmak zorunda. Chloe’nin kazancı onun oynadığı poker masasında bir pota yetmez. Rulet masasında çark bir kere dönüp top yerini bulduğunda fişleri biter. Gerçi evlilikte ayrılık gayrılık olmaz derler. Ama bu durumda başka çareleriyok. Bilmem anlatabiliyor muyum?Aman Sarp ayılmaYakışıklı oyuncu Sarp Levendoğlu, bir dizi setinde tanıştığı güzeller güzeli Birce Akalay ile geçen Temmuz’da evlenmişti.Sarp eşine ne kadar aşık olduğunu dile getirmiş. ‘’Birce’yi daha önce biliyordum. İlk gördüğümde o kadar etkilendimki masaya düşecek gibi oldum. İlk görüşte aşk mı bilmem ama bayılmıştım’’ demiş.Ne güzel!Geçtiğimiz aylarda Ankara’da Radyo Televizyon Gazeteciler Derneği’nin bir ödül töreninde Sarp ile Birce tam önümdeki masada oturuyorlardı. Hem birbirlerine çok yakışıyorlardı. Hem de çılgınca aşık oldukları her hallerinden belli oluyordu.Nazar değmesin.Aşkları sonsuza dek devam etsin.Böyle mutlu ve güzel çiftleri görmek insana moral veriyor.Maddi çıkarlarla dolu bu dünyada gerçek aşk bitmemiş dedirtiyorOnun için diyorum ki;Aman Sarp sakın ayılma!
Ebru Şallı, Sinan Akçıl ile tekrar birlikte olup olmama konusunda kararsız."Benim için yorucu bir ilişkiydi. Sinan’dan zaman istedim" demiş.Zaman geçici olarak dinlenmesini sağlayabilir.Ama kaldığı yerden başlarsa yine yorulacaktır.Göz önünde olan ünlü çiftlerin ilişkileri sırasında yorulmamaları imkansız.Meraklı basın onları asla rahat bırakaz.Her yaptıklarından ve her söylediklerinden faklı bir haber çıkartır.Halit Ergenç ile Bergüzar Korel, Arzum Onan ile Mehmet Aslantuğ, Haluk Bilginer ile Zerrin Tekindor gibi ünlü çiftler ortalıkta gözükmedikleri için yorulmuyorlar.Sinan Akçıl ile Ebru Şallı’nın ise gözlerden uzak bir beraberlik yaşamaları mümkün değil.Ayrıca ‘Kutsal Kadın’ ve ’Dahi Adam’ gibi lakaplar takıp ilginç olmak zorundalar.Çünkü ikisi de özellikle Sinan, işinin gereği magazine malzeme vererek besleniyor.Ünlülerin ilişkileri o kadar yorucu ki aslında bizi bile yormaya başladı.Yeterrr!YERLİ THREE AMİGOSCem Yılmaz, Ozan Güven ve Zafer Algöz ayrılmaz bir üçlü.Aynı filmlerde oynuyorlar, her yere beraber eğleniyorlar. Daha doğrusu ünlü komedyen Cem Yılmaz böyle istiyor.İki kadim dostuna filmlerinde mutlaka bir rol veriyor. Onları yanında götürmeden dışarı çıkmayı sevmiyor. Tam İspanyolların ‘Three Amigos’ dedikleri 3 Arkadaş gibiler.Ünlü yönetmen John Landis’in aynı ismi taşıyan 1986 filmi gibi.Ünlü komedyenler Steve Martin, Martin Short ve Chevy Chase’in başrollerini paylaştığı komedi ve western türündeki film, bizde ‘Üç Kabadayı’ diye bilinir. İçinde çok fazla güldüren esprisi olmayan absürt senaryolu eğlenceli bir filmdi. Tıpkı Cem Yılmaz’ın filmleri gibi.Son gittikleri mekanda çörek otuyla isimlerinin yazılı olan koca pidelelerle poz veren 3 arkadaşın bu filmi Türkçe’ye uyarlayıp çekmesi fena bir fikir olmayabilir.Hem o zaman Ali Baba’nın cüceleriyle uğraşmak zorunda da kalmazlar.Cemos, Ozanos ve Zaferos. Yerli Three Amigos!GÜLBEN NE ÖĞRENDİ?Gülben Ergen kendisini anlattığı ‘Öğrendim Ki’ adlı kitap piyasaya çıkmış.Kitapta nasıl şarkıcı olduğunu, anne ve babasının boşanmasıı,yalnızlığın kendisini nasıl etkilediğini ve daha birçok konudaki deneyimlerini yazmış.Hayatta başından geçenlerden öğrendiklerini paylaşmış.Gülben mutlaka çok şey öğrenmiştir.İçinde bulunduğu sektörün ne kadar riyakar olduğunu çok iyi biliyordur.Önden gördüklerinde ‘ne kadar güzelsin’ derler.Arkanı döndüğünde ‘kalçaları da amma genişmiş’ diye yererler.Tıpkı silikonlarını devlet meselesi haline getirdikleri gibi.Gülben’in öğrendikleri aslında bir kitaba sığmaz.Sadece yaşanır ve unutulmaya çalışılır!CAZGIR BÜYÜCÜİstanbul’da yaşayan 55 yaşındaki bir anne yetişkin kızını evlendirmek oğluna da iş bulabilmek için çırpınıyormuş.Sonunda çareyi komşularını tavsiye ettiği bir büyücü kadında bulmuş. Büyücü önce annenin 1000 lirasını almış. İki hafta geçmiş.Herhangi bir değişiklik olmayınca anne büyücüye tekrar gitmiş.Büyücü bu kez "1000 olmaz. Üstünüzde büyü var. Büyü bozulmazsa büyük sıkıntı yaşarsınız. 5 bin lira daha vereceksin" demiş. 3 ay içinde işler düzelmezse parayı geri vereceğini söylemiş.Büyücü kadın zamanı geldiğinde parayı geri vermediği gibi bu kez ‘kötü güçlerimi üzerinize salarım’ diye anneyi tehdit etmiş. Bunun üzerine tuzağa düştüğünün farkına varan anne soluğu savcılıkta almış. ‘Garantili büyü’ tutmayınca dava açmış. İyi de önemli bir ayrıntıyı eksik bırakmış.Tehdit edildiğinde keşke büyücüye "Eline geleni ardına koyma.. Nasılsa bir bok yapacağın yok!" deseydi. En azından içi rahatlardı.Cazgır Büyücü n’olacak!
Hande Ataizi kendisine hep dikkat etmiştir.Her zaman ince ve fit bir görünüm sergilemiştir.Onu fazla kilolu ve bakımsız görmek adeta imkansızdır.Hamilelik dönemi ve sonrasında bile bedenine nazik davranmıştır.Hande, doğumdan sonra 9 kilo verip 34 bedene kadar inmiş.Yani kısa sürede fazlalıklarından kurtulup forma girmiş.Ancak bebeği için aynı şeyi söylemek mümkün değilmiş.9 aylık oğlu Aslan Leon fazla beslenmiş.1 yaşındaki çocukların ağırlığına erişmiş.Fitness düşkünü Hande Ataizi, olaya hemen el koymuş.Duruma müdahale etsin diye bebeği doktora götürmüş.Doktor da 9 aylık Aslan Leon’u mecburi diyete sokmuş.Bebeciğe verdikleri iki lokma pirinci kesmişler.Belki pusetinin içinde spor da yaptırıyorlar.Yağlarını yakması için kardiyo çalıştırıyorlar.Yakında ünlülerin yaşam koçu Şeyda Coşkun’la Bebek sahilinde yürüyüşte görürseniz şaşırmayın.Eskiden olsa lokum gibi tatlı gürbüz bebek derlerdi.Şimdi önündeki mamayı alıyorlar.Bak şu diyet yapana!KAHTALI SILACazibeli popçularınızdan Sıla’nın karizması sallantıda.Hep Özcan Deniz’le oynadığı kola reklamı yüzünden.Hayranları bir türlü onu affedemiyor.Reklam filmindeki halini unutamıyor.İmajıyla bağdaşmadığını düşünüyor.Sosyal medyada acımasızca eleştiriyor.‘O seviyeye nasıl düşersin’ diye haykırıyor.Sıla’nın bu yüzden sinirlerinin bozulduğu ve hastanelik olduğu söylendi.Neyse ki haber asılsız çıktı.Sıla, ‘’Üzüntüden değil, zehirlendiğim için hastanelik oldum’ diye bir açıklama yapmış.İyi mi yapmış kötü mü bilemiyorum.Milletin ağzı torba değil ki büzesin.Şimdi de ‘Utancından intihar teşebbüsünde bulundu kendini zehirledi’ diyenler çıkabilir.Ama hiçbiri ‘’Sen Sıla’sın yapsana melankolik aşk şarkını. Özcan’la reklam nedir abla? Kahtalı Mıçı mısın sen, çiğ köfte misin, overlok kenarı mısın ?’’ kadar etkili olamaz. Sosyal medya dünyasına hoşgeldin.Kahtalı Sıla!SÜRÜCÜSÜZ AKILLI ARAÇGoogle’un bir süredir Amerikada denediği sürücüsüz akıllı araçlar trafiğe çıkalı bir düzine kaza yapmış.Kabahat akıllı araçlarda değil.Akılsız sürücülerin kullandığı araçlarda.Kurallara uymayan dikkatsiz şöförlerde.Hem de Amerika gibi trafik sorunlarını sözüm ona kontrol altına almış bir ülkede.Bu deneyi bir de bizde yaptıklarını düşünebiliyor musunuz?Örneğin İstanbul’un kabus trafiğinde.Bir tarafta sürücüsüz bir akıllı araç.Etrafında ne yaptığını bilmeyen bir dolu şaşkın sürücü.Hepsinin elinde bir akıllı telefon.Ama akıllarında ne yol var ne direksiyon.Tam bir kaos.Sürücüsüz akıllı araç mı dediniz?Geçiniz.Hem sağından hem solundan. Hatta güvenlik şeridinden!NOSTALJİK GÖKSELBazı ünlü şarkıcılarımıza nostaljik olmak yakışıyor.Emel Sayın bunların başında geliyor.Emel Hanım, o pürüzsüz sesinden, asaletinden, zerafetinden ve doğal güzelliğinden yıllardır hiçbirşey kaybetmedi.Muazzez Ersoy, da kendini nostaljik rüzgarına kaptıran başarılı sanatçılarımızdan.Sadece şarkılarıyla değil, saç stili ve giyim tarzıyla da eski dönemleri anımsatıyor.Bir de Göksel var.‘Dudaklarında Arzu’ parçasıyla nostaljiyi yaşayan ve yaşatan Göksel.Tepeden tırnağa tam bir nostalji kraliçesi.Saçını, başını, giyimini, kuşamını biliyorduk.Meğer mayosu bile nostaljikmiş.‘Sen Orda Yoksun’ albümünün ikinci klibini Göçek koylarında beyaz bir yelkenlide çekmiş.İlk kez mayolu kamera karşısına geçmiş.Askılı, enine çizgili, beli kemerli mayosu bana rahmetli anneanneminkini hatırlattı.Nur içinde yatsın.Canım İzmirlim, 96 yaşında hayata gözlerini yumalı 20 yıl geçti.Nostaljik Göksel’in klibi sayesinde mayosu yeniden moda oldu!