Yaz beklenendir

Haberin Devamı

Her mevsimin kendine has güzelliği vardır ama sabırsızlıkla beklenen nedense hep yazdır. Şahsen ömrü hayatımda, “ahh bir kış gelse” diye sabırsızlanan kimseyi duymadım, yazın en sıcak, bunaltıcı, nemli günlerinde bile... Çünkü yazın, “çook sıcak” diyerek dertlenmek, geceleri uyuyamamak, yataktan kalkıp kanepeye geçmek, gecenin bir yarısı uyanıp karpuz yemek başlı başına bir keyif, hasretle özlenen anlardır. Hele hele sıcak gecelerde bir küçük meltemin çıkmasının beklendiği o anlar... Belki de yaz mevsimiyle ilgili en güzel anılarımızdan biri bu anlardır. Küçük, tatlı bir meltemin hafif hafif tül perdeleri havalandırıp tenimize değmesi, belki evdeki ya da balkondaki bir rüzgar gülünü hareket ettirmesi, çıkan seslerin melodisi.... Oysa ne kışa ne de baharlara dair bu tür sabırsızlıkla beklenen küçük anlarımız yoktur. Diğer hiçbir mevsim bize gün saydırmaz, parmak hesabı yaptırmaz. Ama yaz mevsimi söz konusu olunca şubat ayının 28 çekmesi bile bir lütuf olur.

Acaba neden? Tatil mi? Sanmam. Çünkü kışın da sömestr, bayram tatilleri var vs. Deniz, kum, güneş mi? İyi de bunlar zaten yaza özgü kavramlar... Bu sorunun yanıtını, geçenlerde yayımlanan Tanıl Bora’nın yeni kitabı “Sayfiye- Bir Hafiflik Hayali”nde buldum.

Sahi hiç tatil yapmasak da yazı özlenir kılan “hafifleme ihtiyacı” olabilir mi? Öyle ya, yazın her açıdan hafifleriz; yağlı yemekler yerini karpuz-peynire, ağır kaban ve mantolar ififl ifil kumaşlara, halılar kilimlere bırakır. Ya da stresli ve yüklü iş programları, kariyer kaygıları da parmak arası terlik ve şortlara...

Özetle yaz beklenendir, çünkü bizi hafifletir...

Leb-i Derya

İstanbul’un en sevdiğim mekanlarındandır Leb-i Derya. İstiklal Caddesi’ni kesen Kumbaracı Yokuşu’nda bulunan bu mekanı sevmemin tek nedeni elbette sadece o harika manzarası, insanı bir geminin güvertesinde gibi hissettiren “Kaptan Köşkü”, özenle seçilmiş lezzetli mönüsü, harika müzikleri ve sempatik çalışanları değil. Leb-i Derya’yı benim için özel kılan öncü bir mekan olması. 2002 yılında, Kumbaracı Yokuşu bir kadının tek başına kolay kolay geçemediği yerlerdendi. Ama Leb-i Derya kendine burayı mesken seçerek sadece kendi kaderini değil aynı zamanda bu yokuşun da kaderini değiştirdi. Ve şimdi bu sayede sıcak yaz gecelerinde Kaptan Köşkü’ne çıkıp harika bir İstanbul manzarasını seyrederek Can Yücel’in tabiriyle “denizin sokak çocukları” martıların küçük hırsızlıklarına gülümseyebiliyoruz... (+90 (0) 212 293 49 89?)

DİĞER YENİ YAZILAR