Temel bir gün şifre çözücü olmuş...

Haberin Devamı

Bir filmin esas oğlanı Temel olursa elbette o filmin tüm oyuncularının hatta yönetmeninin bile Karadenizli olması gerekir. Sakın “Zor” demeyin, gayet mümkün. Zaten Karadeniz mantığında “olmaz” diye bir şey yoktur malumunuz, sadece “nasıl oldurulur” vardır. medya dünyasından tanıdığımız Adem Kılıç, bunu başardı ve “Sümela’nın Şifresi” filminde sadece Karadeniz’in değil Türkiye’nin de en ünlü hayal kahramanlarından birini ete kemiğe bürüdü. Zaman zaman salaklığa varan saflığı, çalışkanlığı ama en önemlisi en simetrik düşünceyi bile asimetrik hale getiren mantığı ile Temel’i ete-kemiğe bürüdü. Hem de tüm oyuncularının Karadenizli olduğu bir projeyle. Böylece taklit edile edile orijinalliğini yitiren Karadeniz aksanına saygı duruşunda bulunan, görkemli bir oyuncu kadrosunun ve kahkahanın eksik olmadığı bir film çıkarmış karşımıza. Filmine ve içeriğine uygun olarak galasını da Trabzon’da yapan Kılıç ile Karadeniz’in temposuna uygun hızlı bir röportaj yaptık. Bu arada hatırlatmak isterim kendisi de Trabzonlu. Katkım olur mu bilmiyorum bilemem, ben de Karadenizli’yim ama batısından...

* Neden Temel filmi?

30-35 yıllık bir medya maceram var. Ve meslek hayatım boyunca hep Karadenizlilik üzerine bir film yapmak istemiştim. Filmin konusu, içeriği ise, 2008’de bir tesadüf sonucu ortaya çıktı.

* O tesadüf neydi?

Bir Karadeniz ziyaretimde, asansörden iki heykel görmem. Baktım, baktım bir türlü çıkaramadım heykelleri. Sordum; bu iki heykel kimin? Bana “Nasıl tanımazsın onları, Fadime’yle Temel” dediler. Bu çok hoşuma gitti ve o zaman Temel ile ilgili bir film yapmak istediğimi anladım. Sonra başladım düşünmeye “Bunu en iyi kim yazar?” diye düşünmeye başladım. Yılmaz Okumuş’u çok severim, aklıma o geldi. konuştuk ve yarım saat içinde hemen anlaştık.

* Filmdeki herkes Karadenizli? Neden?

Bölgecilik yapmak gibi bir amacım yoktu. Oyuncu seçimi sırasında mecburen bölge insanlarına yöneldik. Çünkü her şeyde önce tipler bunu gerektiriyor. Ama imam karakteri için daha başından Salih Kalyon demiştim. Kafamdaki kişilik oydu. Ama Temel seçimi çok zor oldu. Çünkü herkesin bir Temel’i var. Türkiye nüfusu neyse, bu ülkedeki Temel imgesi de o kadardı. O bizim en tanınmış hayali kahramanımız ve onu ete-kemiğe bürümek bu yüzden çok zor ve riskliydi. Yanlış bir seçim pek çok kişinin kafasındaki Temel’le uyuşmayabilirdi. Alper’i (Kul) tanıyordum. Özellikle onun “Mağara Adamı”ndaki performansını çok beğenmiştim. Ayrıca Alper profilden Temel’e de benzer. Bunun üzerine ona teklif ettim.

* Filmde Karadeniz şivesinin de önemli bir rolü var. Dil bu filmde neredeyse başlı başına bir karakter. Oyuncularınız Karadenizli ama yine de özel bir çalışma yapma ihtiyacı duydunuz mu?

Elbette. Çünkü, mesela Alper Trabzonlu ama İstanbul’da büyümüş, ABD’de okumuştu. Bu yüzden uzun süre okuma çalışmaları yaptık ki, burada da bize Salih Kalyon çok yardımcı oldu. Zira Salih Kalyon Karadeniz şivesini çok iyi bilir ve harika konuşur. Bizi gülmekten kırıp geçirir. Bize o çok yardımcı oldu.

* Senaryonun yazımı, filmin çekimleri sırasında çok güldünüz mü?

Güldük, gülmez miyiz. Uçakta gelirken de güldük. Salih Kalyon kırıp geçirdi hepimizi. Çünkü çok orijinal bir film oldu. Siz yolda giderken mesaj çeken, bu yüzden de elektrik direğine çarpan bir adama gülmüz misiniz? Gülersiniz çünkü Temellik yapmıştır. Ya da “Kirpiler nasıl öpüşüyor babacığım” diye soran Fadime’ye “gayet dikkatli” diyen Temel’e... Ben gülerim.

* Peki bu nasıl bir düşünce sistemidir Adem Bey? Çünkü Karadeniz insanı bunları fıkra olsun diye söylemiyor, sonra fıkralaşıyor... Hızlı düşünen ve çözüme odaklanan bir düşünce sistemi bu. Ama bahsettiğim çözüme yönelik düşünceyi yine bir örnekle anlatayım:

Dikkat bu bir fıkra değildir, gerçektir. Davut’un oğlu olmuş adını Oğuz koymuş. Sormuşlar “Niye Oğuz” diye; “Buralarda hiç Oğuz ismi yok.” O da “var” demiş, “Eeee hani” demişler, düşünmüş, düşünmüş. Çözümsüz kalmak istemiyor ya; “Var Kuran’da” demiş. “Neresinde” diye sormuşlar; o da başlamış “Oğuz’u billahimi şeytaniraccim...”

DİĞER YENİ YAZILAR