Bir şehre kimliğini veren nedir? Evleri, sokakları, tarihi eserleri mi? Yoksa fabrikaları ya da kanalizasyon sistemi mi? Tabii ki hepsi ve daha fazlası... Tarihi gibi.
Ancak burada tarihten kastım, sadece o şehir, kaç yılında il ilan edildi ya da ismi nereden geliyor bilgileri ile sınırlı değil. “Büyük tarih” kitaplarında isimlerine rastlanmayan sakinlerinin yaşamları da... Onların yaşadıkları şehre kattıkları değerler ve hikâyeler de...
Ne yazık ki Türkiye’de şehirlerin kendilerini böylesi ifade etmeleri pek mümkün değil. Latin Alfabesi’ne geçerken arşivler tercüme edilmesi gereken (hâlâ bekleyen) belgelerle doldu. Neyse ki son yıllarda bu konuda güzel girişimler var da hafızamız geri geliyor.
Bu değerli çabalardan biri de Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkıları ile gün ışığına çıkarılan dört ciltlik “Bursa Kütüğü” oldu. Böylece Cumhuriyet tarihinin en önemli tarihçi ve arşivcilerinden Kamil Kepecioğlu’nun şeriyye sicilleri, yazma, matbu eserler ve yazılı olmayan bilgiler ışığında derlediği “Bursa Kütüğü”yle Türkiye’de bir şehrin geçmişiyle ilgili siyasi, askeri, sosyal, dini, hukuki bilgileri de ortaya çıktı. Mesela bu kitapta şehrin eşkiyaları da var, ilk mesane ameliyatı ile ilgili bilgiler de... Yani şehirde ne olup bitmişse...
Tam 20 yılda tamamlanmış
Tabii söz konusu olan bir şehri bu kadar kapsamlı ele alan bir kitap olunca hazırlanışı öyle kolay olmamış. Kamil Kepecioğlu, tam 20 yılda (1930-1950) kaleme almış kitabı. Kitaptaki bilgilerin kamuoyu ile ilk kez paylaşılması ise 1940’larda Uludağ Dergisi’nden yayınlanmasıyla olmuş. Ancak bu çaba bir-iki sayı sonra durmuş. Sonunda Bursa Ticaret Borsası’nın da devreye girmesi ve geniş bir kadronun bir araya gelmesi ile kitap 20 yıla yakın bir zamanda tamamlanabilmiş. Böylece Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti unvanına sahip, tarihi eserleri ile kültür turizmine göz kırpan bu güzel şehir, bize sokaklarının tarihe uzanan kapılarını açabilmiş...
Not: “Bursa Kütüğü”nün tanıtım toplantısı nedeniyle geçen hafta sonu Bursa’daydım ve Büyükşehir Belediyesi Başkanı Recep Altepe ile tanışma fırsatı buldum. Kendisinin bu kitabın yayımlanmasında katkısı gerçekten büyük...
Kitabın tanıtım toplantısında yapmış olduğu konuşma da bunun güzel bir örneğiydi. Bir belediye başkanının bir kitap için özenli bir çalışma yürütmesi ve bizzat konuşmalara katılması umarım başka illere de kısmet olur!
Kitaptan bir bölüm
180 yıl yanlış yöne ibadet ettiler
Bursa’nın camileri
Kabe’ye dönük değil mi?
1561 Teşrinievvelinde Bursa’da eski padişahların, alimlerin ve büyük şeyhlerin, Emir Buhari, Molla Fenari, Hocazade ve şair fikirleri alınan fazılların kararıyla yapılan camilerin mihrapları, Medine, Kudüs ve Şam mihraplarına mutabık olup kıbleleri sahih ve şr’i şerif mucibinde Mescid-i Haram (Kabe) cihetine (yönüne) iken ve yüzseksen yıl ve belki daha ziyade zaman geçip bu kadar ulema ve meşayih ibadetlerini yapmışlarken ve nice yıllar namaz kıldıkları mihrapları “Namaz caiz değildir” diye eski Bursa Kadısı olan Mevlana Emir Hasan Efendi cevaz verdi diye, Bursa uleması ve eşrafı İstanbul’da padişaha bildirdiklerinde zikrolunan camilerin ve mescitlerin mihraplarını Bursa’da tayini kıble ilminde ehil olan kimseleri toplayıp ve bu emre istinaden kazıyyenin teftişine başlanmıştı. Tarafımdan bu mesele hakkında yapılan incelemelerde Kadı Emir Hasan Efendi’nin haklı olduğu ve Bursa camilerinin mihrapları birbirine uymadığı görülmüştür. Esasen Aydede, Müslim Köşkü’ne çıkıp da Bursa’ya doğru bir dikkatle bakmak bu iddiayı teyid eder.
Tarihi Bursa kapılarını açtı
Haberin Devamı