Hani bir fıkra vardır. Herkes tarafından tanınan Pedro adındaki birini anlatır. Tüm ünlü sanatçıların, sade vatandaşın tanıdığı biridir Pedro. Fıkra şöyle biter: Pedro Vatikan’da hınca hınç dolu bir meydandadır ve iki kişi aralarında konuşur, biri diğerine dönüp şöyle der: “Pedro’nun yanındaki kırmızı takkeli adamı gözüm bir yerden ısırıyor ama çıkaramadım.”
Pedro’nun Türkiye muadili benim için Sayım Çınar’dır. O da Pedro gibi türlü türlü işler yapmış ve yapmaktadır. Ama Sayım’ın (dostumdur) Pedro’dan bir farkı vardır. O bir ülkede ve bir “dünyada” karar kılmış, bu “dünya”ya tutkuyla bağlanmıştır: Kitap dünyasına. Zaten twitter’daki adresi de @kitapdunyasi’dır.
Bu yüzden kitap piyasasından olup da onu tanımamak mümkün değildir. Ama dedim ya Pedro gibidir diye, bu yüzden onun “tanınırlığı” asla kitap, sinema, müzik hatta magazin dünyası ile sınırlı kalmaz.
İş dünyası da onu bilir, tanır, güvenir. Mesela daha geçen gün twitter’da işadamı Ali Ağaoğlu ile birlikte fotoğraflarını paylaştı.
Ancak Sayım’ı özel kılan sadece Pedro gibi “ilginç bir üne” sahip olması da değildir. Onun bu ününü nasıl gerçekleştirdiği daha önemlidir. Sayım elinde bavulu ile kitap satarak yükselmiş, bir direnişçidir.
Sayım artık kitap satmıyor. Bir kitap, yazar ajanı. Yani yazarlara, kitaplara yayınevi bulan, ilişkiler kuran, tanıtım çalışmaları yapan biri. Ayrıca kitap köşesi yazıyor. Gazetecilerle yaptığı röportajlardan oluşan bir de kitabı var: “Sayım’ın Konuşan Bavulu.” Unutmadan ekleyeyim, Sayım Pera Güzel Sanatlar mezunudur ve Shekespeare’nin “Bir Yaz Gecesi Rüyası”nda oynamıştır.
Şimdi Sayım tüm bu deneyimini, tutkusunu bireysel bir çabadan çıkarıp kurumsallaştırdı. O artık sadece bir ajan değil, aynı zamanda ajans sahibi. Kesinlikle kutlanması gereken bir başarı. Ama en güzeli, Sayım’ın yola çıktığı yeri hiç unutmaması, unutturmaması. Mesela ajansının adı gibi: “Bavul Ajans.”
Çocukların Kitabı bizi Paris ve Münih"e götürüyor
Olive Wellwood, etrafına toplanmış çocuklarıyla röportaj veren ünlü bir yazar. Çocuklarının her biri için ayrı ayrı kitaplar yazıyor, onlara farklı renkte kapaklar hazırlayıp özel raflara yerleştiriyor... Romney Marsh yakınlarındaki, şamatanın eksik olmadığı evlerinde, masalsı bir dünyada yaşıyorlar. Ancak Wellwood ailesinin ve akrabalarının hayatı gizemli bir hal alacak. Ne de olsa her ailenin kendine has sırları var...
Bu canlı, zengin ve etkileyici öykü bizi Kent’ten Paris ve Münih’e, ve hatta Somme’daki siperlere götürüyor. Victoria döneminin sonlarında doğan ve Edward dönemindeki altın yazlarda serpilen bir nesil, önlerinde uzanan karanlığın farkına varmadan yetişmişti.
Masumiyetleri, onları seven yetişkinlerin ihanetine maruz kaldı.
Duvar Edebiyat Dergisi’nin ikinci sayısı çıktı
Derginin bu sayısı Saadat Hasan Manto’nun başyapıtı olarak kabul edilen Toba Tek Singh’in çevirisiyle başlıyor. Hikaye, 1947 yılındaki Hindistan-Pakistan bölünmesi sonrasında “delilerin mübadelesi”ni konu ediniyor. Tarık Ali de “Saadat Hasan Manto’yu hatırlamak” başlıklı yazısında hem Urdu edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Manto’nun hikayeciliğine hem de onun başyapıtı Toba Tek Singh’in önemine dikkat çekiyor. Mayıs sayısında Ergin Günçe’nin “Cemile Hanıma son gelen fotoğraflar” adlı şiirine konu olan fotoğraflar günışığına çıkarılıyor. Bu sayıda ayrıca Akif Kurtuluş"un yakında yayınlanacak olan “Marcos’un Yolculuğu” adlı romanından bir bölüm de okuyucularla paylaşılıyor.
Mustafa Pilevneli sergisini kaçırmayın
Mustafa Pilevneli bugün adı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak değişen kendi okulunda hocalık da yapmış ve pekçok sanatçı eğitmiş bir isim. Sanatçının suluboya tekniği üzerinde yoğunlaşan çalışmaları, doğa ve insan sevgisinden, çevre tutkusundan kaynaklanıyor. Mavi gezi ve kıyı izlenimleri, deniz ve İstanbul görünümleri, suluboya resimlerinin başlıca konularını oluşturuyor. Boyanın sıcak ve geçirgen etkisi, görünümü derin bir perspektif duygusuyla kavrama pratiği ve renkçi eğilim bu resimleri birleştiren temel özelliklerden... Sanatçının son dönem çalışmaları 16 Haziran"a dek Hobi Sanat Galerisi’nde izlenebilir.
Ressam Sait Mingü’den, dijital teknikler...
Ressam Sait Mingü’nün dördüncü kişisel resim sergisi Liquid Expressions (Akışkan İfadeler), Mim Art &Antiques’de sanatseverlerle buluştu. İlk sergisini 2007 yılında İzmir Alaçatı’da bulunan Kırmızı Ardıç Kuşu’nda açan ve ardından ‘DNIWER’ (2008) ve ‘Sinir Krizi’ (2009) sergileriyle sanatseverlerin karşısına çıkan Ressam Sait Mingü, son çalışmalarından oluşan seriyi ise Liquid Expressions adı altında topladı. “Bazen bir fotoğrafı, bazen bir film karesini eskizlerimin temeline yerleştirdim” diyen Mingü, tablolarını tuval üzerine akrilik, kağıt üzerine ecoline ve dijital tekniklerle çalışarak oluşturdu.
Sanatçının çalışmaları 19 Mayıs tarihine kadar Nişantaşı’ndaki Mim Art &Antiques’de sergilenecek...
Marquez’in biyografisi meşakkatli bir çalışma
“Yüzyıllık Yalnızlık” romanı ile tüm dünyayı büyülü gerçeklikle tanıştıran Nobel Edebiyat Ödüllü G.G. Marquez’i okuyup da sevmeyen yok gibidir. Sadece romanları ile değil kişiliği ile de pek çok kişinin gönlünü fethetmiştir. Ne yazık ki, kendisi otobiyografisini “Anlatmak İçin Yaşamak”ı yarım bıraktı, ikinci cildi yazmadı. Neyse ki, kendine saygı duyan her yazarın İngilizce bir biyografisinin yazılması gerektiğine ikna olmuş ki, Latin Amerika edebiyatı uzmanı ABD’li Gerald Martin’in önerisine “Evet” demiş. Böylece uzun ve meşakkatli bir çalışmanın sonucunda bir Marquez biyografisi ortaya çıkmış.
Şu bizim Sayım ama yanındaki İspanyol kim?
Buket Aşçı ile Kültür Turu
Haberin Devamı