Çocukluğuma ve mutluluğa dair hatırladığım anılarımdan biri de bir bayram sofrasıdır. Mutfaktaki telaşı, çoban salataya doğranan maydanozu, incecik kesilen soğanın şeffaflığını hala unutamam. Tabaklara bölüştürülen güveci, her gidiş gelişte ağza atılan kalem inceliğindeki yaprak sarmaları, kokusuyla tüm evi mest eden peynirli böreğin üzerine serpilmiş çörek otlarının Samanyolu takım yıldızı gibi şekillendiği sanımı, zeytinyağlı fasulyenin kayık tabağa yayılışını, kutu kutu gelen tatlıları... Ve elbette sandalyenin üzerinde sabırsızlanan, ayakları bir türlü yere değemeyen halimi...
Anlattığım bu anının pek çok kişiye yabancı gelmediğine eminim. Çünkü yemek yemek hiçbir zaman, sadece karnımızı doyurduğumuz, insilün ihtiyacımızı dengelediğimiz veya haz aldığımız bir eylemle sınırlı olmamıştır. Yemeğin, hele hele birlikte yenen yemeğin muhakkak mutlulukla, dostlukla, aileyle, yuvayla ve tabii paylaşmakla bir ilgisi var.
Bu yüzden benim için yemek kitabı okumak yemek yemekten bile zevkli olabiliyor. Çünkü yemek kitapları hayal kurdurur, anıları tazeler. Geçmişteki bir lezzeti hatırlatır. En güçlü hafızamız olan koku hafızamızın kapılarını açar. Ondan sonrası ise türlü türlü hayaller, çağrışımlar ve sonu mutfakta biten bir üretme sürecidir. Bu nedenle iyi bir yemek kitabı benim için iyi bir roman kadar kıymetlidir. Ama iyi bir yemek kitabı! Zira son yıllarda ortalık yemek kitaplarına olan ilgiden ötürü, internetten, şurdan burdan özensizce toplanan bilgilerle yazılan kitaplardan geçilmez oldu. Üstelik herkes gurme, herkes yazar!
Oysa çok ciddi bir iş yemek kitabı yazmak. Büyük bir disiplin, çalışkanlık, fedakarlık, araştırma isteyen. Hele hele kültürel ve tarihi boyutları olan bir yemek kitabıysa söz konusu olan...
Neyse ki, son yıllarda Türkiye’de bu tür yemek kitapları yazılmaya başlandı. Evet, şu an sayıları çoğunlukla kıyaslandığında orantısız olarak az, ama kaliteleri de yine orantısız olarak fazla! İşte bu kitaplardan biri de Alfa Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Bayrak’ın özel bir ekiple, beş sene süren bir proje sonucunda yazdığı ve yedi kitaptan oluşan “Soframda Anadolu” serisi.
Dile kolay beş sene! Türkiye’nin tüm illerindeki kaynakların taranmasıyla yola çıkılan, her bir tarifin denendiği, tadıldığı ve belki tekrar pişirildiği bir kitap bu. Yani aslında söz konusu olan sadece bir yemek kitabı değil aynı zamanda “Türkiye’nin yemek ve lezzet envanteri.” Faruk Bayrak’ın bu beş senelik emeğinin, titiz araştırmasının, sabrının ürünü olan “Soframda Anadolu” için kendisine bir “elinize sağlık” demek isterim.