Bir türlü okumaya cesaret edemediğiniz kitapları bir kere daha elinize alın, okuyun ve üzerine düşünün belki de bir hazinedir. Ve size çok şeyler anlatır...
Yitirilmiş bir cennetin kehaneti
Bazı kitaplar ışıl ışıl ama bir o kadar da dalgalı denize benzer. Öğle sonrasıdır, ışık kırılmış, sahilin biraz uzağında suyun üzerinde kıpır kıpır oynamaktadır. Öyle davetkârdır ki, az sonra denize gireceğinizi düşününce soluğunuz kesilecek gibi olur. Ama daha adımınızı attığınız an, kıyıya vuran kuvvetli bir dalga sizi geri püskürtür. Kös kös gidip yerinize oturursunuz... Ama gözleriniz tekrar o ışık oyunlarına takılmaya başlar. Bir kez daha hamle yapar ve yine güçlü bir dalga ile karşılaşırsınız. Artık deniz sadece zihninizde uyanan bir arzu değil aynı zamanda bacaklarınızı, kollarınızı yalayıp geçmiş, sıcaklığını hissettirmiş bir anıdır.
Sonra bir an gelir kendinizi birden sulara bırakıverirsiniz. Tüm dalgalar kıyıda kalmış ve siz ışık oyunları ile baş başasınızdır. İşte Alvaro Mutis’in “Son Rıhtım” isimli romanı (alt tarafı 88 sayfa) ile altı aydır yaşadığım bu. Sonra anladım ki, beni sahile atan o cümleden başkası değilmiş, günlerce aklımda dolaşıp duran: “Birbirimizi son kez gördüğümüze dair bir belirti yoktu ama bir şey bana bu oyunun devam edemeyeceğini gösteriyordu gibi.” Ama bu bayram, artık nasıl olduysa oldu, o ilk dalgaları atlattım ve unutamayacağım okumalarımdan birini yaptım. Anlatıcının dilinden aktarılan roman aslında kirli, paslı, yıllanmış bir yük gemisinin hikayesi... Sonra görüyorsunuz ki aynı zamanda iç sızlatan bir aşk öyküsü de barındırıyor. Doğulu bir kadının iç dünyasını, Batı ile olan yüzleşmesini, cinsel evrimini ve huzuru keşfini de... Bu yüzden bana bu romanın ana kahramanı kim diye sorarsanız, susar kalırım.
Yeniden Dava
NTV Yayınları çizgi roman klasiklerinin ikinci kitabı olarak Kafka’nın “Dava”sını yayımladı. Böylece pek çok kişi “Dava” ile tanışmış oldu. Ama Kafka’nın “Dava”sını anlamak için orijinal metni (Ahmet Cemal çevirisi Oxford mentidir) okumanın şart olduğunu söylemeye gerek yok. “Joseph K. bir sabah uyanır ve tutuklanır” diye başlayan bu romanı günümüzü anlamak için de okuyabilirsiniz. Zira Joseph K’nın tutuklandığında “Nasıl olur da beni tutuklarlar, ben bir şey yapmadım?” diye isyan etmek yerine “Acaba ne suç işledim?” diye düşünür. Joseph K. sizce yanlış mı düşünüyor, özgüveni mi eksik? Bunu demeden önce, bir suçla itham edildiğinizdeki ilk tepkinizi bir hatırlayın.