Geçen gün, Nişantaşı’nda Belçikalı bir dilenciye rastladım. Ciddiyim. Adam “Do you speak English?” diye geldi, Taksim’den Şile’ye kadar bir güzergah yapmış onu anlattı. Sonra da parası yokmuş, onu söyledi ve 24 TL istedi. Gerçekten ihtiyacı var mıydı, yok muydu bilemediğimizden 10 TL ve bir de metro jetonu verdik.
Bu tuhaf durumun benim için bir başka anlamı daha vardı: Demek ki İstanbul gerçekten Avrupa ve Ortadoğu’nun cazibe merkezi olmuştu. Yani adımımızı attığımız yerde bir turiste rastlamamız geçici bir değişim değildi.
Bu harika bir şey.
İyi de bu insanlara ne sunuyoruz? Gündüz tarihi eserler, saraylar, camiler, kiliseler; akşamları da rakı, kebap, dansöz mü? Bu şekilde bu gelişme devam edemeyeceğini kestirmek zor olmasa gerek.
Ben gittiğim ülkelerde, aklımdan çıkmayacak gösteriler de görmek isterim. Mesela bir müzikal... Oysa festivaller olmasa seyrettiğimiz her şey yerli malı. Oysa sanat insanın zihnini dünyaya açan kapı değil mi?
Bu yüzden, kültür ve sanat dünyası ile iş hayatı arasındaki mesafeyi azaltan girişimler, etkinlikler beni umutlandırıyor. Şöyle diyeyim; İKSV’nin, Borusan’ın, Sabancı Müzesi’nin, İstanbul Modern’in, Santral İstanbul’un bu topluma katkısı zor ölçülür. Ne güzel ki, artık bu çabalar genişliyor da... Mesela Zorlu Grubu da artık kültür-sanata katkıda bulunuyor. Biliyorsunuz; inşaatı süren Zorlu Center’da 50 bin metre karelik bir alan sadece ve sadece Performans Sanatları Merkezi’ne ayrıldı. Böylece dünyaca ünlü müzikalleri, operaları, oyunları izleyeceğimiz bir mekan olacak İstanbul’da.
Ayrıca Zorlu yayın dünyasında da faaliyet gösteriyor. Bunu yaparken de varolan yayınevlerine rakip olmak yerine aksine pek çok yayınevinin maliyetini çok yüksek bulacağı için yayınlamayı düşünmeyeceği kitaplar yayımlıyor ki, bunlardan sonuncusu; “Making of: Architectural Objects!” Yani mimari malzemelerin özellikleri üzerine bir kitap bu. Fotoğraf sanatçısı Cemal Emdem’in 65 bin km yolk at ederek, 12 ülkedeki 24 farklı lokasyonda çektiği 2 bine yakın fotoğraftan seçilerek hazırlanan çok ilginç ve benzeri olmayan bir kitap bu.
Özellikle mimarlık, mühendislik fakültelerinde okuyanlar için eşsiz bir kaynak olan kitaba elbetteki, dünya akademik ve mimari çevrelerinden ilgi çok büyük. Çünkü benzeri yok.
Umarım benzeri bir bakış açısı iş dünyası içinde hızla yayılır. Aksi halde açılışlarda sırf sahnesi iyi diye ama iki yıl sonra kimsenin hatırlamayacağı şarkıcıları dinlemeye devam ederiz...
Organ bağışı için güzel haber!
Bu hafta iş dünyasından bir başka güzel haber daha aldım. Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (TMHGF) organ bağışı için Sağlık Bakanlığı’nın da desteğiyle bir platform kurdu. Bu amaçla düzenledikleri toplantıda ben de konuşmacıydım. Açıkçası ilk kezbir şeyleasıl bir şeylerin değişebileceğine inandım. Çünkü bu kez meseleye çok Pratik açılardan çözüm arandığını gördüm. Mesela din adamları ile neler yapabiliriz, okullarda bu yönde nasıl bir eğitimde bulunabiliriz, medya ile nasıl bir ilişki geliştirmeliyiz gibi... Bu platform düşündüğü, gerçekleşmesi için bulunduğu sektörü ve diğer aktörleri harekete geçirdiği için TMHGF Başkanı Hüseyin Öztürk’e gerçekten çok teşekkürler. Umarım siz de “Can Dostu” isimli bu projenin dostu, destekçisi olursunuz... Gelişmeleri facebook’tan takip edebilirsiniz.
Sanat notları
3 İzledim
Albert Camus’nun “Sıkıyönetim” isimli oyunu Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda sahne alıyor.
3 Okudum
Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar/ Kırmızı Kedi Yayınları
3 İndirdim
Bir türlü kendini çekip çeviremeyenler için harika bir iPad uygulaması; iAccomplish
Burhan Doğançay: Büyük duvar ustası, metalleri kurdelere çeviren büyük ressam toprağın bol, ruhun şad olsun!
Sanat olarak ne vaad ediyoruz?
Haberin Devamı