Bu hafta İsmet Özel, şiiri bıraktığını açıkladı ve ardından gözyaşları sel oldu, aktı aktı. Bu ağıt yakanlar içinde çok değer verdiğim, duruşuna hayranlık duyduğum kişiler de vardı... Bu da beni hem hüzünlendirdi hem de şiir ve şairin duruşu hakkında düşündürdü.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum; sanatçıların yaptığı işi bıraktıklarını açıklamalarından gerçekten çok sıkıldım. Ayrıca herkes bunun ucuz bir gündeme gelme çabası olduğunun da farkında.
Ama söz konusu şiir olunca işin rengi daha kaotikleşiyor. Şöyle diyeyim; hiç şairlikten istifa edilir mi? Ya da şairlik kadrolu bir iş midir? Gerçek şu ki; şair şiiri bırakmaz, şiir şairini terk eder. Bu boyun eğme, teslimiyet halini en iyi şairler, şiire gönül vermişler anlayacaktır.
O yüzden İsmet Özel’in bu çıkışını sanatsal ve düşünsel bir tıkanışın dışavurumu ile ilgili görüyorum. Özellikle de Türkiye’nin geçirdiği dönüşümde kendisine bir rol bulamamasıyla... Hadi açıkça söyleyeyim; AKP’ye alternatif İslami düşünce ve duruşun simgesinin kendisinin değil İhsan Eliaçık’ın olmasıyla...
Çünkü İsmet Özel, her ne kadar siyasal İslam’ın bayrak şairlerinden olsa da AKP ile uyumlu bir çizgi izlemedi. Hatta AKP’nin kadrolarında yer almadı, partinin desteklediği sanatçılar arasında da olmadı... O yine ayrık ve muhalifti. Mesela polemikler çıkaran (ki bence kuyuya atılan içi boş bir taştı) “Türk olmayan Müslüman değildir“ sözüyle AKP’nin Arap politikasına el sallamıştı. Beş yıldızlı otellerdeki iftarlara, ciplerden inmeyen yeşil sermayedarlara, kadınların daracık pantolonlar üstüne türban takmasına yani İslam’ın kapitalistleşmesine ilk itirazı o yapmıştı. (Hatta bu röportajı ben yapmıştım onunla.) Ama insanları, bu fikirleri etrafında toplayamadı. Çünkü, bugün siyasal partiler, politika yazarları nasıl Türkiye’nin geçirdiği değişimi göremediyse bence o da göremedi. Hem de seküler kesimi, solu bilmesine rağmen...
Bazı kişiler asla BİR bütüne ait olamaz
Hep derim, “Bir şairi rezil de eden, vezir de okurudur, okurunun durduğu yerdir.” Ve bir şairin okuru ne kadar fanatikse şairi o kadar kaybeder.
İsmet Özel’in ise okuruyla ilişkisi hep sancılı oldu. Solcular “En iyi şiirlerini solcuyken yazan İsmet’i sevdiler“, İslamcılar “İslam’ı tercih eden solun büyük şairini.” Ve ne yazık ki İsmet Özel’in şiiri hep burada geri planda kaldı. Çünkü geçen hafta yazdığım gibi Türkiye’de nasıl din dilini siyasete bıraktıysa sanat da dilini siyasete teslim etti. Kimsenin Özel’in ruhuyla bağ kurduğu falan yok. Yani şair ve okuru arasındaki o yarı-mistik ilişki İsmet Özel de hep birilerine inat kabullenme üzerine kuruldu.
Sanırım, tam da bu yüzden hayran olduğum kişiler bile “Türkiye’nin büyük şairi sustu, yazık bize“ gibi laflar etti. Ya da birileri “Hayır şiiri bırakmadı” diye gerçeği
reddetti. Yani “Birilerine inat İsmet” diye bağrılmaya devam edildi.
Oysa İsmet Özel tüm bunların ötesinde bir şairdir... Bazı kişiler asla bir bütüne ait olamaz, hep karşı çıkar. Ama çArşı gibi “kendine de karşı çıkıp“ anarşist olamaz çünkü o hep lider olmak ister ve ikinci olmaktansa o ligden çekiliverir. Tıpkı İsmet Özel’in geçmişte soldan ayrılması, daha sonra girdiği grupları terk edip kendi dergilerini kurması, AKP ile bütünleşememesi gibi... Şimdi de anti-kapitalist İslam söyleminde ikinciliğe razı gelmek istemiyor gibi. Bu da onun tarihi açısından son derece tutarlı bir durum. Anladığım kadarıyla bu tutarlılığını da sürdürecek çünkü bu İsmet Özel’in şiiri ilk bırakışı değil. O, Necip Fazıl davasından sonra da şiiri bıraktığını açıklamıştı...
Şairlikten istifa edilir mi?
Haberin Devamı