Sadece tatil değil, festival ve sanat mevsimidir de yaz

Haberin Devamı

Tatile gitmek istiyorum. Herkesten, her şeyden elimi ayağımı çekeceğim, telefonumu kapatacağım bir mavi yolculuk...

Sabah yüzümü denizde yıkamak... Bir şort, tişörtle hatta mayo-bikini ile yaşamak... İyot kokusu, hafif yemekler...

Sonra bol bol okumak. Ama ilk gençliğimdeki gibi... Hani Rus klasikleri okunan, başka hiçbir şeyle ilgilenilmeyen o uzun okumalar gibi.

Ya da ilk kez Marquez’le tanışılan o nefis yaz mevsimini tekrar yaşamak istiyorum, yaşayamayacağımı bilsem de taklit etmek.

Yani uzun tartışmaların, şehir hayatı kurallarının, kokteyl şıklıklarının, iş hayatı repliklerinin yerini en sade yaşam mekanizmasına bıraktığı bir tatil istiyorum. Alabildiğine sadeleşmiş...

Ama... Ajandama baktıkça bu tatil benden uzaklaştıkça uzaklaşıyor. Çünkü her yer festival, her yer etkinlik, her yer sergi, her yer konser...

Şimdi insan ömründe kaç kez Amy Winehouse ile “You know I’m no good” ya da “Back to Black” şarkısını birlikte söyleme şansı yakalar... Ya da sesini duyduğum an çakılıp kaldığım Elthon John ile “Sacrifice”ı, hele hele “Sorry Seems To Be The Hardest Word”u...

Üstelik bu yaz öyle çok etkinlik var ki... Hele festivaller... Biri bitiyor, diğeri başlıyor ya da eş zamanlı hareket ediyorlar. Bu yüzden ajandanıza bu sanat etkinliklerini işaretlemeden tatil planı yapmayın, yaptıysanız da tekrar bir gözden geçirin. Çünkü her biri çok özel etkinlikler bunların... Mesela ne yapıp edip Karaköy’deki sanat limanına uğrayın.

Zira burada harika bir sergi başladı. Üstelik bu serginin öyküsü, Royal Academy’nin (Londra) 1769’dan beri her yaz düzenli olarak gerçekleştirdiği yaz sergilerine dayanıyor. Academy, o zamandan beri yani 243 yıldır her yaz 12 bin eser arasından 1200 eseri seçip sergiliyor. Ve şimdi de bu muazzam sanat geleneğinin Türkiye’de yeşermesi için Time Out İstanbul ve Beyaz Art’ın organize ettiği İstanbul Yaz Sergisi’ne destek veriyor.

500’e yakın eserin ilk kez bir arada sergilendiği ve satışa sunulduğu etkinliğin hedefi ise demokrasi. Evet, bildiğiniz demokrasi. Çünkü sadece toplumlarda değil sanat piyasasında da pek çok eser ne yazık ki fırsat eşitliğinden yoksun. İşte Yaz Sergisi’nin amacı bunu ortadan kaldırmak... Bence gidin görün, çağdaş sanata ilişkin çok ilginç eserler var: Ütopik olanları da, uygulanamaz denilenleri de. (15 Temmuz’a kadar Antrepo 5, Karaköy)

Gelelim “Sonisphere 2011”e... Metal müzik tutkunlarının bayramı olarak tanımlanan festivalde bu yaz öne çıkan grup hiç kuşkusuz, dünyanın en büyük metal gruplarından, Türkiye’de de büyük bir hayran kitlesi olan Iron Maiden. Taktıkları maskeler ve solistlerinin 1’den 8’e kadar numaraları ile kendilerinin de satılan bir ürün olduğunun altını çizen Slipknot de konserin beklenen gruplarından.

Bu yıl festivalin bana göre en ilginç ismi ise Alice Cooper... En yakın dostlarından birinin bir boğa yılanı olduğunu ve heavy metal’in tavuk kafası koparma mitini yaratan adamı olduğunu söylersem, ne demek istediğimi hemen anlayacaksınızdır...

Ama hemen söyleyeyim, Cooper o gece tavuk kafası koparmayacak. Çünkü hiç böyle bir şey yapmadı. Sadece, bir konserinde tavuğun uçan bir kuş olduğunu sanıp, (şaka değil gerçek!) hayvanı seyircilerin üstüne atmıştı, o kadar(!)

Şimdi o ve diğer gruplar 19 Haziran gecesi Küçükçiftlik Parkı’nı sallamaya hazırlanıyorlar!

*****

Temizlik tarihimiz

Biz kitap editörlerinin masasına her gün yığınla kitap gelir ve bunların arasında kurumların, belediyelerin desteklediği kitaplar da vardır. Ama bu kitapların çoğunu karıştırmak bile gelmez içinizden. Sırf birileri para kazansın diye, hiçbir özelliği olmayan konular kitaplaştırılmıştır.

O yüzden sponsorlu kitaplara hep mesafeli dururum. Ama Sultanbeyli Belediyesi’ni tebrik etmek istiyorum. Çünkü bünyelerinde kurulan Çevder’in Çeküd’le birlikte destekleyerek çıkardığı çok özel bir kitap var elimde: “Tanzimat- İstanbul” yani “Osmanlı’dan Günümüze Temizlik Tarihi.” Mehmet Mazak ve Fatih Güldal yazmış. Belediyecilik tarihimizi, sivil hayattan örneklerle, tarihi olaylarla ele alan keyifli bir tarih kitabı bu.

Bence kurumlar tam da bu tür kitaplara destek vermeli, yani faaliyet gösterdikleri alanlara dair kitaplara... Çünkü herkesten önce onlar bu kitaplardan çok şey öğrenecektir.

DİĞER YENİ YAZILAR