E-kitap D-evrim’i yazısına kaldığımız yerden devam... E-kitap, basılı kitabı yok eder mi? Gelecekte sadece tabletlerden mi okuma yapacağız? Yoksa tabletler de yerini şu an hayal bile etmediğimiz nesnelere mi bırakacak?
İşte “e-kitap” dendiği an beliren sorular bunlar. Ve bu soruların yanıtlarında genelikle “e-kitabın asla basılı kitabın yerini alamayacağı”na ilişkin romantik söylem öne çıkıyor. Herkesin elinde bir tablet ya da akıllı telefon olmasına ve bu cihazlarla geçirdikleri vakit kitapla geçirdikleri vakitten daha az olmasına rağmen. O yüzden sürekli bu yanıtın samimiyeti üzerine düşünüyorum. Ve sonunda şu sonuca vardım; hem samimi, hem değil. Sanırım kitap ve kitap okuma eylemi yeni bir kavşağa daha geldi. Tabletlerden, papirüslere, el yazmalarından basılı kitaplara uzanan bu süreç yeni ve en belki de en büyük devinimini yaşıyor. Bu yüzden, isterseniz, sürece en geniş pencereden bakalım ve en temel soruyu soralım: Kitap nedir? Yanıt kolay; “aktarımınının okuma eylemi ile gerçekleştiği bilgi depolama aracı”. İyi de amacımız, tarih boyu biriken bilgiyi hem depolamak hem de bunun aktarımını sürdürmekse o zaman e-kitaba neden tepkiliyiz? Üstelik e-kitabın bilgiyi demokratikleştirdiğini de dikkate alırsak?
Bunun yanıtını geçenlerde, henüz basılmamış bir kitabın okuma kopyasını tabletimden okurken fark ettim. Uzundur kitap yayımlamayan çok sevdiğim bir yazarın merakla beklediğim kitabıydı. Kitap mail’ime düşer düşmez, kahvemi yaptım, kitabı tablete indirdim ve başladım okumaya… Ama keyif almıyordum. Sanki kitap okur gibi değil de bir dosya, rapor okur gibiydim. Sadece bilgileniyordum, o kadar. İşin keyfi yoktu. Okuduğum sanki bir edebiyat metni, sanat eseri değil bir adam hakkında bilgiler içeren bir metindi o kadar. Çünkü okumaya başladığımdan beri kitap denilen o üç boyutlu nesne ile büyümüş, evrimimi onunla gerçekleştirmiştim. Kitap okumak demek benim için o üç boyutlu nesneyi elimde tutmak, hatta tutarken kanepede, koltukta tuhaf tuhaf pozisyonlara girmek demekti. Satırların altını çizmek, sayfa kenarlarını kıvırmak hatta baharda sayfa aralarına mevsimin ilk çiçeklerinden koymak da. Ama şimdi sadece satırlar ve ben vardım. Sadece içerik. Şunun da farkındayım, yeni kuşaklar için bu tür ritüeller birikimi yok ya da çok az. Gelecek kuşaklar, belki çok az kitap görecek ve bu ritüeller gittikçe azalacak ve onlar da eksikliğini bile hissetmeyecekler. Belki de onlar da okuma ritüellerini tabletlerle gerçekleştirecekler. Şu an sadece şunu söyleyebilirim: Kısa ve orta vadede bilgilenmek için okunan kitaplarda e-kitap tercih edilirken, kişiyi kendi içinde yolculuğa çıkaran yani onu “okura dönüştüren” kitaplar da basılı kitaplardan vazgeçmeyecek gibiyiz. Ama uzun vadede ne olur? İnanın hiç kestiremiyorum, her şey mümkün.