Nedim Gürsel, Diyanet İşleri ve hayal kırıklığım!

Kafam karıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı, bir roman hakkında bilirkişi gibi görüş bildirebilir mi? Mesela bir romanın “alaycı” ya da “eleştiri sınırlarını aştığı” yorumunda bulunabilir mi?

Haberin Devamı


Bu soruları biz, uzun uzun “Olurdu, olmazdı” diye tartışa duralım... Diyanet İşleri, Nedim Gürsel’in hapis cezası ile yargılandığı “Allah’ın Kızları” romanıyla ilgili bir rapor hazırladı bile.
Bir vatandaşımızın, Ali E. B.’nin talebi üzerine hazırlamış Diyanet İşleri bu raporu.
Ali Bey’in kendisini gerçekten merak ettim. Düşünsenize bir roman okuyorsunuz ve kafanızda belli sorular oluşuyor ve siz de Diyanet’e iki kez faks çekerek; “Bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye soruyorsunuz. Yani eleştirmene göre kitap okuyan değil, okuduğu kitaba eleştirmen bulan bir okursunuz. Takdir etmemek mümkün değil! Ama şunu da merak etmeden duramıyorum; Ali Bey, neden bir eleştirmeni, mesela Doğan Hızlan’ı ya da Beşir Ayvazoğlu’nu değil de Diyanet İşleri’nin görüşünü tercih etmiş?
Ali Bey ne olur bana bir-iki taktik verin!
Nedenini bilemem, zaten kendisinin benden daha bilgili ve deneyimli olduğu kesin. Zira ben Vatan Kitap ekini hazırlarken, kimi yazarlara bir kitap tanıtımı yazdırabilmek ya da “söz, yazacağım” diyenlerden de zamanında yazılarını alabilmek için ne diller döküyorum, bir bilseniz! Ali Bey, ne olur bana bir-iki taktik verin!
Zira kendisinin talebine bizzat Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan yanıt vermiş. Raporda onun imzası var. Üstelik kaleme alınan metin son derece de iddialı bir edebiyat eleştirisi. Deniyor ki: “Söz konusu kitapta, fikir özgürlüğü yahut eleştiriyle açıklanamayacak derecede Allah, peygamberler, semavi dinler, dinlerin ilkeleri, kitapları, ibadetleri hakkında alaycı, küçük düşürücü ve hakaretamiz bir üslubun kullanıldığı görülmektedir.”
Üstelik bu iddialı tez, sadece kitaptan cümlelerle destekleniyor. Mesela edebiyat kuramımız üzerine önemli bir isim olan Berna Moran’dan ya da eleştiri tarihimizin (özellikle de dil üzerine) Nurullah Ataç’tan alıntı yapmaya bile ihtiyaç duymamış. Neresinden bakarsanız bakın, metni kaleme alan kişinin edebiyat bilgisine ve donanımına olan güveni tam, belli ki!
İşte bu nedenle, kendimi bir anda; “Acaba bu metin bana gelseydi, Vatan Kitap’a kapak yapar mıydım, yaparsam görsel ne olurdu?” diye düşünürken buluyorum. Ancak Nedim Gürsel’in gönderdiği yanıtı okuyunca da “yeni bir edebiyat eleştirmeni keşfetmiş olma” hayalim sekteye uğruyor. Zira şöyle diyor Nedim Gürsel, “Raporda imzası bulunan Prof. Dr. Hamza Aktan’nın kitabı okumadan karar verdiği anlaşılıyor.
Çünkü bağlamlarından çıkarılmış ve kasıtlı olarak çarpıtılmış bölümlerin hatta yazmadığım bir cümlenin altına, ‘semavi dinlere hakaret içeriyor’ gerekçesiyle imza atmış. Oysa raporda belirtildiği gibi ‘Allah’ın sevgilileri’ diye bir cümle yoktur romanımda. Doğrusu ‘Allah’ın sevgili kulları’ olacaktır, sayfası da 120’dir.”
İşte bu son cümle bana, peşimi bir türlü bırakmayan o soruyu bir kez daha sorduruyor: “Yine mi bir kitap hakkında okunmadan değerlendirme yazısı yazılmış?”
Umarım değildir, çünkü edebiyat eleştirmeni kadar, doğru dürüst kitap tanıtımı yazanı bile bulmak inanın hiç kolay değil!


Kültür Bakanı’nın Obama kitapları!

Geçen haftaki “Baykal’ın Obama’ya hediye ettiği kitaplar” yazımda “Darısı Kültür Bakanımız başta olmak üzere diğer bakanlarımızın başına” demiştim... Kültür Bakanlığı’ndan telefon geldi ve şöyle dendi: “Kültür Bakanımız da Obama’ya iki kitap hediye etti. Biri Anadolu Antik Kentleri, diğeri de bir Mevlana kitabı.” Ancak benim yazım sadece “kitap hediye edilmesi” üzerine değil Türk edebiyatına sahip çıkılması üzerineydi. Keşke Kültür Bakanımız da edebiyat tarihimizin, özellikle de evrensel nitelikteki modern edebiyatımızın, ürünlerini tercih etseydi... Çünkü Türk edebiyatı bunu gerçekten hak ediyor! Bunu en iyi anlayacak kişilerden birinin de (Vatan Kitap’ta yayımlanan bir röportajında kütüphanesini ve kitaplarla ilişkisini anlatan) Kültür Bakanı Ertuğrul Günay olduğuna inanıyorum.
Not: Hediye edilen kitapların isimlerini, hatırladığım kadarıyla yazdım. Zira isimleri bana mail’le gönderilecekti ama yazıyı sayfaya gönderdiğim sırada
hâlâ gelmemişti.

DİĞER YENİ YAZILAR