Louvre’dan çalınan büstlerin Picasso’da işi ne?

Haberin Devamı

Picasso, Matisse, Max Jacop, Hemingway, Breton vs... Eserleri, sanat anlayışları ve dünya görüşleriyle sadece sanat tarihini değil insanlığı da derinden etkiledi bu sanatçılar. Ve 20. yüzyılın başında sanki sözleşmiş gibi Paris’te yaşadılar, sanatlarını buradan dünyaya yaydılar. Bu da bu güzel Avrupa kentini modern sanatın başkenti kıldı.

Tabii bu sanatçılar sadece eserleriyle değil karakterleri ve yaşam biçimleriyle de birbirinden ilginç ve çarpıcıydı. Sel Yayıncılık’tan çıkan “Bohemler” kitabı, işte bu sanatçıların yer aldığı birbirinden ilginç ve sıra dışı olaya yer veriyor. Bunlardan en çarpıcı olanıysa hiç kuşkusuz, 1911’de, Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosu Mona Lisa’nın Louvre Müzesi’nden çalınmasıyla gelişen olaylara ünlü ressam Picasso’nun nasıl da karıştığını anlatanı... Picasso’nun adının karıştığı Louvre Müzesi hırsızlığından Cèzanne’ın esprili zekasına kadar kitapta yer alan bu “tuhaf olaylar”dan birkaç alıntı:
Picasso’nun Louvre heykelcikleri!
1911’de Paris-Journal’in manşetteki haberi şuydu: Louvre Müzesi’ndeki La Giaconda (Mona Lisa) çalındı. 29 Ağustos’ta Gèry-Pièret adında biri aynı gazeteye müzeden üç heykelcik çaldığını itiraf edince Picasso bavullarını hazırlayarak Paris’e döner. Çünkü Picasso bu Gèry-Pièret’yi tanıyordur. Hem de çok iyi. Şair Guillaume Apollinaire onu “Guide des rentiers”de gazeteci olarak çalışırken tanımış ve Picasso’yla tanıştırmıştır.

Bu adam, 1917 Mart’ında 50 frank vererek Louvre’dan çıkarılmış iki taş iberik başı satın alır. O dönemde müze süzgeç gibidir. Hatta Francis Carco’nun (Fransız şair, yazar) anlattığına göre Roland Dorgelés (Yazar) müzenin “Galerie des Antiques” bölümüne heykeltıraş dostlarından birinin bir büstünü yerleştirmiş ve birkaç hafta süresince kimse bunu fark etmemiştir. Picasso da bir gün bir arkadaşına “Louvre’a gidiyorum. Bir şey getireyim mi sana?” diye takılır.
Gèry-Pièret bu çalıntı iki büstü Picasso’ya bırakmıştı. Ama asıl felaket şuydu: Mona Lisa’nın kaybolmasından sonra, üçüncü büstü Paris-Journal’e satmıştı. Üstelik şairin eski sekreteri gazeteye Mona Lisa’nın da kendisinde olduğunu söylemiştir.

Bunun üzerine Apollinaire, Picasso’ya heykelcikleri iade etmesini söyler ama ressam, antik ve barbar sanatın bazı gizemlerini keşfedebilmek için bu büstleri tahrip etmiştir. Bunun üzerine büstlerden kurtulmaya, Seine nehrine atmaya karar verirler. Ama beceremezler ve sonunda Gèry-Pièret gibi büstleri Paris-Journal’e gönderirler ve ertesi gün Louvre, gazete aracılığıyla heykelciklerine kavuşur. Ancak sonrasında polis Apollinaire’in kapısını çalar. Birkaç gün sonra da Picasso’nun... Ancak Picasso sorgu sırasında arkadaşını tanımadığını söyleyecektir!

Resim pazarlığı
Clovis Sagot, (resim satıcısı) Picasso’ya birkaç tuvalini almak istediğini söyler.
“Ne kadar?”der Sagot, “Yedi yüz frank” der Picasso. Bunun üzerine Sagot “Olmaz” deyince Picasso çekip gider. Ancak akşam yiyecek bir lokma ekmek bulamayınca uzlaşmaz tavrından pişman olur ve ertesi gün tekrar Sagot’ya gider. Sagot; “Fikrinizi değiştirdiniz mi?” diye sorunca “Başka tercihim yok” der. Sagot ise “Harikulade! Bütün resimlerinizi alıyorum. Beş yüz frank...” deyince Picasso şaşırır; “Yedi yüz! Ama dün...” dediğinde ise “Dün dündü!” der. Picasso yine öfkeli bir tavırla dükkânı terk eder. Ertesi gün benzer bir diyalog tekrar yaşanır ancak bu kez rakam üç yüz franktır ve Picasso artık pes etmek zorundadır.

Ünlü galericinin maceraları
Modern sanatın doruklarından kabul edilen Vollard Galerisi... Sahibi Vollard bir gün ünlü ressam Degas’yı yemeğe davet eder. Ressam daveti kabul etmek için yedi şart ileri sürer; yemeklerde tereyağı olmayacak, masada çiçek olmayacak, ortam fazla aydınlık olmayacak, kedi bir yere kapatılacak, köpek olmayacak, kadınlar parfümlü olmayacak, yemek saat tam yedi buçukta başlayacak.

Cèzanne’nin zekası
Vollard’ın uyku hastalığı vardı. Poz verdiği ressamlar özellikle Renoir, uyumaması için yalvarırdı ona. Bonnard onu uyanık tutabilmek için kucağına bir kedi koymuştu. Cèzanne işi daha da ileri götürerek onu bir tabureye, tabureyi de bir kerevetteki dört direğin üstüne yerleştirmişti.
“Düşerseniz, tabure de düşer, direkler ve kerevet de yıkılır! Sonra da uyanırsınız!” diyordu. Vollard işkence gibi gelen yüz on beş seans boyunca poz verdikten ve bazı talihsiz düşme olaylarından sonra ressama sorar;
“Yakında bitiyor değil mi?” o da “Pek sayılmaz” diye yanıt verir. “Memnun musunuz peki?” der Vollard, Cèzanne yanıt verir; “Gömleğin ön kısmından memnun olmadığımı söyleyemem!”

Max Jacop’un dostluğu
Picasso ve arkadaşı şair Max Jacop kiraladıkları bir odada birlikte yaşarlar. Bohem hayat zordur. Nöbetleşe uyurlar: Geceleri Max uyurken Picasso resim yapar. Gündüzleri Picasso uyurken Max çalışır. Max, bazı günler Maxime Febur adıyla galerileri dolaşır, kendisini zengin bir koleksiyoncu gibi tanıtır. Sorar:
“Picasso’nun resimleri var mı sizde?” Tanımadıklarında şaşırmış gibi yapar ve:
“Nasıl? Ama o bir dâhi! Böyle bir galeride bu çapta bir sanatçının eserlerinin bulunmaması büyük bir yanlış!” der. Max Jacob tanrının bir lütfudur Picasso için: Ona sadece yardım etmekle kalmaz aynı zamanda o güne kadar sadece hiyeroglif gibi gördüğü edebiyat dünyasını tanıtır. Ve Picasso her zaman yapacağı şeyi yapar: Kendini eğitir, bilgilendirir. Kendisinin de söylediği gibi vermez: Alır.

DİĞER YENİ YAZILAR