Kültür-sanat insanlarımızın "yalnızız çok yalnız" diyen haklı ama fazlasıyla arabesk bir bakış açısı vardır. Mesela devlet ve tüm hükümetler hep kültür-sanata karşıdır. Toplum ancak birkaç yazar adı bilir, o kadar. Nobel almışsa bunun sebebi devletini ve milletini satmasıyla ilgilidir, yoksa bizden birinin iyi bir edebiyat ortaya koyması, koysa da bunu Batılı toplumların algılaması, algılasa da hakkını teslim etmesi mümkün değildir. Çünkü bu ülkenin aydınları, yazarları kimsenin anlamadığı yalnız, toplum tarafından dışlanan tuhaf adamlardır. İyi bir yazarın çok satması, kıymetinin bilinmesi asla mümkün değildir. Bu bakış açısının haklı tarafları muhakkak ki var. Ama bunun aynı zamanda şöyle de bir okuması yok mu? "Türkiye"de kitap satmaz, yazarlar değer görmez çünkü ben görmüyorum." Maalesef işin böyle de bir yanı var.
Ama bu söylem yavaş yavaş terk edilmek zorunda. Bunu rakamlar söylüyor. Şöyle ki; 2011 yılında 491 milyon kitap üretildi. 2010 yılında ise bu sayı 408 milyondu. Yani yıllık büyüme hızı yüzde 20 ve kişi başına düşen kitap sayısı da 7. Ve hayır! Bu sayının büyük çoğunluğu ders kitabı değil. 204 milyonu ders kitabı, 287"si ise yayınevlerince basılan kitaplar. Ve korsan baskılar hariç! Ayrıca 2011"de 43.190 adet yeni başlıkta kitap yayımlanmış. Bu da önceki yıla göre yüzde 23"lük bir artışı işaret ediyor. Elbette bu kitapların hepsi edebiyat eseri değil. Bunların 531"i Genel Konular, 1347"si Felsefe ve Psikoloji, 2834"ü Din, 13983"ü Toplum Bilimleri, 585"i Dil ve Dil Bilim, 425"i Doğa Bilimleri ve Matematik, 2665"i Teknoloji ve Uygulamalı Bilimler, 1431"i Güzel Sanatlar, 15.034"ü Edebiyat ve Retorik, 3062"si Coğrafya ve Tarih kitabı.
Yani artık düzenli olarak büyüyen bir sektör var karşımızda. Elbette 1.5 milyar dolarlık bir yayın sektörü, 72 milyonluk Türkiye"ye yakışmıyor. Ne yazık ki, bunda darbelerin, düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen saçma kanunların, sansürün, bilginin para etmemesinin, telif haklarının kısıtlı olmasının ve tabii ki rasyonel bir piyasanın inşaa edilmemiş olmasının payı çok büyük. Ama artık bir şeyler değişiyor. Bu yüzden artık "bu ülkede kitap satmaz" gibi sözleri bir kenara bırakıp kişi başına düşen kitap sayısını 7"den 10"a çıkartmanın yollarını aramamız ve bu büyümeyle yazarlarımızı daha da ışıltılı bir şekilde taçlandırmanın yollarını aramalıyız. Bu da o arabesk söylemin geride kalmasını sağlayacaktır.
Yıllara göre Türkiye’de yayımlanan yeni başlıklı kitapların yılları ve yükseliş trendleri:
1996: 9.444, 1997: 10.765, 1998: 11.322, 1999: 11.805, 2000: 13.177, 2005: 26.000, 2006: 28.000, 2007: 29.312, 2008: 32.432, 2009: 31.414, 2010: 35.775, 2011: 43190
İstanbul Film Festivali başlıyor
İKSV 40. yılını muhteşem bir film festivali ile kutluyor. Bu yıl 31"incisi düzenlenen İstanbul Film Festivali, 31 Mart- 15 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek. 200’den fazla filmden oluşan festivalde ayrıca söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri, ustalık sınıfları ve konserler de yer alacak. Festivalde İKSV’nin 40. yılı için hazırlanan “Sinema ve Müzik” başlıklı bölümün yanı sıra “Devrimin Filmini Çekmek”, “Yunanistan’da Neler Oluyor?”, “Bir Çin Sinema Geleneği: WuXia”, “Aile İçinde” gibi bölümler dikkat çekiyor. Bu yılki, Onur Ödülleri Türkiye’den şu dört isme veriliyor: Yönetmen Ali Özgentürk, oyuncular Ayşen Gruda ve Halit Akçatepe, ilk kadın sinema eleştirmeni Sevin Okyay...
Kişi başına düşen kitap sayısı 7!
Haberin Devamı