Kalbinin argosunu ortaya koymuştu

Haberin Devamı

“Yazıyorum çünkü hâlâ yan yana gelmemiş kelimeler var.”

Böyle demişti Hulki Aktunç.

Ve daha yan yana gelecek sayısız kelimenin varlığına rağmen aramızdan ayrıldı.

“Sönmemiş Dizeler”in şairiydi. “Istıraplar Ansiklopedisi”nin de...

Yazardı. “Bir Çağ Yangını” eleştirmen Füsun Akatlı tarafından bir özgürlük manifestosu olarak karşılanmıştı.

“Güz Her Şeyi” bilir dediği, iç monolog gibi akıp giden, giderken okuru peşinden sürükleyen, onun iç sesisine dönüşen, iç sesi oluveren öyküleriyle ise bir çırpıda alışılmış öykü yapısından kopuvermişti. Ve bu kopuşu bize yitip giden İstanbul’u yeniden bulma, ona kavuşma duygusu üzerinden yapmıştı.

O yüzden adı anıldığında ne sadece şair denebildi, ne de yazar... Her ikisinde de büyük bir isimdi, çok kıymetli biriydi.

Çünkü bu iki sıfatını da her daim “entelektüel” sıfatının altında buluşurdu.

Şiiri de, öyküleri de güçlü bir bilgi birikiminin üzerinde yükselirdi. Üstelik bu bilgi yerel değildi. Dünyaya açık bir zihindi Hulki Aktunç’unki. Dünya edebiyatına, dünya literatürüne açık bir zihin...

Dahası genel entelektüel imajının da dışına çıkardı. Oyuncuydu: Briç de severdi, satranç da.

Belki de bu nedenle kolay kolay kimsenin altından kalkamayacağı büyük bir sözlük yazmayı başardı: “Büyük Argo Sözlüğü”nü. Yani kelimelerin birbiriyle oyun oynar gibi şifreler kurduğu ve bunlar üzerinden yeni bir dile vardığı o ele avuca sığmaz, her daim değişen argonun “dilini deşifre” edebilmişti.

Tabii kolay değildi bu işi yapmak. “Yaklaşık 16 yılda yazdım” demişti bu kitabı. Ve bittiğinde “Alanında ilk ve tek ‘tanıklı ve etimolojik’ çalışma” olarak anılmıştı. Bu toprakların ruhsal, cinsel, toplumsal yapısının tarihini bambaşka bir pencereden ele alan bir kitaptı aslında bu. Dil içindeki dillerin ilişkilerini anlatan.

Dilin, sözlüklerle olan bu tutkulu ilişkisini ise şöyle yorumlardı: “20 dilin konuşulduğu bir yerde (Kadıköy’de) büyüdüm ve dilin kendisi bana yazma isteği verdi. Ben edebiyatta kendi kalbimin argosunu ortaya koymak istedim. O yüzden de hikâye yazdım, şiir yazdım, roman yazdım, sözlük yazdım, denemeler yazdım. Benim gördüğüm budur, çünkü edebiyat aslında kendisine yönelik bir argo.”

Böyle dedi, böyle yazdı ve böyle yaşadı!

Ve bir de vasiyet bıraktı bizlere, sevenlerine “Kalem ve Toprak” isimli şiirinde. Şöyle dedi: “Bir kalem dikin toprağıma / İki ucu da açılmış sipsivri / Bir elime bir gece yapraklarına / Bir kalem dikin toprağıma / Tam da erken bahar vakti / Azar da kök salar belki / Elim gece yapraklarına / Bir kalem dikin mezarıma / Yan yana gelmemiş / Sözcükler var daha.”

***


keyif ajandası

- İKSV’nin düzenlediği 18. İstanbul Caz Festivali’nde bu gece; Aya İrini’de 20.30‘da perküsyoncu Mısırlı Ahmet, tabla üstadı Zakir Hussain ve sitar virtüözü Niladri Kumar yer alıyor.

- İstanbul Uluslararası Opera Festivali bugün başlıyor. Bu gece, Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda Fatih Sultan Mehmet’in sahneleneceği festivalde 4 Temmuz gecesinde sahne alacak Tosca ise kesinlikle kaçmaz.

DİĞER YENİ YAZILAR